Irak Savaşı ‘nda 1 milyondan fazla insan öldü. 1,3 milyon Iraklı ülke içinde yer değiştirdi. 1,4 milyon insan mülteci oldu. 4 bin ABD askeri öldü ve 30 binden fazla ABD askeri yaralandı.
Yazan: Berk ÖZER, SunSavunma.Net, 9 Kasım 2019
Afganistan ‘dan iki yıl sonra, ABD ve İngiltere ‘nin başını çektiği koalisyon güçleri, 20 Mart 2003 ‘te, 2.Körfez Savaşı ‘nı başlattı. Bu savaş, batının Irak ‘ı özgürleştirme operasyonuydu. Çok kısa bir süre içerisinde, Irak işgal edildi ve 20 gün sonra Bağdat düştü. ABD Başkanı Bush, kürsüden yaptığı konuşmasında, “Tiran devrildi ve Irak artık özgürdür.” dedi. Irak ‘ta geçici hükümet konseyi kuruldu. Konseyin ilk kararları, Baas rejiminin yıkılması ve Saddam ‘ın ordusunun dağıtılmasıydı. Polis ve itfaiye unsurları da lağvedildi. Baas ‘tan arındırmak adı altında, devlette ne kadar doktor, öğretmen ve memur var ise, işten çıkarıldı. Askerler ve polisler bir anda, işsiz kaldılar. Bu sebeple de, kendi direnişlerini başlattılar. Saddam ‘ın gidişinden bir süre sonra, Irak ‘lılar büyük bir hayal kırıklığı içerisindelerdi. Irak halkı, koalisyon güçlerine karşı, nefret beslemeye başladı. SETA Genel Koordinatörü Prof. Burhanettin Duran, “Mesela Baas Rejimi ‘ni, tümden tasfiye etmeye yönelmek, çok ciddi bir sorundu. ABD, Şii ‘lerin Irak ‘ta çoğunluk olduğunu ve Sünni ‘lerin uzun yıllardır iktidarda olmasının, ne demek olduğunu anlayamadı.”
Irak ‘ta artık ciddi bir otorite boşluğu vardı. Maalesef bu boşluk, direniş, şiddet ve vahşet arasında, yaşananlarla dolduruldu. Direnişçilerin hedefinde ABD ve koalisyon güçleri vardı. Şii ‘ler de, Sünni ‘ler de ve Baas taraftarları da örgütleniyordu. Irak işgal edilince Şii gruplar memnuniyet duyarken, Sünni ‘ler iktidardan gittikleri için şaşkınlardı ve koalisyon güçlerinden rahatsızlardı. Ancak işgalden sonra, bu durum terse döndü. Şii ‘ler, koalisyon güçlerinin biran önce ülkeyi terk etmesini ve iktidarın artık kendilerine geçmesini istiyorlardı. Sünni ‘ler ise, iktidarın Şii ‘lere geçebilme ihtimalinden endişe duymaktalardı.
Saddam ‘ın yakalanması ile birlikte, olayların sakinleyeceği zannediliyordu; fakat öyle olmadığı gibi, Şii gruplar eski rejimden intikam almak için, ölüm timleri kurdular. Ortadoğu ‘nun her yerinden, yabancı savaşçılar geldi. Gelenlerden biri de, Ürdünlü terörist Ebu Musab Ez-Zerkavi ‘ydi. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, işgalden bir ay önce yapmış olduğu konuşmasında, Saddam Hüseyin ‘in El-Kaide ile ilişki içerisinde olduğunu iddia etti. Bu ilişkiyi de, Zerkavi ‘nin yönettiğini söyledi. Bu iddia doğrulanamadı; ancak Zerkavi bu iddia ile ün kazandı.
Zerkavi, Ürdün ‘de doğdu. Başarısız bir öğrenciydi. Uyuşturucu kullanma ve satmadan hapis yattı. Hayata aşırılıkları seven, bir suçlu olarak başladı. Alkolikti ve dövmeleri vardı. Ürdün ‘de bir örgüt kurdu ve 15 yıl ceza aldı. Önce Zerka cezaevinde, sonra da Sivaqa cezaevinde kaldı. Cezaevinde, El-Kaide ‘ye yakın, eski bir Afganistan savaşçısı, Ebu Muhammed El-Makdisi ile tanıştı. Makdisi, hem ideolog, hem de din adamıydı. Burada kurduğu otorite ile Zerkavi ‘nin sözü, Makdisi ‘nin önüne geçti ve cezaevinde radikalleşti. Genel af ile çıktı, Afganistan ‘a gitti ve terörist Usame Bin Ladin ile buluştu. Anlaşamadılar ve Usame Bin Ladin ‘e biat etmeyi reddetti. Bin Ladin ‘in hedefi, batıydı. Zerkavi ‘nin hedefi ise, Ortadoğu ‘daki Arap rejimleri ve Şii ‘lerdi. Zerkavi kendi cihat topluluğunu oluşturmak istiyordu. Bu sebeple Usame Bin Ladin ‘den para aldı; ama onunla yakın temas içinde hareket etmedi. Aslında Zerkavi ‘ye göre, Bin Ladin ‘de iyi bir Müslüman değildi. Afganistan, Herat ‘ta Tevhid adlı örgütünü kurdu. Propaganda videolarında, Ortadoğu ‘yu hedef alıyordu. Teolojik ve ideolojik olarak Şii ‘lere düşmandı.
ABD ve NATO, Afganistan ‘ı bombalarken, Herat ‘taki Tevhid kampı kuşatıldı. Zerkavi, bu kuşatmada yaralandı ve adamları ile birlikte Tarhan ‘a geçti. 2000 ‘lerin başında işgalden önce, Irak ‘ın Kuzey bölgesine gitti. Tevhid ve Cihat adında bir örgüt kurdu. Princeton Üniversitesi Yakın Doğu Bölümü El Kaide ve Daeş uzmanı Cole Bunzel ‘a göre, “2002 ya da 2003 yılında Zerkavi, Irak ‘taki Kürt bölgesine geçti ve buradaki destekçileriyle karşılandı. Kürtlerin içerisinden Zerkavi ‘ye destek olanlar vardı. O dönemlerden çokça Kürtçe video var ve Kürt ‘lerin Kürt ‘lere işkence ettiğini görüyoruz. Ancak bunlar yabancılara ve Arap ‘lara yapılanlar seviyesinde değildir.”
Irak ‘ın işgali ile birlikte Zerkavi, Bağdat yakınlarındaki Felluce ‘ye geçti. Irak ‘ın bulunduğu durumdan faydalanıp örgütlenen, sadece Zerkavi değildi. Şii ‘ler, Sünni ‘ler, eski rejim mensupları, bazen yan yana, bazen de karşı karşıya gelecek şekilde ayrı ayrı örgütlendiler. Bu ortamdan kaynaklı olarak organize suç çeteleri çıktı. 10 binlerce mahkûm, Basra, Bağdat ve Musul hapishanelerinden salındı. Salınan mahkûmlardan bazıları ideolojik olarak mevzilendi. Bazıları da suç örgütlerinin içerisine girdiler. Zerkavi ‘de bu ortamda, öncelikle Ürdün Büyükelçiliği ‘ni, sonra da BM binasını bombaladı. Necef ‘te Şii ‘lere ait İmam Ali Cami ‘ne saldırdı. Irak Şii ‘lerinin dini lideri, Ayetullah Muhammed Bekir El Hekim ‘de bu saldırı sırasında öldü. Şii lider Mukteda Es Sadr ‘a bağlı milisler de, koalisyon güçlerini tedirgin eden saldırılar düzenlemeye başladılar.
Felluce, Sünni ‘lerin çoğunlukta olduğu bir yerdi ve Sünni aşiretler, Baas ve işgalci güçlere karşı mevzilendiler. ABD güçleri, deniz piyadelerinin kuşatmasıyla birlikte Felluce ‘ye girdiler. Fakat direnişin kuvvetlenmesiyle birlikte, bir ay sonra ABD güçleri geri çekildi. Tam da bu dönemde, Irak cezaevlerindeki işkence olayları basına sızdı. Ebu Gureyb cezaevinde, aşırılığa eğilimi olmayan tarafsız tutukluların da, yapılan bu işkenceler nedeniyle, çıktıklarında radikalleştikleri görüldü. Avustralya Ordusu Özel Harekât Timi ‘nde 2005-2009 yılları arasında Irak ‘ta görev yapmış Shane Bell ‘ göre, “Bu hapishanelerde, bu işkencelere maruz kalan kim var ise, daha önce şiddet eğilimi olmasa bile, çıktıklarında radikalleşebilirdi.”
Irak ‘ta işgalden sonra da işler istenilen şekilde gitmediği için, 28 Haziran 2004 ‘te geçici bir anayasa ile hükümet kuruldu. 5 ay sonra hapishanelerdeki işkence görüntülerinin yerini, Zerkavi ‘nin yayınladığı görüntüler aldı. Zerkavi, 20 Eylül 2004 tarihinde, esir Amerikalı Eugene Armstrong ’un kafasını kesti ve görüntüsünü video olarak yayınladı. 21 Eylül 2004 tarihinde, yine Amerikalı bir başka esir Jack Hensley öldürüldü. Üçüncü esir Britanyalı Kenneth Bigley, 8 Ekim tarihinde, yine kamera önünde bir duyuru okuduktan sonra boynu vuruldu. Tutsaklara Guantanamo ’yu çağrıştıran turuncu elbiseler giydirilmişti.
17 Ekim 2004 tarihinde Zerkavi, daha önce reddettiği Usame Bin Ladin ‘e bağlılık yeminini, bu sefer etti. El Kaide ve Daeş uzmanı Cole Bunzel ‘a göre, “Usame Bin Ladin, Suudi ve zengindi. İdeolojik açıdan esas vurgusu: Müslüman dünyasının Sünni ve Şii olan her parçasını, Batı ‘ya karşı birleştirmek yönündeydi. Zerkavi ise Şii ‘lerden nefret ediyordu. Şii ‘ler, onun düşman sıralamasında ilk sıradaydı. ABD ‘nin bile önündeydi.” O dönem Irak ‘ta yaşananlar, ikisinin de işbirliği yapmasını, elverişli hale getirdi. Zerkavi ‘nin terör örgütünün adı, İki Nehir Arasındaki El Kaide oldu. Bu terör örgütü, El Kaide ‘nin Irak şubesiydi. Yıllar sonra, Daeş teröristlerinin el kitabına dönüşecek olan metinlerde, o günlerde Irak El Kaide terör örgütünün çatısı altında çıktı. Vahşetin İdaresi adlı kitabı Ebubekir Naci yazdı. ABD ‘li bir düşünce kuruluşu da, kitabın İngilizcesini yayınladı. Kitapta, terör örgütü Daeş ‘in, sözde askeri ve siyasi stratejisi anlatılıyor. Terörist Naci, Cihat ‘ı İslam ‘dan ayırmıştı ve kurulacak olan devletin temellerinin, şiddetli bir terör kampanyasıyla birlikte yaratılacak olan kaostan yola çıkılarak, olacağını savunuyordu.
ABD öncülüğündeki güçler, yeniden Felluce ‘ye girdi. Direnişçilere karşı, Mark 77 Napalm Bombası ve yasaklanan Beyaz Fosfor Silahlar ‘ı da kullanıldı. 350 binlik kent nüfusu, 25 bine indi. Altyapı ve şehir tamamen harabeye döndü. ABD kuvvetleri, başarılı olmuş ve direniş bir daha yaşanmamak üzere kırılmıştı. O günlerde bir ABD askerinin, camide yaralı bir vatandaşı yerde yatarken öldürdüğü görüntüler paylaşıldı. Bu görüntüler üzerine halk yeniden ayaklandı. Tansiyonun yeniden yükselmesiyle birlikte, daha önceleri İran ve Suriye ‘de yaşayıp, zamanında Saddam ‘ı devirmeye çalışan Maliki, Bush hükümeti tarafından, Irak ‘ın başına getirilmeye çalışıldı. Aynı günlerde Irak Savaşı ‘nın nedeni olarak ortaya sürülen kimyasal silahlara, rastlanmadığı ortaya çıktı.
Ocak 2005 ‘te, Saddam sonrasında yapılacak olan ilk seçimler ilan edildi. Terörist Zerkavi, seçimlere katılacak olan adayları, kâfir ilan etti ve Saddam ‘ın adamları Baasçı ‘larla işbirliği yaptı. Zerkavi, mezhepsel savaşı tetiklemek ve sürdürmek istiyordu. Sünni ‘ler seçimleri boykot etti ve yeterli çoğunluğu sağlayamasalar da, Şii ittifakı seçimleri kazandı. Ancak hükümeti kurmak aylar aldı. Bu hükümet belirsizliğinden yararlanan Zerkavi, Şubat 2006 ‘da Irak Şii ‘lerinin kutsal mekânı olan, Samara ‘daki El Askeri Cami ‘ne, patlayıcılarla saldırdı. Bunun üzerine Şii lider Ali El Sistani, “Irak Güvenlik Güçleri, Şii ‘lerin kutsal mekânlarını koruyamıyorsa, bu görevi Şii Milisler üstelenecektir” dedi. Bu gelişmeyle birlikte, Irak ‘taki tüm ABD birliklerine, kırmızı alarm verildi. Fakat Irak ‘ta nihai başarıya ulaşıldığını iddia eden ABD Başkanı George W. Bush ise, görevin tamamlandığını duyurdu.
Saddam Hüseyin yakalandıktan 2 yıl sonra, insanlığa karşı suçlardan dolayı idam cezasına çarptırıldı. Terörist Zerkavi, seçimlerden sonra Şii ‘lerin kutsal mekânlarına ve Irak Güvenlik Güçleri ‘ne karşı şiddetli saldırılarını sürdürdü. O dönemlerde Zerkavi ‘nin örgütünden bazı üst düzey isimlerin yakalandığı duyuruldu. Yakalananlar yabancı ve Suriyeli ‘ydiler. Suriye istihbarat örgütü El Muhaberat tarafından, eğitilip gönderildikleri iddia edildi. Hatta bir kısmının, doğrudan Muhaberat kadrosunda olduğu ifade edildi. Muhaberat ‘ın, bu yapının içerisine sızmak için görevlendirildikleri de düşünülüyordu. Çünkü Zerkavi, Irak ‘tan önce bir süre Suriye ‘de de kalmıştı ve bu yapıdan haberdar olup olmadığı bilinmiyordu.
Irak ‘ta, ülkenin bölündüğü ve siyasi yapı boşluğu olduğu çok aşikâr olduğundan, Sünni ve Şii gerilimi iyice tırmandı. Sünni ‘ler İran ‘ın desteğini alarak güçlenen Şii ‘ler ile, Zerkavi ‘nin amaçları ve insanlık dışı metotları arasında sıkıştılar. Zerkavi ‘nin saldırıları nedeniyle, Sünni Arap ‘ların El Kaide desteği azaldı. Zerkavi, Nisan 2006 ‘da önce Irak El Kaidesi ve İslamcı ideolojiye sahip 5 Sünni direniş gruplarını topladı. Bunlardan, Mücahit Şura Konseyi adında bir örgüt kurdu. Bu örgütü ufuktaki kurulacak olan devletin bir başlangıç noktası olarak ilan etti. Bu sözde devlete, bakanlar atadılar. Yargıçlar atadılar ve mahkemeler kurdular. Sözde devletin kuruluşundan itibaren başlatılmış bir sayacı da, internet sitelerine koydular. Ancak Sünni ‘ler, petrol kaynaklarından uzakta Kürt ‘ler ve Şii ‘ler arasında kalmış bu bölgede bulunmaktan, hiç hoşnut olmadılar. Zerkavi ‘nin vahşiliği, Sünni ağırlıklı olan yerlerde de tepki çekiyordu. Biat etmeyen herkesi öldürüyorlardı. 2006 Haziran ayında bir hava saldırısında, Zerkavi öldü. Sözde sayaç devletinin yeni lideri, yerli ve halk desteği alınması açısından, Ömer El Bağdadi seçildi. Fakat Mısırlı Ebu Hamza EL Muhacir daha etkiliydi. Hatta bu ikisinin, aynı kişi olduğunu iddia edenler de oldu.
10 Ocak 2007 ‘de ABD Başkanı Bush, Irak ‘ta yeniden güvenliği sağlamak amacıyla asker sayısını arttırdı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, Irak ‘tan askerlerini çekeceklerini açıkladı. ABD, koalisyon güçlerinin komutanlığına David Petraeus ‘ü görevlendirdi. Petraeus ‘un kazanma stratejisi doğrultusunda, koalisyon güçleri artık büyük üslerde toplanmak yerine, halkın arasına karışacaktı. ABD ve koalisyon güçleri sokak sokak ve kapı kapı savaştı. Petraeus, bölgede asayişi sağlamak için, yerel unsurları kullanmaya karar verdi. Karşı direniş olarak gördüğü, Sahva Hareketi ‘ne maaş verdi. Bunlardan 100 bin kişilik bir ordu kurdu. 10 binin üzerinde El Kaide teröristi öldürüldü ve ya cezaevlerine atıldı. El Kaide terör örgütü çok zayıfladı. Ülkede Şii yapılanmalar sürüyordu. Şii lider Mukteda Es Sadr, kendi milis gücünü korumak istiyordu. Ayetullah Hamaney ‘e bağlı, İranlı General Kasım Süleymani de bölgede çalışıyordu.
2008 yılında El Kaide kontrol altına alındı. Tüm teröristler ve direniş unsurları kaybetmiş ve koalisyon güçleri kazanmıştı. ABD ise başkanlık seçim kampanyaları başlamıştı. Obama, seçim kampanyasında Irak ‘tan çekilmeyi vaad ediyordu. ABD Başkanı Bush, 2008 ‘in sonunda Irak ‘a gitti ve Nuri El Maliki ile toplantı yaptı. Irak ‘ta, 2011 yılına kadar uzatılacak hükümet için, bir basın toplantısı yaptılar. Basın toplantısında, bu anlaşmayı anlatırken, Irak ‘lı bir gazeteci olan Muntazar El Zeydi tarafından, kafasına ayakkabı fırlatıldı. İlk kez bir siyahî aday, ABD Başkanı seçilmişti. ABD Başkanı Obama, Irak sorununu yardımcısı Joe Biden ‘a devretmişti.
Mart 2010 ‘da Irak ‘ta parlamento seçimleri yapıldı. Nuri El Maliki Başbakan ve Celal Talabani ise Cumhurbaşkanı seçildi. Maliki, kabineyi bir türlü kuramadı. Irak El Kaidesi ‘nin lideri El Mısri ve Ömer El Bağdadi öldürüldü. Bunların yerine Irak El Kaidesi ‘nin başına Ebubekir El Bağdadi geldi. Obama, Irak ‘ta bulunan 39 bin ABD askerinin ayrılacağını açıkladı. Obama, 2 Mayıs 2011 ‘de terörist Usame Bin Ladin ‘in öldürüldüğünü duyurdu. Son birliklerle birlikte, tüm askeri ve diplomatik ABD unsurları da, 2011 yılı sonunda, Irak ‘tan çekildi.
Irak Savaşı ‘nda 1 milyondan fazla insan öldü. 1,3 milyon Iraklı ülke içinde yer değiştirdi. 1,4 milyon insan mülteci oldu. 4 bin ABD askeri öldü ve 30 binden fazla ABD askeri yaralandı. Sözde kimyasal silah söylemleriyle işgal edilen Irak, istikrarsız ve karanlık günler yaşamak suretiyle, kaderine mahkûm edildi…