Ercan Caner
‘‘BÜTÜN MAHKÛMLARA ULAŞMAK İSTİYORUZ’’
Balyoz davası kapsamında yıllarını cezaevinde geçiren emekli albayların kızları, hapishane koşullarından etkilenip bir dernek kurdu. İkilinin yeni hedefi mahkûmlara meslek edindirmek.
Bizler Balyoz Kumpası ile haksız, hukuksuz olarak senelerce hapse atılan babaların kızlarıyız. Babalarımız hapiste olduğu için biz her gün gazeteleri, televizyonları, interneti takip eder babalarımızı bu kumpaslardan kurtaracak iyi bir haber var mı diye neredeyse tüm haberleri okurduk. O günlerde Deniz hanımın avukatı ve de aynı zamanda babam/amcam Hasan Basri ASLAN’ın da avukatı olan Naim KARAKAYA ile Ayşe ARMAN’ın Hürriyet Gazetesi’nde çıkan bir röportajı yayınlandı.
Naim amca röportajında ‘’ Deniz hanım kapatıldığı Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine geldiğinin birkaç haftası sonrasında bir bakıyor ki tuvaletler taşmış, her taraf çok af edersiniz pislik içerisinde. Deniz Hanım gardiyanlara ‘‘ne oldu da her taraf pislik içinde kaldı’’ diye sormuş. Gardiyanlar ‘‘Deniz Hanım siz bilmezsiniz bu hapishane de yatan kadınların neredeyse hepsi burada aileleri tarafından terk edilmiş bir halde yaşarlar. Onları kimseler arayıp sormaz. Beş kuruş para göndermezler, öyle garibandılar ki bu kadınlar muayyen günlerinde kullanılacak pedleri alacak paraları olmadığı için, birçoğu eski yatak çarşaflarını yırtarak muayyen günlerinde ped olarak kullanırlar. Kirlenince de bunları bizden gizlemek için tuvalet deliklerine atarlar. Bir süre sonrada attıkları bu bezler kanalizasyonu tıkayıp tuvaletlerin taşmasına her tarafın pislik içinde kalmasına neden olurlar.’’ demiş.
Bunu duyan Deniz Hanım çok üzülmüş. Bir kadının en özel günü olan bu durumunun terk edilmişlik, fakirlik, garibanlık gibi nedenlerle bir kâbusa dönüşmesine dayanamamış ve her ay bir kamyon kadın pedinin getirilerek Bakırköy Kadın Cezaevinde dağıtılmasını için Naim amcaya söylemiş. Her ay Deniz Hanım tarafından alınan bir kamyon kadın pedi cezaevinde dağıtılmaya başlanmış.
Biz her şeyden önce birer kadın ve genç kız olarak bu yazılanları okuyunca çok üzüldük. Zaten biz bir de her hafta babalarımızı hapishaneye ziyarete giderken aynı cezaevi kampüsü içerisinde yer alan kadın cezaevinin önünden geçtiğimiz ve onların yaşadıkları yeri yakından gördüğümüz için çok daha fazla etkilendik. Babalarımız ile aynı cezaevi kampüsünde hapis yatan Sincan Kadın Cezaevindeki kadınlarında aynı durumda olabileceğini ve onlarında bu özel günlerinde kullanacakları pedleri alabilecek paraları olmadığını ve neler yapabileceğimizi düşünmeye başladık.
Deniz hanımın yaptığı gibi bizde ped alalım, Sincan Kadın Cezaevinde hapis yatan kadınlara verelim bizim de onlara bir faydamız olsun istedik. Ceplerimize baktık, harçlıklarımızı ortaya koyduk toplam 85 lira. Gözümüze az geldi. Bu sadece bizim harçlıklarla olmaz yakın çevremizle konuşalım dedik. Anlattığımızda tüm tanıdıklarımız, hemen hemen hepsi bize kendilerine göre para verdiler. Annelerimize yapmak istediklerimizi anlattığımızda ikisinin de gözleri doldu.
Bu konuda bizim en büyük destekçilerimiz annelerimiz oldu. Beraber en kaliteli ve en ucuz kadın pedlerini bulabilmek için neredeyse Ankara’da ki tüm marketleri dolaştık. Aldığımız ilk kadın pedlerini Sincan Kadın Cezaevine götürdük ve görevlilere teslim ettik. Bizlere çok candan davrandılar. Birisi 14 diğeri 16 yaşlarındaki iki küçük kızın yaptıklarına karşı duydukları şaşkınlık gözlerinden okunuyordu. Bize teslim aldıklarına ilişkin imzalı tutanak verdiler. Teşekkür ettiler. Kadın pedlerini teslim ettiğimiz o ilk günkü sevincimizi sizlere anlatamayız. Nasıl mutluyduk bilemezsiniz. Biz her ay tanıdıklarımızdan ve özellikle annelerimizden aldığımız paralar ile hapishaneye pedleri götürmeye devam ettik.
Hapishane de görevli sosyal hizmetler uzmanı abla bize ‘’Çocuklar sizlerin yaptığı çok iyi bir şey, ancak anneleri ile beraber hapishanede kalan bebeklerin durumu annelerinden daha beter. Bu yavrucaklar özgürlüklerinden uzak, babasız yetiştikleri yetmezmiş gibi birde burada her şeyden mahrum büyüyorlar. Bu 0-5 yaş arasındaki küçücük yavruların altları tıpkı anneleri gibi bizim çarşaflar ile bağlanıyor. Onların annelerinden daha çok hijyenik bezlere ihtiyaçları var. Bundan sonra 0-5 yaşa uygun çocuk bezleri getirirseniz çok iyi olur.’’ dedi. Biz de öğünden sonra 0-5 yaş çocuklar için bez almaya başladık. Zaman zamanda çocuk şampuanı, pudra, pişik kremi gibi malzemeler götürdük.
Bu yaptıklarımızı o sırada Sincan Yüksek Güvenlikli F Tipi hapishanesinde yatan babalarımıza anlattık. Babamın gözünden akan yaşları gizlemeye çalışmasını görmezden gelmedim. Boynuna sarıldım. Benimle gurur duymasının güzelliğini yaşadım. Açık görüşten ayrılırken benim ne kadar çok büyüdüğümü anladığını ve benimle ne kadar çok gurur duyduğunu gözlerinden okudum.
Bizim hikâyemiz budur. Bizim hikâyemiz Atlas Okyanusu kenarında meydana gelen gelgit nedeniyle sahilde kalarak güneşin altında ölüme terk edilen milyonlarca denizyıldızını kurtarmak için her gün sahile gelip yaşayabilmeleri için onları tekrar denize atmaya çalışan küçük çocuğun hikâyesine benziyor. Bizim iki küçük çocuk olarak başlattığımız bu hikâyenin bugün bir dernek çatısı altında sürdürülebilmesi hikâyede yer aldığı gibi kim bilir kaç denizyıldızının ya da kaç küçücük çocuğun sağlıklı bir ortamda yaşamına devam etmesini sağlayacak. Hep birlikte göreceğiz.
Harika bir düşünce ve gerçekleştirilmesi ayrı güzel. Bu derneğin bir şubesini
Yalova’da kurma izni almam için sizlerle görüşmek isterim. 2 çocuğunu kendi büyüten başarılı bir anne olarak, mağdur annelere ulaşmak istiyorum. Şimdi çocuklarım güzel yerlerde şükür. Sosyal projelerde çalışmış bir anne ve bir asker kızı olarak bende taşın altına elimi koymak istiyorum izniniz olursa