İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan “yetersiz” kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymazlar. Aksine bunu bir “hak” olarak görürler.
Derleyen: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 21 Ocak 2020
Kaynak: QUARTZ
Dunning–Kruger etkisi ya da Dunning–Kruger sendromu, Cornell Üniversitesinden Justin Kruger ve David Dunning adlı iki psikolog tarafından tanımlanan bir algılamada yanlılık eğilimidir.
1995 yılında Pittsburgh’da güzel bir günün sabahında, 44 yaşındaki McArthur Wheeler banka soymaya karar verir. Limon suyunun “tuhaf” olarak tanımladığı kimyası ile ilgili çok derin bilgilere sahip olduğunu düşündüğünden, yüzünü limon suyuna bular ve iki bankayı üst üste soymaya kalkışır. McArthur Wheeler’in mantığına göre, limon suyu görünmez yazılar yazmakta kullanılabilmesini sağlayan “gizemli” kimyası sayesinde, kendisini de “görünmez” kılacak ve bankadaki kameralar onu kaydedemeyecektir.
Wheeler limon suyu hakkındaki bilgisinden o kadar emindir ki banka soygunu öncesinde polaroid bir fotoğraf makinesiyle öz çekim fotoğrafını çekerek deneme dahi yapar. Ya filmde ya da makinede bir sorun vardır ve Wheeler fotoğrafa baktığında kendisini göremez.
Wheeler bankaları soymayı başarır; ancak kameralar sorunsuz bir şekilde kayıt yapmıştır ve aynı gün içinde polis, Wheeler’i kolayca ele geçirir. McArthur Wheeler, kimya ve muhtemelen genel kültür alanlarında çok derin bir cehalete sahip olmasına rağmen, cahilliğinin farkında değildir, kendisini bu alanlarda uzman görmektedir ve polisler ile teknolojiyi kandırabileceğini sanmıştır.
Polisler onu aynı gün yakaladıklarında dudaklarından; ‘‘Ama ben limon suyu sürmüştüm’’ ifadeleri dökülür.
Wheeler, bankanın güvenlik sistemi ve polisi alt edebilecek kadar akıllı olduğunu sanıyordu, fakat aslında ne kadar aptal olduğunu anlayamayacak kadar aptaldı.
Cornell University’de görevli psikologlar Justin Kruger ve David Dunning’in tarihe geçmelerine ve 2000 yılında IG Nobel Ödülü[i] almalarına neden olan tanı, “Cahil cesareti” olarak tanımlanıyor. Teorileri özetle, “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” diyor.
Araştırmalar sonucunda aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır:
Justin Kruger ve David Dunning daha sonra bu teorilerini test etme imkânı da bulmuşlardır. Cornell Üniversitesi’nde öğrenciler üzerinde yapılan testte 45 öğrenciye çeşitli sorular sorulmuş ve ardından öğrencilerden, bu testin sonucunda nasıl bir başarı elde edeceklerini tahmin etmeleri istenmiştir. Testin sonucunda, sadece soruların %10’luk kısmını doğru cevaplayan en başarısız öğrencilerin, testin %60’ına doğru cevap verdiklerine, hatta iyi günlerinde olsalar %70’e ulaşabileceklerine inandıkları tespit edilmiştir.
En iyilerinse (yani testin %90’ına doğru cevap verenlerin), en alçakgönüllü denekler olduğu ve soruların %70’ine cevap verdiklerine inandıkları görülmüştür. Buna, bir iş görüşmesinde insan kaynaklarının kendine güvenen adayı tercih edeceğini de eklerseniz Dunning Kruger sendromunun Peter İlkesi’ne[ii] ortam hazırladığını kolaylıkla görebilirsiniz. Tüm bu sonuçlar bir araya getirilmiş ve Dunning-Kruger Sendromunun metni yazılmıştır.
Justin Kruger ve David Dunning tarafından yapılan araştırmalar, aslında birçoğumuzun farkında olduğumuz ancak isimlendiremediğimiz bir gerçeğin altını çizmektedir; İşinde çok iyi olduğuna inanan “yetersiz kişiler”, kendisini ve yaptığı işleri övmekten, her işte öne çıkmaktan ve üstesinden gelemeyeceği büyük görevlere talip olmaktan en ufak bir rahatsızlık duymazlar. Tam tersine bunu kendileri için bir hak olarak görürler.
Diğer yanda gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatlarında fazla mütevazı davranır ve kendilerine haksızlık ederler, öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz ve kıymetlerinin bilinmesini beklerler. Kıymetleri bilinmediğinde ise içten içe kırılır ve kendilerini daha da geri çekerler. Bir de üstüne, yöneticileri tarafından bu hassasiyetleri “zaten hırslı değildi hak etmiyordu” şeklinde değerlendirilir. Vahim olan ise “yetersizlik+haddini bilmeme” karışımının mesleki açıdan karşı koyulamaz bir itici güç oluşturmasıdır. Bu durum kariyer açısından aslında bir eksiyken, artıya dönüşür.
Dunning-Kruger etkisinin siyasette de geniş etkilerini gözlemlemek mümkündür. Hatta siyasi partiler bu görüşün elle tutulur halidir. Siyasi gücü elinde bulunduran yetkin olmayan kişiler, yine kendileri gibi veya daha da yeteneksiz kişileri alt kadrolarına alarak bir anlamda kendi hâkimiyetlerini garantiler ve rekabete mahal bırakmazlar. Demokrasi oyunu, yetkin ve bilgili kişilerin kürsüye çıkamamaları nedeniyle cahil cesareti ile konum sahibi olmuş kişiler tarafından kurallarına aykırı olarak oynanmaktadır.
Olması gereken ise bunun tam tersidir aslında. Tüm bu kirliliğe karşın toplumun yetkin ve bilgili kişileri geri planda kalmakta ısrar etmektedir. Ve doğal olarak yeteneksiz kişilerin kendi hâkimiyetlerinin devamlılığını sağlamak için oynadığı demokrasi oyunu ortaya çıkmaktadır. Sonuçta yetersiz kişiler her zaman her yerde daha hızlı yükselir ve daha yukarılara çıkarlar.
Dunning-Kruger etkisini destekleyen iki görüş aşağıdadır:
‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Bu sendrom ne yazık ki bütün insanları etkilemektedir. Bunun nedeni ise ne kadar bilgili ve deneyimli olunsa da herkesin bilgisiz ve yetersiz olduğu alanların olmasıdır. Bazı alanlarda uzman ve yetenekli olunabilir, fakat hiç kimse her alanda uzman değildir.
Herkes bu sendroma maruz kalabilir. Bir alanda deha olduğunu düşünen insanlar hatalı bir şekilde başka alanlarda da uzman ve yetenekli olduklarını değerlendirebilirler.
Dunning-Kruger etkisi kesinlikle ‘‘DÜŞÜK IQ’’ anlamına gelmemektedir. Dunning-Kruger sendromu hakkındaki bilinç seviyesi arttıkça ‘‘APTAL’’ sıfatının yerine kullanılmaya başlandığı görülmektedir.
Bu sendromun üstesinden gelmek mümkün müdür? Yetersiz bir insanın kendi yeteneksizliğini anlamaya başladığı bir an önünde sonunda gelir mi? Dunning ve Kruger, bir alanda deneyim arttıkça insanın kendisine olan güvenin çok daha gerçekçi seviyelere düştüğünü ileri sürmektedir. İnsanlar ilgi duydukları alanlarda daha çok şey öğrendikçe kendi bilgi ve yeteneksizliklerinin farkına varmaktadırlar. Ve daha fazla bilgi edindikçe ve aslında o alanda uzman olduklarında da kendilerine duydukları güven seviyesi yeniden yükselmektedir.
Kendi yeteneklerinizi çok daha gerçekçi olarak değerlendirebilmeniz için yapılması gerekenler aşağıda sıralanmıştır.
Unutmayın, ‘‘kifayetsiz muhterisler’’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…
[i] Ig Nobel Ödülleri. Ig Nobel ödülleri; Harvard Üniversitesi tarafından Nobel’in bir parodisi olarak en anlamsız, saçma anlaşılabilecek ve yeniden üretilmeyecek, üretilmemesi gereken bilimsel çalışmalara verilen ödüllerdir. Ig Nobel, değersiz anlamına gelen ‘‘ignoble’’ kelimesi oynanarak uydurulmuş bir kelimedir.
[ii] Peter İlkesi, bir hiyerarşi içerisindeki her çalışanın yetersizlik gösterdiği noktaya kadar terfi etme, atanma eğiliminde olduğunu iddia eden ilke. Dr. Laurence J. Peter ve Raymond Hull tarafından 1968 basımı Peter İlkesi adlı kitapta toplanmış mizahi incelemenin ana konusudur. Vikipedi