savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4746
EURO
36,4066
ALTIN
2.957,53
BIST
9.356,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Az Bulutlu
2°C

DIŞ SİYASET VE MEZHEPÇİLİK

DIŞ SİYASET VE MEZHEPÇİLİK

DIŞ SİYASET VE MEZHEPÇİLİK

Türkiye’nin politikası; birleşik, federal, demokratik ve müreffeh Irak, Suriye ve İran’ı desteklemek olmalıdır!

Coğrafi konumu açısından bakıldığında Türkiye’nin bütünlük ve güvenliği, komşularının toprak bütünlüğüne bağlıdır. Kanlı Oded Yinon Planı, İsrail’in varlık ve geleceğinin teminatı olarak Orta Doğu ülkelerindeki mezhep farklılıklarını ve bu farklılıkları istismar etmeyi öngörmektedir. İsrail Devleti etnisite ile mezhep çatışmalarına dayandırdığı politikaları ile etki ve ilgi alanını ve hatta topraklarını genişletmek için sürekli çaba gösterirken, anlaşılmaz bir şekilde onunla aynı doğrultuda bir siyaset gütmek, bölgede Türkiye’nin değil İsrail’in ekmeğine yağ sürmektir.

Yazar: Ercan Caner,  Sun Savunma Net, 28 Eylül 2017

Dış siyaset, kesinlikle uzmanlara bırakılması gereken ciddi bir iştir, bir ulusun çıkarlarının korunmasıdır, gelip geçici siyasi partilerin ajandaları ile iç ve dış manevralarına kurban edilmemelidir. Ülkenin dış siyaseti kalıcı ve partiler üstü olmak zorundadır. Bu şekilde hareket etmek; sık sık kandırılma, aldatılma ve yanılmaları da engeller!

Sünni Suudi Arabistan ile Şii İran arasındaki mezhepsel bölgesel hâkimiyet ve üstünlük mücadelesinde de sadece mezhep gözetilerek taraf olmamak gerekmektedir. Sünni ve Şii Müslümanlar yüzyıllarca barış içinde yaşamışlardır. Birçok ülkede iki mezhebin mensupları akraba olmuştur ve aynı camilere gitmektedirler. Her iki mezhebin mensupları da aynı kutsal kitap ve peygambere inanmaktadır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılması sonrasında, dünyada tek süper güç olarak kalan Birleşik Devletler, yapay düşman olarak uluslararası terörü ortaya atmış ve bütün dünyaya bu ‘‘Yapay Düşman’’ algısını acımasızca dayatmıştır. 2016 yılı rakamlarına göre; İslam Terörü algı operasyonunun ilk adımlarından olan 9/11 masalına, ABD halkının yarısından fazlası (Tam oran %54,3. Kaynak: Live Science) inanmazken, algı operasyonları ile uluslararası terörü İslam Terörü olarak evirmeye çalışan ABD’nin ve Hıristiyan dünyasının ekmeğine yağ sürmenin hiçbir anlamı yoktur. Mezhep ayrılıkları ve çatışmaları nedeniyle birbirlerini öldüren Müslümanlar, tek terörün ‘‘İslam Terörü’’ olduğu yönündeki algı operasyonlarına katkı sağlamakta ve bütün İslam âleminin sömürülmesi için uygun bir zemin oluşturmaktadır.

Dış politika nezaket, akıl ve uzak görüşlü olmayı gerektirir. Mezhepçilik ve içte seçmenine şirin görünmek adına yapılan dış politika hamleleri sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermeyen, mezhep esaslı taraf tutan ve Suriye Devlet Başkanı Esad’ı karşısına alan Türkiye ne yazık ki bugün gelinen noktada mat olmuştur.


Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı göstermemek, merkezi hükümeti hiçe sayarak Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile her türlü ilişkiye girmek ve Barzani’nin Türkiye ziyareti esnasında IKBY bayrağını göndere çekmek çok büyük bir hatalar zinciridir ve sonucu ABD ve İsrail’i arkasına alan Barzani’nin referandum kararından vazgeçmemesi olmuştur.

Geçmişteki bütün hesaplar unutulmalı ve Türkiye’nin ulusal çıkarları adına Irak ordusunun katıldığı askeri manevralara derhal İran ve Suriye birlikleri de davet edilmelidir.

Devir, sınır ve vana kapama devri değildir. O vanayı Türkiye’ye kapattırmazlar. Tıpkı bağımsızlık ilan edilmesi durumunda, askeri müdahale tehdidinde bulunan Irak merkezi yönetiminin elinin bağlı olması gibi ne yazık ki Türkiye’nin de eli kolu bağlı durumdadır.

O vanayı kapatmak güney sınırımız boyunca bir Kürt koridoru açılmasının da bahanesi olabilir, kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan derhal vazgeçilmelidir. Bölge ülkeleri; yani Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin, derhal bir araya gelmek ve ortak bir çözüm bulmaktan başka çareleri yoktur. ABD ve Avrupa Birliği, Musul ve Kerkük kentleri altındaki petrol okyanusuna sahip olmak istemektedir.

Türkiye’nin bütünlük ve güvenliği sınır komşuları ile olan iyi ilişkilerine ve komşularının toprak bütünlüğüne saygı duymasına bağlıdır. Mezhepçilik ve etnisiteye dayalı politikalarda ısrar edilmesi durumunda, Türk Silahlı Kuvvetleri yakında, Esad’ın Suriye Arap Ordusu ile bu sefer de güneyde oluşturulmak istenen PYD/YPG kontrolündeki koridora müdahale için ortak manevralar yapmak zorunda kalacaktır.

ABD binlerce mil uzaklıktan; ‘‘sözde’’ birleşik, federal, demokratik ve müreffeh bir Irak’ı desteklerken, Türkiye de aynı şekilde BİRLEŞİK, FEDERAL, DEMOKRATİK ve MÜREFFEH Irak, Suriye ve İran’ı desteklemek zorundadır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.