İsrail Nükleer Silah Kabiliyetini Nasıl Kazandı?
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 18 Mayıs 2020
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 18 Mayıs 2020
İsrail devletinin ilk başbakanı olan David Ben-Gurion, Büyük Felaketin bir daha yaşanmaması için neredeyse bir tutku derecesinde nükleer silahlara sahip olmak istemektedir. ‘‘Üçü de Yahudi olan Albert Einstein, Robert Oppenheimer ve Edward Teller’in Birleşik Devletler için yaptıklarını, İsrail’deki bilim adamları da kendi insanları için yapabilir’’ ifadelerini kullanan Gurion, 1948 Arap-İsrail Savaşı öncesinde yurtdışından Yahudi bilim adamlarını işe almaya karar vermiştir. O ve İsrailli bazı yetkililer Oppenheimer ve Teller’in bu konuda İsrail’e yardım edeceğine inanmaktadır.
İsrail Savunma Kuvvetlerinin birimi olan İbranice adıyla HEMED GIMMEL; 1949 yılında, Negev’de iki yıl süreli coğrafik bir araştırmaya başlar. Başlangıçta petrol aramak dedikoduları ile başlayan programın asıl hedefi uranyum bulmaktır. Negev Çölünde az miktarda fosfat bulunur. Aynı yıl Hemed Gimmel, altı fizik mezunu İsrailli öğrenciyi ülke dışına çalışmaya gönderir, aralarından bir tanesi de dünyada ilk yapay nükleer zincirleme reaksiyonu gerçekleştiren Enrico Fermi ile çalışmak üzere Chicago Üniversitesine gider.
1952 yılının başlarında Hemed Gimmel, İsrail Savunma Kuvvetlerinden ayrılarak Savunma Bakanlığına aktarılarak, Araştırma ve Altyapı Bölümü (EMET) adıyla yeniden organize edilir. Haziran ayında Ernst David Bergmann, Ben-Gurion tarafından İsrail Atom Enerji Komisyonu (IAEC- Israel Atomic Energy Commission) başkanlığına getirilir. Bergman, İsrail’in nükleer programının geliştirilmesinde kilit bir rol oynayacaktır.
Hemed Gimmel, Savunma Bakanlığına transferi esnasında Machon 4 olarak yeniden adlandırılır ve Bergmann tarafından İsrail Atom Enerji Komisyonunun ana laboratuvarı olarak kullanılır. Weizmann Kurumu İzotop Araştırma Bölümü ile birlikte çalışan Machon 4, 1953 yılında, Negev çölünde bulunan fosfattan uranyum elde etmeyi başarır ve ağır su elde etmek için yeni bir teknik geliştirir. Sadece dört yıl önce kurulan İsrail devletinin bilim adamlarının bulduğu yeni teknikler Amerikalıların tekniklerinden iki yıl daha ileridir.
Jericho füze programı bugüne kadar İsrailli hiçbir yetkili tarafından doğrulanmamıştır. 14 Ekim 2016. Kaynak: Getty Images
Fransızlarla nükleer iş birliğini geliştirmek isteyen Bergmann her iki buluşun patentini de 60 milyon frank karşılığında Fransız Atom Enerji Komisyonuna (CEA- Commissariat à l’Énergie Atomique) satar. Hiçbir zaman ticari hale getirilmeseler de gelecekteki Fransa-İsrail iş birliği açısından sonuç veren bir adımdır. İlave olarak İsrailli bilim adamları muhtemelen Marcoule’deki G-1 plütonyum reaktörü ve UP-1 yeniden işleme santralinin inşasında Fransa’ya yardım etmiş olabilirler.
Fransa ve İsrail birçok alanda yakın iş birliği içindedirler. Fransa yeni kurulan İsrail devletine silah veren ana ülkedir ve Kuzey Afrika’da bulunan Fransız kolonilerinde istikrarsızlık baş gösterdiğinde İsrail, o ülkelerde yaşayan Seferad Yahudilerinden edindiği değerli istihbaratı Fransa’ya verir.
İsrailli bilim adamları bunun yanı sıra Fransa’nın kendi nükleer programını da izlemektedir ve Marcoule’deki nükleer tesislerde istedikleri gibi serbestçe dolaşabilen tak yabancı bilim adamlarıdır.
ABD Başkanı Dwight Eisenhower Barış için Atom inisiyatifini başlattığını ilan ettiğinde, 20 Mart 1957 tarihinde İsrail, Türkiye’den sonra Birleşik Devletler ile barışçıl bir nükleer iş birliği anlaşması imzalayan ikinci ülke olur. Bu antlaşma Birleşik Devletlerin küçük bir nükleer araştırma reaktörünü İsrail’e vermesiyle sonuçlanır. Tel Aviv’in 10 mil güneyindeki NahalSorek’e yerleştirilen bu küçük reaktör, İsrail’in Fransa ile birlikte Dimona’da çok daha büyük bir tesis inşa etmesine kılıf olacaktır.
22 Ekim 1956 tarihinde Paris kentinin banliyölerinden Sevres’de bir masanın etrafında üç ülkeden bir düzine adam oturmaktadır. Aralarında iki ünlü İsrailli de bulunmaktadır. İsrail başbakanlık ve savunma bakanlığı görevlerini yürüten David Ben-Gurion ve İsrail Savunma Kuvvetleri komutanı General Moshe Dayan. Moshe Dayan tek gözünü 1942 yılında Suriye’de İngilizlerle birlikte Fransızlara karşı savaşırken kaybetmiştir.
Gurion’a genç ve hırslı başka bir İsrailli daha eşlik etmektedir: Shimon Peres. Toplantıdaki üçüncü ülke ise İngiltere’dir. Süveyş Kanalı Harekâtı planlanmaktadır. Mısır devlet başkanı tarafından millileştirilen kanalın yeniden İngiliz-Fransız kontrolüne geçmesi, kanalın İsrail gemilerine tekrar açılması, Nasır taraftarlığının önlenmesi ve Nasır’ın iktidardan düşürülmesi savaşın hedefleri arasındadır. Fransa bu toplantının altı ay öncesinde İsrail’e tanklar, savaş uçakları ve mühimmat yardımı yapmaya başlamıştır.
29 Ekim 1956 tarihinde başlayan Süveyş Kanalı Harekâtı İngiltere ve Fransa açısından tam bir fiyasko ile sonuçlanır. İsrail ise kısmen başarılı olur ve 04 Kasım’a kadar bütün Sina Yarımadasını işgal eder, fakat İngiliz ve Fransızların 06 Kasım’da kanalı işgal etmesi tam bir politik başarısızlıkla sonuçlanır. Birleşik Devletler ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) ağır baskıları sonucu ateşkes ilan edilir ve iki ülkenin Süveyş Kanalı boyunca güneye doğru ilerlemesi sona erer. İki ülke de savaş alanından çekilir ve İsrail’i iki süper gücün baskıları karşısında yapayalnız bırakır. Sovyetler, Sina Yarımadasından çekilmemesi durumunda nükleer saldırı tehdidinde dahi bulunur.
Eski Fransa Dışişleri Bakanı Christian Pineau, 1959 yılı Ocak ayında İsrail’i ziyareti esnasında David Ben Gurion’la birlikte görülürken. Kaynak: WIKIDATA
07 Kasım 1956 tarihinde Fransa ile İsrail arasında gizli bir toplantı daha yapılır. Toplantıya İsrail tarafından Dışişleri Bakanı Golda Meir ve Shimon Peres, Fransa tarafından ise Dışişleri Bakanı Christian Pineau ve Savunma Bakanı Maurice Bourges-Manoury katılmaktadır. İsrail nükleer bir devlet olmak istemektedir. Fransa, Süveyş Kanalı Harekâtında müttefikini desteklemedeki başarısızlığının utancı içindedir, İsrail ise SSCB’nin nükleer tehdidi nedeniyle büyük bir endişe içindedir. Peres artık nükleer araştırma reaktörü yerine, nükleer caydırıcılık imkân ve kabiliyeti kazanmak için Fransa’ya İsrail’e yardım etmesi için baskı yapmaktadır. Hemen anlaşma sağlanmaz fakat toplantının sonunda Peres akıcı Fransızcasıyla ‘‘İsrail’in güvenliğini sonsuza dek sağlamanın şerefine’’ diyerek kadeh kaldırır.
Fransa, nükleer caydırıcılığa sahip bir İsrail’in, Cezayir savaşında Mısır karşısında bir denge unsuru olacağını düşünmekte ve kendisi de nükleer silahlara sahip olmak istemektedir. ABD, nükleer kabiliyeti sağlayan bazı bilgisayar teknolojisi için Fransa’ya ambargo uygulamaktadır ve Fransa, İsrail’in bu teknolojiyi Amerika’dan alıp kendisine verebileceğini düşünmektedir.
İsrail tarafından Fransızların yardımıyla geliştirilen Jericho III orta menzilli balistik füze denemesi. Kaynak: GLOBAL MILITARY REVIEW
Yüzlerce Fransız uzman İsrail’e gelerek, Negev çölünde Beersheba kasabası yakınlarındaki Dimona yeraltı reaktörünü inşa ederler. İsrail Dimona’daki faaliyetleri gizlemek için büyük gayret sarf eder. Amerikan casus U-2 uçakları ancak 1952 yılında bu bölgeyi olası nükleer reaktör olarak tanımlayacaktır. 1960 yılında Gaulle yönetimindeki Fransa projeyi askıya almaya karar verir. Uzun süren görüşmeler sonrasında; İsrail’in nükleer silah imal etmeyeceği garantisi ve projeyi dünyaya açıklaması şartıyla Fransa projenin devam etmesini kabul eder.
02 Aralık 1960 tarihinde; İsrail projenin varlığını dünyaya açıklamaya hazırlanırken Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı İsrail’in gizli bir nükleer tesisi olduğunu açıklar. Ben Gurion da İsrail’in tamamen barışçıl maksatlarla 24 megawatt kapasiteli bir nükleer reaktör inşa ettiğini açıklamak zorunda kalır.
Ben Gurion barışçıl maksatlar derken, aslında İsrail’in geliştirmeye çalıştığı nükleer silahları saldırı maksatlı değil de sadece savunma maksatlı kullanacağını kastetmektedir. Peres akıcı Fransızcasıyla, 1956 yılında: ‘‘İsrail’in güvenliğini sonsuza dek sağlamanın şerefine’’ diyerek kadeh kaldırırken haklıdır…