Arap Baharı, 17 Aralık 2010 günü Tunuslu Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması ile başlamıştır. Bu olay, yoksulluğa ve baskıcı yönetimlere karşı Arap dünyasında yapılan ilk direniştir.
Yazar: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 5 Ocak 2018
Arap Baharı hareketi, 2010 ile 2012 yıllarında Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine yayılır. İnsanlar demokrasi ve uzun süredir iktidara yapışan diktatörlerin gitmesi talepleri ile ayaklanırlar. Türkiye’nin, laik demokrasi ile İslami değerleri harmonize etmekteki ünü göz önüne alındığında, AKP Kuzey Afrika ve Arap dünyası için bir model statüsündedir. Erdoğan kendisini hareketin lideri olarak görmektedir. Fakat Arap Baharına karşı tepkisi dengesiz ve prensipten uzaktır. Türkiye’nin, yakın siyasi, güvenlik ve ticari ilişkileri olduğu despotlarla bağlantısını sürdürürken bir yandan da reformlar lehinde konuşmalar yapar. Türkiye, mevcut durum ile Müslüman Kardeşler arasında sıkışmış durumdadır. Her ikisi de demokratik değildir. Bunun da ötesinde Türkiye, kendi insan hakları uygulamaları göz önüne alındığında bölgede özgürlüklerin güvenilir bir şampiyonu olarak anılacak bir durumda değildir.
Arap Baharı, bir sokak satıcısının, arabasına uygulanan sınırlamaları protesto etmek maksadıyla kendisini ateşe vermesiyle Tunus’ta başlamıştır. Tunuslu sokak satıcısının kendisini feda etmesi, söndürülmesi güç bir ateş gibi hızla yayılır ve 2010 yılı Aralık ayında yaygın sokak gösterilerinin başlamasına neden olur.
Tunus Cumhurbaşkanı Zine al-Abidine Ben Ali’yi istifaya zorlayan halk gösterilerinde yaklaşık olarak 300 insan hayatını kaybeder. Ben Ali, 2011 yılı Ocak ayında, 23 yıllık iktidarı sonrasında istifa eder. Erdoğan, Ben Ali’nin kaderi hakkında suskunluğunu muhafaza eder. Erdoğan ile Ben Ali arasında benzerlikler vardır. Erdoğan, Ben Ali’nin sürgün ve mahkûmiyetini desteklemenin bumerang etkisi yapmasından ve Türkleri de hesap sorma arayışlarına itmesinden korkmaktadır. Orta Doğu siyasetinde en önemli öncelik istikrardır. Erdoğan da benzer şekilde Türkiye’de otoritesini korumak için istikrarı öne çıkarmaktadır.
Kökleri Müslüman kardeşler olan Ennahda Partisi, 2011 yılı Ekim ayında yapılan Tunus’un demokratik parlamenter seçimlerini kazanır. Ennahda’nın kurucularından olan Rashid al-Gannouchi, AKP’yi model olarak işaret etse de Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki, İslami idareyi reddeden çok daha modern bir adamdır. Tunus sonunda, ülkenin İslami kültürünü ilerici özgürlükler ile harmanlayan liberal bir anayasaya 2014 yılında kavuşur. Anayasa İslam’ı devletin dini olarak kabul ederken bireysel haklar, grup hakları, kadın ve erkeklere eşit haklar, din özgürlüğü ve bağımsız bir yargı sistemini de ön planda tutmaktadır. Anayasa, Türkiye’nin 1982 tarihli askeri anayasasından çok daha ilericidir. Tunus ceza kanununda ifade özgürlüğünü susturmak için kullanılabilecek gerici yasa maddeleri yoktur.
Ennahda partisinin İslami kanadı, Tunus için AKP’nin izlediği yolu savunmaktadır. Bununla birlikte Ennahda liderliğinin başka düşünceleri vardır. Ennahda, İslamcı etiketini reddeder ve ‘‘Müslüman Demokratlar’’ kişiliğini kucaklar. Partinin liderleri, dini faaliyetler yerine politikaya bağlı olduklarını ilan ederler. Partinin yaklaşımı, AKP’nin 2002 yılında iktidara geldiğindeki gibidir. Tunus, anayasa vasıtası ile bir kontrol ve denge sisteminin yanı sıra, sivil toplum liderleri 2015 yılında Nobel Barış Ödülünü kazanan Ulusal Diyalog Dörtlüsünü oluşturur (An Uncertain Ally: Turkey Under Erdogan’s Dictatorship adlı kitaptan alıntıdır).
Tunus’ta bunlar olup biterken Türkiye’de Gezi Parkı protestoları yaşanmaktadır. Zamanın Başbakanı Erdoğan 2013 yılında Tunus’a bir ziyarette bulunur ve 6 Haziran 2013 tarihinde bir konuşma yapar, gündeminde Gezi Parkı olayları vardır.
Daha önce de ifade ettim. Bu olaylara karışmış olan çevre duyarlılığı olan vatandaşlarımın burada müstesna tutuyorum. Orada bazı terör olaylarına katılanlar var. Bildiğiniz gibi bir Amerikan Büyükelçiliği’ne bir saldırı oldu. Bunlar onlardandır. Masum insanların ve kamu mallarının zarar görmesine neden oluyorlar. Otobüs ve caddelere zarar veriyorlar.
Kendilerini biliyoruz, yapanları biliyoruz. Masum insanların ve kamu mallarının zarar görmesine sebep oluyorlar. Ateş çıkarıyorlar, otobüsleri yakıyorlar. Çevre duyarlılığı gösteren insanların niyetlerini kötüye kullanıyorlar. Biz hükümet olarak son dönemlerde çok sayıda ağaç diktik. Taksim projemiz tarihi, çevreyi ve kültürü bir arada toplayan bir projedir. Bu proje İstanbul’a çok güzel bir ortam oluşturacaktır. Tarihi ve kültürü güçlendirecek bir proje olacaktır. Orada büyük bir opera binası yapacağız AKM yerine. Ve daha güçlü bir merkez olacak. Daha güzel bir merkez haline getirmek için vatandaşlarımız orada nezih bir ortamda gezmeye, eğlenmeye fırsat bulacaktır. Yıktığımız yerlere daha güzel şeyler yapacağız. AKP iktidarı çok güzel icraatlar yapmıştır ve onlar bize engel çıkarmaya çalışıyorlar. Bunlar kimdir, nedir nereden geliyorlar buraya nasıl katıldılar.
Vekilim ve yardımcım gerekli olan şeyleri yapmıştır. Bizim söylediğimiz şeyler belirlidir. Tüm işler bu süreçte yürümektedir. Böyle bir yanlışa sokmanın gereği yoktur. Burada Topçu Kışlası var mı yok mu? Orada yapılmış olan Topçu Kışlası‘nı yapacağız. Bu muhteşem eseri yapacağız. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu tür eserlerle gurur duyulur. İstanbul’a projeyi animasyonlarla göstermiştik. O dönemde en ufak bir ifade kullanmayanlar şimdi eleştiriyor. Taksim’i biz aynı şekilde çevreye kazandırmaya çalışacağız. Asfaltlarda kaldırım taşlarını sökmekte ve zarar vermektedirler. Halkın kullandığı durakların zarara uğramasını durdurmak lazım. Samimi vatandaşların arasına kimlerin karıştığının da görülmesi gerekir. Ben bu vatandaşları ülkeyi ve çevreyi korumaya davet ediyorum. Çevre sadece ağaç değildir.
Değerli arkadaşlar, gerekli açıklamaları yaptık. Sizler bizleri takip edemiyorsunuz. Bu iş aşırı kullanılmış bir gazla alakalı ise onunla ilgili üzüntümüzü dile getirdik. Olanları teyit etmemiz gerekiyor. Dünyada hiçbir yer yok ki göz yaşartıcı gazı kullanmasın.
Hiçbir hak, hukuk dışı yollarla aranamaz. Ancak istediğim yerde miting yaparım, yakarım yıkarım derseniz buna müsaade etmeyiz. Biz 21,5 milyon oy almış bir partiyiz. Kapatılma ile karşı karşıya kalmıştık. Hiçbir zaman seçmenimizi sokağa dökmedik. Sonunda karar bizim lehimize olmuştur. Fakat azınlığın çoğunluğa tahakkümünü kabul edemeyiz. Bilmeniz gerekiyor ki yapmamız gereken şey hukuku korumaktır ve İstanbul’u doğal güzelliğinde korumamız gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son olarak 2013 yılında ziyaret ettiği Tunus’u, Afrika turu kapsamında, 26-27 Aralık 2017 tarihlerinde tekrar ziyaret etmeyi planlar. Beraberinde eşi Emine Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Maliye Bakanı Naci Ağbal, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan ve korumaları da vardır.
Tunus medyasına göre; Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki gün sürmesi beklenen fakat sadece yarım güne düşürülen oldukça hareketli ve ‘‘hayal kırıklığı’’ ile dolu ziyaretini kısa keserek Tunus’tan ayrılır.
Türkiye cumhurbaşkanının ziyareti, kendisini sadece Tunus Dışişleri Bakanı Khemais Jhinaoui’nin karşıladığı Tunus Kartaca Uluslararası Havaalanında başlamıştır. Karşılamaya gelenler arasında ne paydaşı ne de başbakan vardır. Tunus medyası bu protokol rezaleti hakkında; ‘‘Fakat belki de bunun nedeni; Tunus cumhurbaşkanı ve hükümet başkanının, sabahın bir veya ikisinde yapacakları Erdoğan’ı karşılamaktan çok daha önemli işlerinin varlığı olabilir’’ şeklinde yorum yapar.
Tunus medyasında yer alan haberlerde; Erdoğan’ın kişisel korumalarının onunla birlikte uçaktan inmelerine izin verilmediği yazılmaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Tunus Cumhurbaşkanı Béji Caïed Essebsi’nin huzuruna çıkarken, Kartaca sarayının merdivenlerinde elini sallayarak Müslüman Kardeşler örgütünü simgeleyen ‘‘R4bia’’ işaretini yapmasının nedeni belki de can sıkıcı bu olaya vermek istediği bir tepkidir.
Afrika ziyaretinin son bacağı olan Tunus’ta işler hiç iyi gitmemiştir. Kartaca Uluslararası Havaalanında sadece dışişleri bakanı tarafından karşılanmak ve korumaların uçaktan inmelerine izin verilmemesi soğuk bir duş etkisi yaratmıştır. Soğuk duşun etkileri yukarıdaki fotoğraflarda açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Soğuk duşa katkı sağlayan bir olay daha gerçekleşmiştir. Orta Doğu’daki protesto ve gösteri yürüyüşleri ile sosyal medya ağlarında sıkça rastlanan yeni bir İslami sembol ortaya çıkmıştır. Dört parmaklı el işaretini gösteren sembolün ilk kez, Morsi taraftarı protestocular tarafından Mısır’ın Rabia al-Adawiya Meydanında kullanıldığı iddia edilmektedir. El işareti, genel olarak parlak sarı zemin üzerinde siyah el olan bir imaja dönüşmüş durumdadır. Bu sembol, R4BİA İşareti olarak adlandırılmaktadır. İngilizce lisanında büyük harflerle yazılmaktadır ve ‘‘A’’ harfi ‘‘4’’ rakamı ile değiştirilmiştir. Bu işaret, Morsi taraftarlarının, 14 Ağustos 2013 tarihinde Rabia al-Adawiya Meydanında katledilmelerinin sembolü haline gelmiş durumdadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kartaca Sarayının merdivenlerinde, Arap Baharı hareketinin fitilinin ateşlendiği, insanların demokrasi ve yıllanmış diktatörlere karşı isyan bayrağını açtığı ilk ülke olan Tunus Cumhuriyetinde R4BİA işaretini yapar.
Erdoğan’ı karşılamaya dışişleri bakanını gönderen, Arap Baharı hareketinin fitilinin ateşlendiği ülkenin Cumhurbaşkanı Béji Caïed Essebsi de el işaretinin anlamını çok iyi bilmektedir ve hemen tepki gösterir:
‘‘Tunus’un sadece tek bir sembolü ve tek bir bayrağı vardır, başka işareti yoktur. Ne R4BİA ne de başka bir şey!’’
Tunus gazeteleri, Erdoğan’ın, Tunus siyasi partilerinin de katıldığı, onuruna düzenlenen bir yemeğe de katılmadığını yazmaktadırlar. Tunus medyasına göre; ziyaretin çok kısa sürmesi nedeniyle Erdoğan önceden planlanan başka faaliyetlere de katılamaz, bütün bu nedenlerle Tunus-Türkiye ilişkilerinde olumlu bir gelişme yaşanması da beklenmemektedir.
Business News Tunus haber sitesi de 26 Aralık 2017 tarihli analizine ‘‘Tunus’ta Bir Diktatör: Erdoğan’’ başlığını atmıştır. Analizde Erdoğan’ın yurt dışındaki bütün ziyaretlerinde olduğu gibi Tunus’ta da gazeteciler ve sivil toplum eylemcileri tarafından protesto edildiğine dikkat çekilmiştir. Türkiye ile Tunus arasındaki ikili ekonomik ve ticari ilişkiler hakkında bilgi veren analizin önemli bir kısmı hukuk, insan hakları ve basın özgürlüğü ihlallerine ayrılmıştır.
Arap Baharı hareketinin fitilinin işaretlendiği Tunus Cumhuriyetinde R4BİA işaretinin yapılması, cumhurbaşkanı dâhil bütün Tunus halkını kızdırmış gibi görünmektedir. Ne dersiniz?