Erdoğan-Biden görüşmesinden, ABD’nin PKK/YPG’ye binlerce TIR’lık silah yardımı ve Suriye’deki teröristlere düzenlenecek olası operasyon konusunda ne sonuç çıktı?
Bunu tam olarak anlamak için Erdoğan’ın bu konularda, Biden’la görüşmeyi başaramadığı 20-23 Eylül’deki New York seyahatinden sonra yaptığı açıklamaları özetleyelim.
New York’ta beraberindeki gazetecilerle sohbetinde; “Sayın Trump döneminde binlerce TIR silah, mühimmat terör örgütlerine verildi. Bunları ben sayın Trump’a defalarca ifade ettim, anlattım. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Yine Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya başladı. Biz bunu elimizi kolumuzu sallaya sallaya seyredecek değiliz.” dedi.
Yurda dönüşünün hemen ertesinde, Cuma namazı çıkışında şunları söyledi:
“Terör örgütleriyle ilgili mücadelede maalesef Amerika şu anda terör örgütlerine beklenenin çok çok üzerinde destek veriyor ve onlarla mücadele etmesi gerekirken mücadeleyi bırakın, tam aksine onlara yüklü miktarda silah, araç, gereç destekleri veriyor. Tabii bir NATO ülkesi bu tür yaklaşımlar olduğu sürece, bizim de bunları tüm dünya kamuoyuyla paylaşmamız gereklidir.”
29 Eylül’de Putin’le görüşmek için Rusya’ya gitti. Tam o sırada Biden’ın G-20 Zirvesi’nde Erdoğan’la görüşeceği haberi geldiğinden mi, bilinmez; dönüş yolunda ABD’yi değil, Biden’ın “BOP patronluğuna” yükselttiği PKK hamisi Bret McGurk’u hedef alıp, “Malum Amerikalı McGurk denilen bir adam var. Bu adam terör örgütlerinin adeta sevk ve idaresini yapıyor.” diye konuştu.
11 Ekim’de Kabine toplantısı vardı. Tam o günlerde Suriye’den şehit haberleri de gelmişti. İşte bunu hatırlatarak şöyle konuştu:
“Suriye’den ülkemize yönelik terör saldırılarının kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Buralardan kaynaklanan tehditleri ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkânlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız… En kısa sürede bu sorunların çözümü için gereken adımları atacağız.”
Bundan dört gün sonra, yine bir Cuma namazı çıkışında Kabine toplantısı sonrasındaki o açıklamaları sorulduğunda, Suriye’nin sadece kuzeyi değil, genelinde terör örgütü PKK/YPG/PYD’nin cirit attığını, bunlara destek veren ülkelerin başında ise koalisyon güçleri ve ABD’nin geldiğini belirtip şunları söyledi:
“Bunlara karşı mücadelemiz bundan sonraki süreçte çok daha farklı şekilde devam edecektir. Bu terör örgütlerine, Amerika’nın oradaki malum güçlerine karşı, rejim güçlerine karşı gerekli olan her türlü mücadeleyi vereceğiz. Bu konuda kararlıyız.”
Erdoğan, 17-20 Ekim’de Afrika’daydı. Dönüş yolunda, Biden’la görüşmesinde F-35/F-16 konusunu ele alıp, “Ne yapıyoruz, ne oluyor?” diyeceğini bildirirken, bir soru üzerine PKK-Suriye’ye ilişkin olarak, “Şu anda bizim bölgede ciddi manada hassas noktalara operasyonlarımız devam ediyor. Kesinlikle taviz vermek yok. Suriye’deki bu süreci devam ettiriyoruz… Bu işi kendi akışına bırakamayız.” açıklamasını yaptı.
27 Ekim’de Azerbaycan’dan dönerken de yine Biden’la görüşmesinde en önemli gündem maddesinin F-35/F-16’lar olacağını kaydetti.
Biden’a Sadece Üzüntüler İletildi
Tüm bunlardan sonra 31 Ekim’e gelirsek; Biden’la görüşme sonrası düzenlediği basın toplantısında, “ABD’li mevkidaşınızla önemli bir görüşme gerçekleştirdiniz. Washington yönetiminin terör örgütüne silah desteği var. Bu konuda değerlendirmeniz oldu mu?” sorusuna şu karşılığı verdi:
“Şüphesiz Suriye’de bulunan terör örgütleri PKK/PYD gibi bunların özellikle ABD’den aldıkları destek konusunda kendilerine üzüntümüzü belirttik. Dayanışmamızı zedeleyen adımlar olduğunu söyledik. Dışişleri Bakanlarımızın daha çok irtibatta olması gerektiğini söyledik. Bundan sonraki süreç herhalde böyle devam etmeyecektir.”
Dönüş yolunda neler söyledi?
Öncelikle ABD ile “güvenlik, savunma, ticaret, terörle mücadele ve bölgesel konular başta olmak üzere bütün konularla ilgili ortak bir mekanizma kurulması konusunda anlaştıklarını” açıkladı.
Ardından PKK/YPG ve Suriye’ye operasyon konusunda, bu yeni süreçten beklentilerine ilişkin bir soru üzerine de şunları anlattı:
“Operasyonun yapılması gerektiği zamanda tabii ki operasyon yapılır. Ondan geri adım atılmaz. Bir defa terör örgütleriyle olan mücadelemizden bizim asla sarfınazar etmemiz mümkün değildir. Eğer karşımızda bir terör örgütü olan PKK/PYD/YPG varsa, ne gerekiyorsa biz bunu yaparız. Bundan da taviz vermeyiz. Bunu zaten biz kendilerine her zaman söyledik ve söylüyoruz. Bundan sonraki süreçte de NATO’da müttefiksek, NATO müttefiki olarak bizim ittifak halinde olduğumuz ortağımızın böyle bir şeye tevessül etmemesi gerekir. Yine aynı şekilde bundan sonraki süreçte de Türkiye’nin temel önceliklerinden olan bu meselede beraber çalışmamız gerektiği hususunda bugün de mutabakata vardık. Orada da kendilerinin olumsuz bir yaklaşımı olmadı.”
Bu sözlerden çıkan sonuçlar şu: PKK/YPG konusunda ortak bir mekanizma kurulacak. Bunu teklif eden taraf ise Ankara olmuş.
Ralston Vak’ası
Sizin de aklınıza 2006-2007 yıllarında yaşanan Raltson vak’ası geldi mi? Hatırlamayan veya bilmeyenler için ana başlıklarıyla aktaralım.
O vakitler gündemde Suriye değil Irak vardı ve PKK, ülkemize yönelik terör eylemlerini arttırmıştı. AKP Hükümeti operasyon kararı aldı.
Ancak dönemin ABD Başkanı Bush Erdoğan’ı, Dışişleri Bakanı Rice da Abdullah Gül’ü arayıp “PKK işinin vehametini anladık. Kuzey Irak’a siz müdahale etmeyin, biz gerekeni yapacağız.” diyerek, “PKK konusunda Türkiye ile birlikte çalışma ve gerekli adımları atma sözü” verdi.
“PKK ile Mücadele Koordinatörlüğü” oluşturuldu; koordinatör olarak ABD tarafı emekli general Joseph Ralston’ı, Ankara da merhum general Edip Başer’i atadı.
Ralston, bir yandan “ABD’nin, Irak’ta üslenmiş PKK militanlarının NATO müttefiki Türkiye açısından oluşturduğu tehdidi ortadan kaldıracak etkili ve gözle görünür önlemler almayı hedeflediğini” anlattı, öte yandan “PKK’ya karşı askeri operasyonun son seçenek” olduğunu bildirdi. Defalarca Ankara’ya geldi. Sadece Edip Başer’le değil, Erdoğan’la da görüştü. “Teröristleri muhatap almak asla sözkonusu olmayacak” derken, Ankara-Erbil arasını yol edip Barzani’yle görüş alışverişinde bulundu!..
Tam 9 ay sonra ise hükümet, gidişattan rahatsız olan Başer’i görevden alıp yerine Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Rafet Akgünay’ı atadı. Başer’den 5 ay sonra da Ralston, “Bu iş yürümüyor” gerekçesiyle istifa etti.
Bu “ortak mekanizmanın” faydaları ne mi oldu? Türk askeri 1 yıl süreyle Irak’ın kuzeyinden uzak tutulmuş oldu… Ve de Ankara, “postal yalayıcısı” denilen Barzani’yi muhatap almaya başladı.
Oyalanmanın Tarihi Yazıldı
Bugünün dünle benzerliği bundan ibaret değil.
Biliyorsunuz; Erdoğan-Biden görüşmesinden 5 gün önce, TBMM’de Suriye-Irak tezkeresi kabul edildi. İktidar medyası da açıkça, Suriye operasyonu için bu görüşmeden sonra düğmeye basılacağını duyurdu.
Bu olay, aynıyla vaki 5 Kasım 2007’deki Erdoğan-Bush görüşmesi öncesi yaşandı. TBMM’nin 17 Ekim’de kabul ettiği Irak tezkeresinin gereği için bu görüşmenin sonucunun bekleneceği açıklandı.
Erdoğan-Bush görüşmesinde, “PKK ortak düşmanımız” denildikten sonra bu defa da “üçlü mekanizma” kurulup “istihbarat paylaşımı yapılması” kararları alınınca Erdoğan, “Hamdolsun istediklerimizi aldık.” dedi.
O tezkere ise ancak bir kış günü Şubat 2008’de kullanılabildi. Ancak Barzani ile Bush’un, “Get out from Kürdistan” müdahalesiyle operasyon sadece 1 hafta sürdü.
Peki, bu sürecin “faydaları” neler oldu? Barzani, Ankara’da kırmızı halılarla karşılandı… Ve de “açılım-saçılım” süreci başladı.
Benzer tezgâhın Suriye versiyonuna gelirsek; ABD, Ankara’yı “ortak devriye”, “ortak harekât merkezleri” ile Münbiç’te oyaladı… Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı, Trump’ın “Aptal olma, akıllı ol” mektubu ve de şu ana kadar tutulmayan “PYD’yi 30 kilometre aşağı çekeceğiz, silahlarını toplayacağız” sözleriyle durduruldu…
Tüm bunlardan sonra Erdoğan-Biden görüşmesinde alınan “ortak mekanizma” kurulması kararının sonuçlarını tahmin etmeye gerek var mı?
“İnşallah, bu da PKK/YPG ile yeni bir çözüm sürecinin başlamasına vesile olmaz” dileğinde bulunmakla yetinip -Erdoğan’ın çok sevdiği ve sıkça kullandığı söze atıfla- şu soruyla bitirelim:
Hani, “Müslüman aynı delikten iki kez ısırılmaz”dı?!
Müyesser YILDIZ, 3 Kasım 2021
Kaynak: https://muyesseryildiz.com/2021/11/03/hani-musluman-ayni-delikten-iki-kez-isirilmazdi/