Yazar: Noa Landau, Reuters, 05 Aralık 2017
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 11 Aralık 2017
Türkiye’nin Erdoğan’ı, ABD’nin büyükelçilik kararı nedeniyle İsrail ile diplomatik ilişkileri kesmekle tehdit etti: Kudüs kenti Müslümanların kırmızı çizgisidir.
Abbas’ın yardımcılarından birisi, Trump’ın Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanıması durumunda, Filistinlilerin Birleşik Devletler ile olan diplomatik temaslarını keseceğini açıkladı.
Beyaz Ev tarafından yapılan açıklamada, ABD Büyükelçiliğinin halen bulunduğu Tel Aviv’den Kudüs kentine taşınması kararının ertelendiği duyuruldu.
Filistin Kurtuluş Örgütü: ABD’nin Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanıma kararı, iki devletli çözümün sonu olur açıklamasını yaptı.
Üst düzey İsrailli bir yetkili, Türkiye’nin, Birleşik Devletlerin Kudüs kentini İsrail’in başkenti olarak tanıması durumunda, İsrail ile diplomatik ilişkileri keseceği yönündeki tehditlerine; ‘‘Kudüs kenti, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tanısa da tanımasa da 3,000 yıldır Yahudilerin, 70 yıldır da İsrail devletinin başkentidir’’ sözleriyle tepki gösterdi.
Tayyip Erdoğan, Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump’ın, Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanıması olasılığının, Müslümanlar için kırmızı çizgi olduğunu açıklamış ve böyle bir kararın alınması durumunda, Türkiye’nin İsrail ile diplomatik ilişkilerini keseceği uyarısını yapmıştır.
İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett ise yaptığı açıklamada; ‘‘Günün sonunda Erdoğan’ın sempatisinden ziyade, birleşmiş bir Kudüs’e sahip olmak çok daha iyidir’’ ifadelerini kullanmıştır.
Erdoğan’ın yorumları, Birleşik Devletleri yapacağı hamlenin olumsuz etkileri hakkında uyaran Arap dünyası ve uluslararası toplumda büyük yankı uyandırmıştır.
Türkiye cumhurbaşkanının duyurusu, Trump’ın Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanıma hamlesini yapması durumunda, Filistin liderliğinin Birleşik Devletler ile ilişkilerini keseceğini açıklayan, Filistin Başkanı Mahmoud Abbas’ın diplomatik danışmanının yorumları sonrasında gelmiştir.
ABD’li yetkililerin, olası bir tanımanın bu hafta içinde gerçekleşebileceği yönündeki açıklamaları, Arap ve Müslüman dünyasında büyük bir tepkiye neden olmuştur.
Abbas’ın yardımcısı Majdi Khaldi, Trump’ın Kudüs hamlesini sürdürmesi durumunda, Birleşik Devletlerin, Orta Doğudaki arabuluculuk görevindeki güvenilirliğinin kaybolacağını ifade etmiştir.
Üst düzey Filistinli yetkili Nabil Shaat ise çok daha sert sözlerle; Bay Trump, ancak Saddam Hüseyin’e yakışabilecek olan ‘‘yüzyılın anlaşması’’ veya ‘‘bütün anlaşmaların anası’’ gibi sloganlarla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Fakat yarın, birleşmiş Kudüs kentini İsrail’in başkenti olarak tanıyacağını açıklaması durumunda, bütün anlaşmaların anası, burada Kudüs kentinin kayalıkları üzerinde can verecektir. Bu hamlesi ile Trump, anlaşmada oynayabileceği herhangi bir rol şansını ortadan kaldırmaktadır. İki devletli çözümün ortadan kaldırılması ile başlayan bir anlaşma olamaz sözleriyle düşüncelerini ifade etmiştir.
Filistinliler ise Başkan Trump’ın Kudüs kararında ısrar etmesi durumunda, sürmekte olan barış görüşmelerinde arabulucu olarak, Çin, Rusya veya Avrupa ülkeleri gibi başka ülkelere yöneleceklerini ifade etmişlerdir.
Shaath yaptığı açıklamada; ‘‘Herkes, Trump’ın böyle bir karar almasının barış için bütün şansları yok edeceği mesajını iletmiştir. Biz şiddet istemiyoruz, fakat şiddeti önleyemiyoruz. İslami Devlet terör örgütü, Kudüs kentini savunmak için savaşçı toplamaktadır’’ ifadelerini kullanmıştır.
Suudi Basın Ajansının bildirdiğine göre; Suudi Arabistan da Birleşik Devletlerin Kudüs kentini başkent olarak tanımayacağını ümit ettiğini ifade eden ve böyle bir kararın çok ciddi etkileri olacağı yönünde uyaran, Trump’ın hamlesine karşı olduğu yönünde bir açıklama yapmıştır.
Suudi Basın Ajansı, Suudi Dışişlerinden ismi açıklanmayan bir yetkilinin, Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanımanın çok ciddi etkileri olacağını ve bütün Müslümanların duyguları için provokatif bir eylem olacağını ifade ettiğini bildirmiştir.
Suudi Arabistan tarafından açıklamada; ‘‘Birleşik Devletler böyle bir hamlenin olumsuz etkilerini göz önüne almalıdır ve Krallığın beklentisi, Filistin meselesi için adil bir çözüm teşebbüslerini sürdürmede ABD’nin kabiliyetini etkileyeceğinden, böyle bir kararın alınmaması yönündedir’’ ifadelerine de yer verilmiştir.
Suudi Arabistan’ın Washington’daki Büyükelçisi Prens Khalid bin Salman, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail-Filistin çatışmasına bir çözüm bulunmadan önce Kudüs kenti hakkında yapılacak bir ABD duyurusunun barış sürecine zarar vereceğini ve bölgedeki gerilimi artıracağını ifade etmiştir.
Prens Khalid sözlerini; ‘‘Krallığın politikası geçmişte ve şimdi, Filistin halkını desteklemektir ve bu yaklaşım Birleşik Devletler yönetimine iletilmiştir’’ iletilmiştir şeklinde sürdürmüştür.
Pazartesi günü yaptıkları açıklamada, aralarında eski İsrail elçileri, akademisyenler ve barış aktivistleri olan 25 kişi, Trump’ın Orta Doğu barış elçisi olan Jason Greenblatt’a gönderdikleri mektupta, Kudüs kentinin İsrail devletinin başkenti olarak tanınması hamlesine karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
Mektup, aralarında Ilan Baruch, Alon Liel ve Elie Barnavi gibi eski İsrailli diplomatlar dâhil diplomatik, akademik ve medya geçmişleri olan İsrailli aktivistlerin bulunduğu Politika Çalışma Grubu adına kaleme alınmıştır. Grup, Greenblatt’a yazdıkları mektupta; ‘‘Başkan Trump’ın, Kudüs kentini İsrail’in başkenti olarak tanıyacağı yönündeki tek taraflı kararı ciddi olarak düşündüğü yönündeki son haberlerden derin bir şekilde endişe duymaktayız’’ ifadelerine yer verilmiştir.
Mektup; üç tek tanrılı dinin kutsal yerlerini barındıran Kudüs kentinin statüsü İsrail-Filistin çatışmasının temelini oluşturmaktadır ve çatışmayı çözme kapsamında belirlenmelidir şeklinde devam etmektedir.
İsrail tarafından ele geçirilen Doğu Kudüs, Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi dinlerince kutsal olarak kabul edilen önemli yerlere ev sahipliği yapmaktadır. Filistinliler Kudüs kentini gelecekte kendi başkentleri olarak görürken İsrailliler ise bütün Kudüs’ün kendi başkentleri olduğunu iddia etmektedirler.
Arap Ligi temsilcilerinin Kudüs anlaşmazlığını Salı günü görüşmesi beklenmektedir. Organizasyon, Pazartesi günü yaptığı açıklamada; Trump’ın, Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanıma yönündeki olası bir kararının, Müslümanlar ve Araplara karşı açık bir saldırganlık anlamına geleceğini ifade etmiştir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazar Noa Landau ile yayımcı kuruluş Reuters’in görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi, Sun Savunma Net ve çevirenin yazıda ifade edilen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Kral Deli Donald, Kudüs’ün İsrail devletinin başkenti olarak tanınmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, ‘‘Bunun aslında bir gerçeğin tanınmasından başka bir şey olmadığı ve bunu yapmanın doğru olduğu’’ gibi saçma sapan ifadeler ile sözlerine başlamıştır.
Başkan Donald sözlerini, yirmi yıldan fazla bir süreden beri devam etmekte olan barış görüşmelerinin hiçbir işe yaramadığını ve bundan sonra da aynı şekilde devam etmenin ve aynı formülü tekrarlamanın anlamsız olduğunu ve farklı ve daha iyi bir sonuç elde edileceğini ümit etmenin anlamsız olacağını iddia ederek sürdürmüştür.
Başkan Donald’ın bu kararı; İsrail-Filistin çatışmasına bir çözüm bulunmadan Kudüs kentinin İsrail’in başkenti olarak tanınmasına karşı çıkma yönündeki 70 yıllık ABD politikasının da sonu anlamına gelmektedir.
Böylesine zırvalardan sonra, kendi tahtı tehlikede olan kral deli Donald, hâlâ iki tarafça da kabul edilebilir bir barış anlaşmasının imzalanması için, Birleşik Devletlerin elinden geleni yapmaya devam edeceğini vurgulamıştır.
Kendi tahtını korumaya çalışan Donald’ın, Kudüs kentini İsrail devletinin başkenti olarak tanıma kararı, ülkesinde yolsuzluk suçlamalarına maruz kalan ve halk tarafından protesto edilen İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır.
Yolsuzluk ve rüşvet ile suçlanan Bünyamin Tanrı Verdi (Benjamin Netanyahu), Başkan Donald tarafından alınan bu kararın, barış süreci için atılan çok büyük bir adım olduğunu ileri sürmüştür. İsrail devletinin bugüne kadar yürütülen barış görüşmelerinde kırmızı çizgilerinden bir tanesi de Kudüs kentinin İsrail devletinin başkenti olduğudur.
Filistinlilere ‘‘Kudüs’ün İsrail devletinin başkenti olduğunu kabul edin’’ çağrısında bulunan Netanyahu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına tepki olarak da ‘‘Erdoğan’dan ahlâk dersi alacak değilim’’ sözleriyle yanıt vermiştir.
Erdoğan’ın İsrail’i ‘‘Terörist Devlet’’ olarak nitelendirmesine karşı tepki olarak, Paris’te yaptığı açıklamada Netanyahu; ‘‘Bay Erdoğan İsrail’e saldırmıştır. Ben kendi ülkesi Türkiye’de Kürtleri bombalayan, gazetecileri tutuklayan, İran’a uluslararası yaptırımları delmesinde yardım eden ve Gaza dâhil teröristlerin masum insanları öldürmesine yardım eden bir liderden ahlak dersleri almaya alışık değilim’’ ifadelerini kullanmıştır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüsü Kalın da bu küstah ifadelere tepki olarak bir açıklama yapmış ve ‘‘Binlerce masum Filistinliyi katleden, Filistinlilerin topraklarını açık hava hapishanesine dönüştüren bir zihniyetin suçluluk duygusunu bastırmak için ortaya attığı iddia ve suçlamaları ciddiye almak mümkün değildir. İlk kıblemiz olan Kudüs’ü, bir oldubitti ile işgal devletinin başkenti yapacaklarını sananlar, abesle iştigal etmektedirler. İsrailli yetkililer ülkemize ve liderimize saldırmak yerine Filistin topraklarının işgaline son vermelidir.’’ ifadelerini kullanmıştır.
Yeri gelmişken RED LİNE-KIRMIZI ÇİZGİ kavramının anlamından da bahsetmek gerekiyor. Sözlük anlamı; bir araba motorunu azami devir veya daha yüksek bir devir hızında kullanmak anlamına geliyor. İkinci anlamı ise aşılmaması ve geçilmemesi gereken bir sınır veya limit olarak sözlüklerde ifade edilmektedir. Cambridge sözlüğünde ise anlamı; ‘‘bir kişinin davranışının artık kabul edilemez olduğu limitlerin ötesi’’ olarak tanımlanmaktadır.
Bu ifadenin geçmişinin, çok daha eski olan ‘‘Kuma bir çizgi çizmek’’ deyiminin bir uyarlaması olduğu düşünülmektedir. Delaware Üniversitesinde profesör ve bir gazeteci olan Ben Yagoda’ya göre; bir insanın kuma bir çizgi çizmesi antik Roma’ya kadar uzanmaktadır. Suriye topraklarında geçen bir çarpışma esnasında, Popillius adlı Roma elçisi, Kral Antiochus IV’e İskenderiye’ye yönelik saldırılarını durdurmasını istemek maksadıyla gönderilir. Popillius kumun üzerine bir çizgi çizer ve krala o çizgiyi geçmeden önce ne yapacağına karar vermesi gerektiğini söyler. Kral Romalıların taleplerini kabul eder ve kumun üzerine çizilen o çizgiyi geçmez.
Kırmızı Çizgi ifadesi önemlidir, her durum için söylenmemelidir, Kudüs kentinin ABD haydut devleti tarafından İsrail devletinin başkent olarak kabul edilmesi Türkiye Cumhuriyetinin bir kırmızı çizgisi olmamalıdır, kuma bir çizgi çizmeden önce de çok iyi düşünmek gereklidir.
Arap dünyasının dahi kırmızı çizgi olarak nitelendirmediği son Kudüs olayına böyle bakmak gerekmektedir. Başkan Trump, Birleşmiş Milletler kararına karşı çıkarak kuma çizilen çizgiyi silmiştir…
Yazının orijinal kopyasına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Israel fires back at Turkey: Jerusalem has been the Jewish capital for 3,000 years
A senior Israeli official responded to Turkey’s threat to cut ties with Israel if the U.S. recognizes Jerusalem as its capital, saying that “Jerusalem has been the Jewish capital for 3,000 years and the capital of Israel for 70 years, whether [Turkish President] Erdogan recognizes it as such or not.”