Vladimir Putin’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kontrol altına almak istediği Casmeli bölgesini bilerek ve kasten güvenlik bölgesinin dışına çıkardığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Yazar: Anna Dolari, SigmaTurkey, 09 Aralık 2019
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 17 Ocak 2020
Suriye’deki iç savaş, uluslararası toplumda çok büyük bir endişe ve şoku tetiklemiştir. 2011 yılında Assad hükümetinin reformlarına karşı başlayan sosyal protestoların nasıl bir iç savaşa, sonradan da ne yazık ki birçok ülkenin katıldığı gerçek bir savaşa dönüştüğü gerçekten çok şaşırtıcıdır.
İlk anda akla gelen en önemli soru aşağıdadır:
Neden bu kadar çok ülke Suriye’nin iç işlerine karışmaktadır ve sözde teröre karşı mücadele kisvesi altındaki gerçek niyetleri nelerdir?
Ve son olarak da kim kiminle savaşmaktadır?
İlk olarak, Assad’ın kuvvetleri ve karşı tarafta dini organizasyonların uzantıları olan ve demokratik bir rejime inanan farklı gruplardan oluşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) listenin en başında yer almaktadır.
Suriye Devlet Başkanı Bashar al-Assad’ın iç savaşın başlarında İslamcıları serbestçe hareket etmelerine izin verdiğinden bahsetmek gerekmektedir. Assad bunu neden yapmıştır? Assad bu grupları, batı ülkelerinde bir ikilem yaratmak maksadıyla kullanmıştır.
Bu noktada Türkiye, en azından Suriye’ye müdahalesinin başında, İslami Devlet terör örgütüne gösterilen tolerans oyununda çok ilginç bir rolle ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin hedefi; Birleşik Devletler üzerinde bir baskı oluşturmak ve ‘‘Eğer Assad’ı uzaklaştırmazsanız IŞİD (İslami Devlet Terör Örgütü)[i] gücünü genişletecek ve otomatik olarak çok daha tehlikeli hale gelecek’’ mesajını vermekti.
Rusya’nın müdahalesi her şeyi alt üst edene kadar, uzun bir süre, Birleşik Devletlerin Ankara’nın diplomatik yeteneklerine kayıtsız kalmaması ve bu politikayı benimsemesi herkesin bildiği bir sırdır. Rusya’nın Suriye krizine askeri açıdan müdahale ettiği herkesin kabul ettiği tartışılmaz bir gerçektir.
Asıl sorulması gereken soru BÜYÜK AYI’nın (Rusya Federasyonu) Suriye krizine müdahale etme kararının arkasındaki gerçek nedenin ne olduğudur.
Suriye muhalefet partisi lideri Haled Hotza’nın uzlaşmaz tutumu ve Assad’ın iktidardan uzaklaştırılmasının her şeyi sihirli bir şekilde çözeceğine olan inancı, aslında bütün kapıların Rusya müdahalesine açılmasına neden olmuştur.
Hotza’nın planı, arkasında Birleşik Devletler, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın desteği olmasına rağmen başarısızlığa uğramıştır. İslami Devlet terör örgütü daha güçlü hale geldiğinde ve Kürtlerin kontrolü altındaki bölgeleri işgal etmeye başladığında, Birleşik Devletler, teröre karşı mücadele ettiğini ilan ederek IŞİD kuvvetleri üzerine havadan bomba yağdırarak otomatik olarak Kürtlere yardım etmeye karar vermiştir.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye Devlet Başkanı Bashar al-Assad, Rusya Savunma Bakanı Sergei Shoigu (Sağda) ve Suriye Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Ali Abdullah Ayyoub (Solda) Latakia eyaletinde bir askeri geçit merasimini izlerken. Foto: AFP/GETTY IMAGES
Gelişen bu durum nedeniyle Türkiye hemen strateji değiştirmiştir. Sadece ülkesindeki mülteciler için değil, desteklediği Suriyeli muhalifler için de bir sığınma alanı olarak kullanılabilecek bir alan oluşturmak maksadıyla; Suriye’nin kuzeyinde ümitsizce bir güvenli bölge oluşturmak beklentisiyle, Birleşik Devletler tarafında yer alarak İslami Devlet terör örgütü militanlarına karşı bizzat savaşa katılmıştır.
Türkiye’nin bir sonraki hamlesi Suriyeli muhalif unsurları eğitmek ve Assad’a karşı savaşmaları için silah yardımında bulunmak olmuştur. Bu senaryo Türkiye açısından mükemmel görünse de esasen Kürtlere ihanet etmek istemeyen ve ikinci olarak da bu tür bir bölge ABD’nin kurmak istemediği bir hava üssü gerektirdiğinden, Birleşik Devletler için hiç te öyle değildir.
Suriye Devlet Başkanı Assad, Şam ile Rus kuvvetlerinin konuşlandığı Latakia arasındaki toprakları ikiye bölecek olan bir bölge oluşmasını amaçlayarak, İslami Devlet terör örgütünün eline geçecek şekilde kaybetmeye başlamıştır.
Yani, Rusya’nın esas hedefi göründüğünden çok daha fazladır. Rus Ayısı, aralarında kuvvetli bağlantılar olduğundan, Assad’ın iktidarda kalması kaydıyla Suriye’de ciddi bir rol oynamak istemektedir.
Öte yandan Birleşik Devletler, Suriye’nin siyasi görünümünde radikal bir değişikliği hedeflemektedir, Türkiye ise bekleme durumundadır.
Suriye meselesine biraz daha derinlemesine girmeye çalışalım. Suriye İnsan Hakları İzleme Grubunun resmi verilerine göre; Kürtler ellerindeki petrolü satarak yılda yaklaşık 2 milyar dolar para kazanmaktadır.
Peki, bu petrolün alıcıları kimlerdir?
Assad – %65
Irak – %25
Elde edilen gelirin %10’u da Kürtler tarafından silah satın almak maksadıyla kullanılmaktadır.
Ne yazık ki Türkiye açısından Rusya bölgenin asıl yönetenidir.
Vladimir Putin’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kontrol altına almak istediği Casmeli bölgesini bilerek ve kasten güvenlik bölgesinin dışına çıkardığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Casmeli ve Deyr-Ez-Zor bölgelerinin en büyük ve en çok gelecek vadeden petrol yataklarına sahip olduğunu hatırlatmak gerekmektedir.
Assad’ın kuvvetleri, petrol yataklarının kontrolünü yeniden elde etmek maksadıyla halen Deyr-Ez-Zor bölgesini ele geçirmeye çalışmaktadır.
Rusya, Ankara’yı Suriye’yi işgal etmeme konusunda tehdit etmiştir. Fakat bölgedeki kaynakların sömürülmesinden elde edilecek kârlar inanılmaz ölçüde büyüktür ve ateşkes anlaşması sonrası dahi Türkiye yeniden müdahaleye hazır bir şekilde beklemektedir.
Öte yandan Birleşik Devletler, Kürtlerin, hiç şüphesiz büyük bir bedel karşılığında petrol kaynaklarını Assad rejimine teslim etme olasılığı nedeniyle, Assad ile Kürtler arasında yapılan son anlaşmadan oldukça rahatsız ve tedirgin olmuştur.
Yüksek kârlar çok sayıda masum çocuk ve insanın kanına bulaşmış durumdadır. Bu, istisnasız bütün liderlerin düşünmesi ve belki de yeniden ele alması gereken büyük bir problemdir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması, yazar tarafından ifade edilen ve ileri sürülen görüşlerin Sun Savunma Net sitesi ve çeviren tarafından paylaşıldığı anlamına gelmemektedir.
Orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
https://www.sigmaturkey.com/syria-%ce%b1-wound-that-bleeds/
[i] Organizasyonun ismi Arapça al-Dawlah al-Islamiyah fi al- ‘Iraq wa al-Sham (Kısaltması Da’ish veya DAESH) ‘den gelmektedir. Batıda yaygın olarak İslami Irak ve Levant (Toros Dağlarının güneyindeki Orta Doğuda geniş alan, sınırları kesin olarak belli değildir) Devleti, İslami Irak ve Suriye Devleti ve Şam (her ikisi de IŞİD olarak kısaltılır), veya basitçe İslami Devlet (IS-Islamic State) olarak kullanılmaktadır.