Birleşik Devletler, Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri General Haftar’ı desteklerken, Türkiye ve Katar Haftar’ın karşısında yer almaktadır.
Yazar: Frederic Wehrey, Foreign Policy,05 Aralık 2019
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 05 Ocak 2020
Trablusgarp, Libya— Ülkenin başkenti Trablusgarp kentinin güneyinde, karargâh olarak kullandığı, neredeyse tamamen yıkılmış bir villada, aslında bir mühendis olan Mohammed al-Darrat isimli komutan, üzerine yağan mermilerden şikâyetçi. Darrat mermilerin sadece ağır silahlardan atılan mühimmat olmadıklarını ve yerden hedefi işaretleyen lazer işaretçiler yardımıyla üzerlerine yağdırıldıklarını anlatıyor.
Komutan, düşmanın yaptığı etkili atışlar nedeniyle karargâhının yerini son birkaç hafta içinde en az üç kere değiştirmek zorunda kaldığını açıklıyor. Darrat, yetmişli yaşlardaki Libyalı General Khalifa Haftar tarafından, uluslararası toplum tarafından tanınan başkentteki Ulusal Mutabakat Hükümetini (GNA-Government of National Accord) devirmek maksadıyla, 04 Nisan 2019 tarihinde başlatılan savaşta, lazer güdümlü mermilerin yanı sıra daha birçok gelişmiş mühimmat kullanılmasının kendisini çok endişelendirdiğini ifade ediyor.
Görünüşte ülkenin başkentini militanlardan temizlemek görevini üstlenen General Haftar’ın, sözde Libya Ulusal Ordusu (LNA – Libya National Army: Düzenli birlikler ve milislerden oluşan bu karmaşık ordu Libya Arap Silahlı Kuvvetleri olarak da adlandırılmaktadır), aslında tamamen iktidar ve servet kazanma hırsındadır. Libya’nın Birleşmiş Milletler özel elçisi, General Haftar yönetimindeki Libya Ulusal Ordusunun yaptıklarının daha çok bir darbeye benzediğini ifade etmiştir. Gözler önüne serildiği gibi; Al-Darrat ve Trablusgarp ile çevresindeki diğer milis kuvvetlerinin liderleri, ortak düşmanın saldırılarına karşı koyabilmek maksadıyla; aralarındaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakmış durumdadırlar.
Ülkenin her yerinden gelen savaşçılar Trablusgarp kentinde sürmekte olan savaşa katılmaktadır; geçenlerde yaptığım incelemede, doğudaki Benghazi kentinden savaşçılar ve Libya’nın en güneyinde yer alan Tuareglerin dahi cephede en ön saflarda çarpıştıklarını gözlemledim. Taraflar arasında günümüzde neredeyse bir cephe savaşına dönüşen mücadele, eski Sovyet ağır silahları ve General Haftar’ı destekleyen Birleşik Arap Emirliklerinden kumanda edilen modern dronların bir arada kullanıldığı, BAE ile Ulusal Mutabakat Hükümetini (GNA – Government of National Accord) destekleyen Türkiye arasında yıpratıcı ve genelde tıkanmış bir savaşa dönüşmüş durumdadır.
Fakat geçtiğimiz Eylül ayı başlarında ülkenin başkenti Trablusgarp kentine, Wagner Group isimli paramiliter gruptan 100 yabancı savaşçının daha eklenmesiyle oyunda kartlar yeniden dağıtılmış durumdadır ve son birkaç hafta içinde ilave yüzlerce savaşçının daha bölgeye gelmesi Darrat ve adamlarının kayıp sayısını iyice artırmıştır.
Libyalı komutan daha önce hiç görmediği silahlı dronların gece ve gündüz istedikleri zaman araçlarını hassas bir şekilde vurarak imha etmesinden, hareketlerini kısıtlamasından ve onları saatlerce hareketsiz kalmak zorunda bırakmasından oldukça şikâyetçi. Gökten başlarına yağan havan mermi sayısında gözle görünür bir artış var. Kum tepeciklerinin arkasından gizlice yaklaşan ve hedefleri mükemmel bir hassasiyetle vurarak paramparça eden Rus yapımı tanksavar füzelerinden Kornet ise en korkulan silahların başında gelmektedir.
Al-Darrat, en çok korktuklarının ise birliğindeki kayıpların neredeyse %30’una neden olan, düşmanlarının başlarını ve göğüslerini hedef alarak onları kolaylıkla etkisiz hale getiren Rus keskin nişancıların profesyonellikleri olduğunu ifade etmektedir. Al-Darrat, sniper tüfekleri kullanan Rus keskin nişancılardan bir tanesinin yakın zamanda 23 yaşındaki bir adamını öldürdüğünü ve zavallı adamın cesedinin hâlâ savaş alanında yattığını ifade etmektedir.
Al-Darrat, bir sabah adamlarıyla birlikte zavallı adamın cesedini halatlar ve zırhlı araçlar kullanarak almak için saatlerce uğraştıklarını ve delici mermiler kullanan Rus keskin nişancıların bir adamını daha yaraladığını ifade etmektedir. Savaş alanında yatan ölü bir savaşçıyı oradan çekip almak istemelerinin nedeni; zavallı adamın babasının onun cesedi için yalvarmasıdır.
Bütün bunlar, belki de ilk kez ülkenin başkenti Trablusgarp kentini ele geçirmeye böylesine yaklaşmış olan General Haftar için iyi haberler olarak görülebilir. Fakat Rus yardımıyla sağlanan savaş alanındaki avantajların bir maliyeti de bulunmaktadır. Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı, 14 Kasım 2019 günü yaptığı açıklama ile Haftar’ın yürüttüğü savaşı çok şiddetli bir şekilde kınamıştır. Yapılan açıklamada; General Haftar’ın Libya Ulusal Ordusunun Trablusgarp kentine saldırılarını derhal durdurması çağrısı yapılmış ve Rus paralı askerleriyle işbirliğinin, Libya’nın hâkimiyetinin tehlikeli bir şekilde çiğnenmesi anlamına geldiği vurgulanmıştır.
Tıpkı Senato gibi Birleşik Devletler Kongresi de savaşın siviller üzerindeki etkileri ve Rusya’nın bölgede giderek artan nüfuzu konusunda büyük endişeler taşımaktadır. Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin üzerinde mutabık kaldıkları; Rusyalı yükleniciler ve onlara yardım edenlere yaptırımlar uygulanmasını öngören yasa teklifi halen Temsilciler Meclisi ve Senatoda beklemektedir.
Bütün bu hamleler, Birleşik Devletlerin aylardır sürmekte olan Libya iç savaşıyla ilgili kararsızlık politikasından umut verici bir sapma olarak görülmektedir. Felaketlere neden olan ‘‘Bekle ve Gör’’ politikası, Başkan Donald Trump’ın geçtiğimiz Nisan 2019 ayı ortalarında General Haftar ile yaptığı ve generalin saldırısının ABD’nin terörizme karşı koyma hedefleriyle uyum içinde olduğunu ifade ettiği bir telefon konuşmasından kaynaklanmaktadır. General Haftar’ın saldırılarına hız kazandırmasının ötesinde, ikili arasında gerçekleştirilen bu telefon konuşması, ABD’nin terörizme karşı Libya’nın batısında yürüttüğü faaliyetlerin çoğunu, günümüzde al-Darrat’ın da aralarında olduğu, General Haftar’ın savaştığı milis komutanlarıyla birlikte yürütmesi nedeniyle oldukça şaşırtıcıdır.
2016 yılında bir araya geldiğimizde al-Darrat, Sirte kent merkezinde İslami Devlet terör örgütüne karşı savaşan milis kuvvetlerini yönetiyordu. O zamanlar, ABD istihbarat desteği sağlıyor ve düzenlediği hava saldırıları ile al-Darrat ve adamlarına yardım ediyordu. Fakat şimdi, al-Darrat ve adamları, Washington’un eski müttefiklerine olan bağlılığını sorgulamaktadırlar.
Al-Darrat, ABD Dışişleri Bakanlığının 14 Kasım 2019 tarihli açıklamasının ve ABD Kongresinin giderek artan ilgisinin, Birleşik Devletler politikasında önemli ve yapıcı bir kaymaya neden olacağından pek emin değildir. 14 Kasım 2019 tarihli bildirinin hemen ertesi günü bana, Amerika tarafında bir değişiklik olmayacağını ve Haftar kuvvetlerinin Washington’un nasihatlerine meydan okurcasına o gece saldıracaklarını ifade etmişti. Ve akşam karanlığı çöktüğünde, Birleşik Arap Emirliklerine ait bir drondan fırlatılan iki adet füzenin gökyüzünü yararak ilerlediğini duyduk, düşük tondaki ıslık sesleri işitme menzilinin dışına çıkana kadar ağaçların altına saklandık.
Hemen ertesi günün sabahında, Haftar’ın mevzilerinden yoğun havan ve makineli tüfek atışları yapıldı. Bir savaşçı koşarak al- Darrat’a doğru yaklaştı, isabet aldıklarını ve geri çekilmek zorunda olduklarını ifade etti. Komutanın yanıtı düşmanla ilgilenmeleri yönünde oldu, fakat genç adamın beline sardığı makineli tüfek tutukluk yapmıştı. Al-Darrat’ın komutası altındaki savaşçılar sağa sola koşuyor ve telsiz konuşmalarında destek sağlamadıkları için birbirlerini suçluyorlardı.
Haftar’ın teknolojik üstünlüğünden kaynaklanan amansız şiddetin yıkıcı izleri savaşçıların yüzlerinde açık ve net bir şekilde okunabiliyordu. Geçtiğimiz yaz onlarla tanıştığımda şahit olduğum kendilerine olan büyük güvenin yerinde artık yeller esiyordu. Birkaç gün sonra, Haftar kuvvetleri yine ateş açtığında, al-Darrat’ın adamlarından bir tanesi, telsizle operasyon odasını arayarak Haftar’ın hava saldırıları nedeniyle artık iyice azalmış olan ağır silah desteği talep etti. Savaşçı, her gün aralarından 2-3 kişinin öldüğünü ve ağır silah desteği sağlanmaması durumunda evine geri döneceğini dile getirdi.
Bu boş bir tehdit değildi, al-Darrat adamlarından bazılarının cepheden kaçtıklarını ifade etti. Trablusgarp kentinin diğer bölgelerindeki cephe hatlarından destek talebinde bulunmuştu, fakat kimse gelmiyordu. Libya halkı, cephedeki savaşın birçok şehit ürettiğinin farkındaydı. Fakat bu hikâyenin sadece küçük bir parçasıydı. Trablusgarp kentinin çeşitli yerlerinde Haftar kuvvetlerine karşı savaşan silahlı gruplar arasında derin görüş ayrılıkları vardı, onları tek birleştiren ise Haftar’a karşı duyulan ortak düşmanlıktı.
Bu arada; Haftar’ın yürüttüğü kanlı savaşın Libya’nın siyasi birlik umutlarında ve sosyal yapısında neden olduğu tahribat her geçen gün artmaktadır. Bu tahribatın bundan sonra düzeltilmesi ve onarılması da kesinlikle mümkün değildir. Al-Darrat ve adamlarını ziyaret ettikten sonra Trablusgarp kentinde yaptığım araba gezintisi bana bütün kanıtları gösterdi. Savaş nedeniyle Trablusgarp kentinde 140.000’den fazla insan evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Her taraftan kuşatılmış durumdaki Trablusgarp Hükümeti tamamen çaresiz bir durumda ve yönetimin temel işlevlerini dahi yerine getirmekten uzak, bu durum da Libya vatandaşlarının giderek daha da artan bir öfkesine neden oluyor. Kendilerini hükümetin müttefikleri olarak ilan eden yolsuzluğa bulaşmış bazı militanlar ise giderek daha çok küstahlaşmaktadır.
Ülkede sivil ölümleri de giderek artmaktadır. Haftar kuvvetlerinin elinde bulunan savaş jetleri ve dronlar ateş ederken asker-sivil ayrımı yapmamaktadır. Bir öğleden sonrası, Birleşik Arap Emirliklerine ait bir dron tarafından vurulan, yeşillikler arasındaki bir bisküvi fabrikası gördüm, çalışanlar panik içinde sağa sola kaçışıyorlardı. Füzelerin toprakta açtığı kraterlerde kan lekeleri, kömürleşmiş ve parçalanmış insan bedenleri gördüm. Bölgedeki hastane, bu saldırıda 10 sivilin hayatını kaybettiğini düzinelerce insanın da yaralandığını açıkladı. Birleşmiş Milletlerin Libya elçisine göre bu hava saldırısı bir savaş suçudur. Bu katliam sahneleri her gün mülteci sığınma yerleri, hastaneler ve normal sıradan evlerde defalarca tekrarlanmaktadır.
Birleşik Devletler diplomasisinin Libya için çok daha kararlı bir tutum sergilemesinin tam zamanıdır. Bunun oldukça küçük de olsa olumlu bir işareti; Beyaz Ev’den üst düzey bir yetkili dâhil üst düzey bir ABD delegasyonunun, ismi açıklanmayan bir yerde derhal çatışmaları durdurması konusunda General Haftar ile geçtiğimiz hafta içinde yaptığı görüşmeyle gerçekleşmiştir. Fakat bu yeterli olmaktan çok uzaktır. Libyalı generalin bu tür toplantıları; masada zaman kazanırken, sahada ilerlemesini sürdürme ve yaptıklarına Birleşik Devletlerin onay verdiğini yorumlama gibi bir geçmişi vardır. Ve tam şimdi muharebe sahasında her şey kendi lehine özellikle de yabancı patronları onu desteklemeye devam ederken geri adım atmak gibi bir düşüncesi kesinlikle yoktur.
Bu nedenle; ABD’nin Haftar’a daha güçlü ve net bir baskı uygulamanın ötesinde, Rusya’nın müdahalesini engellemek maksadıyla Haftar’ın en güçlü Arap müttefiki olan Birleşik Arap Emirliklerini direkt müdahalelerini durdurma ve diyalog masasına oturma konusunda ikna etmelidir. Bu şekilde hareket etmek; ne bir tarafı tutmak ne de Birleşmiş Milletlerin Haftar’ın 4 Nisan 2019 tarihli saldırısı öncesinde değiştirmeyi planladığı problemli Ulusal Mutabakat Hükümetini (GNA-Government of National Accord) koşulsuz olarak desteklemek anlamına gelecektir. Bu hamle daha ziyade; Rusya tarafından kendi avantajına kullanabilecek ve kendisine yeni bir güç merkezi oluşturmasını sağlayacak olan yeni bir insanlık dramının ve uzun vadeli kanlı bir çatışmanın önlenmesiyle ilgilidir.
Haftar’ı destekleyenlerin yaptıkları propagandanın aksine, Trablusgarp kentinin güneyindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti kordonunun çökmesi ve zalim Rus kara savaşı ve BAE hava saldırılarının yaşandığı kent merkezine doğru sürülmesi çabuk bir zafer sağlamayacaktır. Aksine, kanlı ve blok blok sokak savaşları, özellikle General Haftar’a karşı olanların yaşadıkları yerlerde sürecek gibi görünmektedir. Milislerden bazıları bana ölene kadar savaşmaya kararlı olduklarını ifade ettiler. Eğer Haftar iktidarı ele geçirmeyi başarırsa, Trablusgarp kentindeki milislerin kararlılığı kesinlikle ortadan kalkmayacak, aksine Haftar’ın gevşek otoritesi altında, ülkenin diğer bölgelerindeki silahlı gruplara yaptığı gibi yeniden şekillendirilip adlandırılarak savaş alanına yeniden sürülecektir.
Ve hâlihazırda; güneyde toplumsal gerginliklerin ortadan kaldırılması, doğuda ise ekonomik yırtıcılık ve baskı uygulamayı kapsayan Haftar tarzı yönetim şekli, ülkede çok ihtiyaç duyulan birliği kesinlikle sağlamayacak, aksine rakiplerini uzun sürecek olan bir isyana sürükleyecektir. Bu çatışmalar, İslami Devlet terör örgütü gibi ülkede zayıflamış durumdaki radikal gruplara yeni bir yaşam şansı verebilir veya Haftar’ın bugüne kadar dünyaya pazarladığı terörle mücadele hikâyesinden ironik bir dönüşle Trablusgarp kentindeki tirana karşı yeni cihatçı grupların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazar ile yayıncı kuruluşun görüşlerini yansıtmaktadır. Yazını çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin yazıda ifade edilen ve ileri sürülen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Bütün bunlardan sonra; Türkiye’nin kendi çıkarlarını korumak maksadıyla mı yoksa Rusya’nın etkinliği sonrasında tutum değiştirerek Haftar karşıtı olan Birleşik Devletlerin vekâlet savaşçısı olarak mı oraya gideceği bilinmez.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
https://foreignpolicy.com/2019/12/05/libya-khalifa-haftar-take-tripoli-russian-fighters-help/
Hafter’in ortaya koyduğu şartlar gerçek yüzünü gösteriyor. Daha önceki anlaşmalarda sicilinin hiç de iyi olmadığını gayet iyi biliyoruz. Bugün ateşkesi reddetmesi bizi hiç de şaşırtmadı. Ancak bu defa geçmişten farklı olarak işin içinde Türkiye var. Dün Moskova’da yürütülen görüşmelerin, darbeci Hafter’in gerçek yüzünü göstermesi bakımından olumlu buluyoruz. Darbeci Hafter’e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız. Libya halkını özgürlüğe ve istikrara kavuşturana kadar bu coğrafyadaki varlığımız sürecektir.”
Recep Tayyip Erdoğan
Libya’dan gelen son haberlere göre; ateşkesi kabul etmeyen Haftar, Trablusgarp kentine roketli saldırı düzenledi.