Ercan Caner, Sun Savunma Net, 19 Mayıs 2018
30 Mart 1976 günü, İsrail’de yaşayan azınlık statüsündeki binlerce Filistinli, İsrail hükümetinin Galilee’de bulunan Araplara ait 60,000 dönümlük araziye el koyma yönündeki planını protesto etmek maksadıyla toplanırlar. İsrail polisinin olaylara müdahalesi sonucu altı Filistinli hayatını kaybeder, yüzlercesi yaralanır ve yüzlercesi de hapsedilir. Sonraki yıllarda bu gün, Filistinliler tarafından Toprak Günü olarak anılacaktır.
Yıllar süren askeri yönetim ve Filistinlilerin siyasi uysallığı sonrasında, 30 Mart 1976 olayları, İsrail’de yaşayan Filistinlilerin, iç kolonileştirme ve sistematik olarak uygulanan topraklarına el koyma yönündeki Siyonist plana karşı ilk kitlesel direniş hareketidir.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Arap devletler tarafından uzun yıllardır sürdürülen sessiz dışlanma sonrasında ‘‘Toprak Günü’’ İsrail sınırları içinde yaşamakta olan Filistin azınlığın, Filistin ve Arap ulusunun ayrılamaz bir parçası olduğunu teyit etmiştir.
1947 yılında Filistinli Araplar, Filistin’in nüfusunun %67’sini teşkil etmektedir. 1948 Arap-İsrail harbi sürerken, yaklaşık olarak 780,000 Filistinli yaşadıkları yerleri terk ederek kaçmak ve diğer Arap ülkelerinde mülteci olmak zorunda bırakılmıştır.
Yeni İsrail devleti sınırları içinde kalan 150,000 Filistinliden yaklaşık olarak %25’i evlerinden ve köylerinden uzaklaştırılmış ve İsrail toprakları içinde dâhili mülteci konumuna düşmüşlerdir. Bütün bunların sonucunda, İsrail toprakları içinde yaşamakta olan Filistinli Arap nüfusu dağılmış ve ciddi şekilde zayıflamıştır.
1948 ile 1966 yılları arasında, İsrail sınırları içindeki Filistinliler, 1948 yılında yeni kurulan İsrail devleti tarafından vatandaş olarak ilan edilmelerine rağmen, sadece onlara uygulanan askeri bir yönetim altında yaşamışlardır. Askeri yönetim Filistinlilerin, seyahat özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve örgütlenme dahil birçok haklarını çok ciddi bir şekilde kısıtlamıştır. 1965 yılına kadar İsrail’de yaşayan Arap toplumunu örgütleme yönündeki girişimler sertçe engellenmiş ve bu tür örgütler illegal ilan edilmiştir.
Bu arada İsrailli yetkililer Filistinlilerin sahip oldukları arazilere kitlesel olarak el koymaya devam etmişlerdir. 1993 yılına gelindiğinde İsrail’de yaşayan Filistinlilere ait olan arazilerin %80’ine el koyulmuş ve bu topraklar Yahudi vatandaşlara verilmiştir.
İsrail kurulduğu andan itibaren Filistinli vatandaşlarını asimile etmeyi veya entegre etmeyi asla düşünmemiş ve bütün alanlarda sistematik bir ayrımcılık uygulayarak onları kamu hayatından dışlamıştır. Birbiri peşi sıra gelen İsrail hükümetleri, Filistin toplumu üzerinde sıkı kontrol tedbirleri uygulamayı sürdürmüş ve Filistin/Arap kimliğini bastırarak, Filistin toplumunu kendi içlerinde bölme politikası uygulamıştır. Bu düşünceyle de Araplar, İsrail devleti tarafından, sürekli olarak ‘‘İsrailli Arap’’ yerine bir ‘‘azınlık’’ olarak nitelendirilmişlerdir.
2000 yılı Ekim ayında İsrail polisi, İsrail’in onlarca Filistin köy ve kasabalarında yapılan sokak gösterileri esnasında, gerçek ve kauçuk kaplı mermiler kullanarak İsrailli 13 Filistin vatandaşını vurarak öldürmüştür. Hastane ve mahalli kliniklerin rakamlarına göre yaklaşık olarak 1,000 Filistinli de İsrail polisi ile girilen çatışmalarda yaralanmıştır. Yaralananların çoğunluğu, İsrail polisi tarafından kauçuk kaplı çelik mermilerle vücutlarının üst kısımlarından vurulmuş ve ağır şekilde yaralanmıştır. İsrail polisi bunun yanı sıra, ambulansların yaralıları tahliye maksadıyla Filistin köy ve kasabalarına girmesini de engellemiş ve bazı ambulans sürücülerine de saldırmıştır.
Meydana gelen olaylar sonrasında İsrail polisi 400’den fazla Filistinli İsrail vatandaşını tutuklamıştır. Tutuklanan Filistinlilerden yetişkin ve çocuk %90’ı hakkında soruşturma açılmış ve bütün mahkemeler, savcıların talebine uyarak tutuklanan Filistinlilerin yargılama sona erene kadar kefaletle salıverilmesine engel olmuştur. Bunun aksine tutuklanan 300 Yahudi vatandaştan sadece 10 tanesi aleyhinde soruşturma açılmasına karar verilmiştir.
İntifada, ‘‘silkinme, ayağa kalkma, baş kaldırma ve ayaklanma’’ anlamlarına gelen Arapça bir kelimedir, Filistinlilerin topraklarına el koyan İsrail’e karşı ilk intifada hareketi 1987 yılında yaşanmıştır.
Son intifada, 30 Mart 2018 Toprak Günü başlamış ve ‘‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’’ adıyla Gazze’de meydana gelen olaylarda, İsrailli askerlerin, yine hedef gözetmeksizin gerçek ve kauçuk kaplı çelik mermilerle silahsız Filistinlilere açtıkları ateş sonucunda, 773 kişi yaralanmış, vurulan 773 kişiden en az 16 kişi hayatını kaybetmiştir. 773 Filistinlinin vurulması nedeniyle Filistin’de ‘‘Bir Günlük Yas’’ ilan edilmiştir. Aşağıda sunduğum tablolarda, Filistin Büyük Dönüş Yürüyüşü eylemlerinin başlaması sonrasında meydana gelen olaylarda, İsrail vahşetiyle hayatlarını kaybeden ve yaralanan Filistinlilerin sayıları verilmiştir.
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, 30 Mart 2018 tarihinde başlayan ve her Cuma günü tekrarlanan gösterilerde, İsrail askerleri tarafından bugüne kadar vurulan Filistinli kurban sayısı toplamı 10,013’tür. 51 Filistinli hayatını kaybetmiş, 9,962’si de yaralanmıştır.
Yukarıdaki tabloya bakıldığında ise 30 Mart 2018 tarihinde başlayan ve her Cuma günü tekrarlanan gösterilerde İsrail askerleri tarafından vurulan Filistinli kurbanların sınıflandırılması görülmektedir. 14 Mayıs 2018 öncesinde 400 kadın, 935 çocuk, 210 sağlık personeli ve 112 gazeteci İsrail askerleri tarafından vurulmuştur.
Ne oldu da o kadar Filistinli İsrail askerleri tarafından öldürülüp yaralanırken (Toplam 10,013) sesini çıkarmayanlar, 14 Mayıs 2018 günü 60 Filistinlinin ölmesi ve 2,711’inin de yaralanması sonrasında ‘‘Milli Yas’’ ilan ettiler?
30 Mart 2018 tarihinde başlayan ve her Cuma günü tekrarlanan barışçıl gösteriler esnasında hayatını kaybeden 51 ve yaralanan 9,962 Filistinli insan değil miydiler?
Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerinde ölen ve yaralananlar ile ABD Elçiliğinin Kudüs’e taşınması nedeniyle düzenlenen protesto gösterisinde ölen ve yaralanan Filistinliler arasında ne fark var?
Belçika yerel mahkemesinin tutuklama kararı nedeniyle, Belçika topraklarına giremeyen savaş suçlusu eski İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni örneği önünüzde dururken, Mavi Marmara olayını kapatmak nedir?
Sayın Temel Karamollaoğlu’nun söylediği gibi ‘‘İsrail’i kınamak şiddeti engellemez’’.
BUNLAR DA İSRAİL TARAFININ İDDİALARI
The total number of border incidents since March 30, 2018 stands at 2,199, including:
* 1,233 rocket/mortar bomb launches
* 18 incidents of gunfire from the Gaza Strip
* 94 IED incidents, where one or several explosive devices were hurled across the security barrier
* 600 Molotov cocktail incidents
* 152 incidents of arson/burning tires/hurling of various objects