Yazar: David L. Phillips, NYR Daily, 20 Kasım 2017
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 7 Aralık 2017
General Michael T. Flynn’i soruşturmaya başladığında, özel savcı Robert Mueller, generalin kazandığı paralar ve Rus yetkililer ile olan gizli bağlantıları üzerine yoğunlaşmıştır. Şimdi ise Mueller’in soruşturması, Flynn’in Türkiye ile yaptığı işleri de kapsayacak şekilde genişlemiştir. Flynn, Türk hükümetinden aldığı 530.000 dolar tutarındaki ödemeyi gizlemesi nedeniyle, muhtemel dolandırıcılık ve para aklama suçlamaları ile karşı karşıyadır. Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası (FARA–Foreign Agent Registration Act), alınan ücret dâhil, yabancı hükümetler için yapılan bütün işlerin beyan edilmesini gerektirmektedir.
Flynn bunlara ilave olarak, 15 milyon dolarlık bir ödeme karşılığında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşmanı olan ve 1999 yılından beri Birleşik Devletlerde sürgünde yaşayan, 2008 yılında kendisine daimî ikamet de verilen İslam imamı Fethullah Gülen’in Türkiye’ye kaçırılmasıyla ilgili bir sözleşme iddiaları nedeniyle, adam kaçırma suçlaması ile de karşı karşıya kalabilir. Türk hükümeti, Poconos Dağlarında bir malikanede yaşayan İslami imamı, Temmuz 2016 askeri darbesini yönetmekle suçlamaktadır ve başarısız darbe girişimi sonrasında imamın binlerce taraftarını hapishanelere atmıştır.
Bu suçlardan mahkûm olması durumunda Flynn, yaşamının uzun bir süresini hapishanede geçirebilir. Flynn’in avukatları, ilk kez The Wall Street Journal tarafından duyurulan adam kaçırma iddialarını reddetmişlerdir. Uzun yıllar cezaevinde kalmaya alternatif olarak Flynn ve babası ile birlikte Virginia’da bir danışmanlık firması olan Flynn Intel Group’da çalışan oğlu Michael Flynn Jr. Mueller’in soruşturmasında iş birliği yapan tanık statüsüne geçerek hapishanede yatmaktan kurtulabilirler.
Eski General Flynn, Trump’ın başkanlık seçim kampanyasına aktif olarak katılmış, geçiş dönemi ekibinde yer almış ve çok kısa bir süre de olsa ulusal güvenlik danışmanlığı görevini yürütmüştür. Eğer Donald Trump’ın başkanlık kampanyası esnasında Rusya ile örneğin, Hillary Clinton’u utanç verici bir duruma düşüren, bilgisayar korsanları tarafından ele geçirilen elektronik postaların sızdırılması ve seçmenleri etkilemek için yapılan sosyal medya kampanyası gibi gizli dolaplar çevrilmiş ise Flynn’in bunları kesinlikle biliyor olması gerekmektedir. Özel savcı Mueller bugüne kadar, Trump’ın eski kampanya yöneticisi Paul Manafort, onun çalışma arkadaşı Rick Gates ve kampanyada dış politika danışmanlığı görevini yürüten George Papadoupoulos’a suçlamalarda bulunmuştur. Suçlamalarını yönelteceği bir sonraki kişi Flynn olabilir.
Eski general Flynn, geçmişinde işleri daima kısa yoldan halletmesi ve kuralları çiğnemesiyle bilinmektedir. Emekli general, 2016 yılında yaptığı bir konuşma nedeniyle Kremlin destekli RT haber kanalından aldığı 45.000 ABD doları dahil üç Rus şirketinden aldığı ücretleri de gizlemiştir.
Güvenlik kleransını yenilemek için geçmişini inceleyen FBI soruşturmacılarına, Rusya’nın ABD Büyükelçisi Sergey Kislyak ile kurduğu teması gizlemiştir. Söylenenlere göre; Flynn’in Büyükelçi Kislyak ile yaptığı telefon dinleme kayıtları, Flynn’in Rusya üzerindeki yaptırımları tartıştığı ve Trump başkan seçildiğinde yaptırımların hafifletilmesi olasılığını önerdiğini göstermektedir. Flynn bütün bunların yanı sıra, 2015 yılında İsrail ve Mısır’a yaptığı gizli bir seyahatte keşfettiği 100 milyar ABD doları tutarındaki bir nükleer enerji anlaşmasına dahil olduğunu da gizlemiştir.
Flynn’in Türk hükümeti için yaptığı çalışmalar da soruşturma kapsamındadır. Flynn Intel Group şirketine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın bir arkadaşı olan Ekim Alptekin’in Inovo Turkije adlı şirketinin paravanı olan, küçük sermayeli Hollanda firması Inovo BV tarafından 530.000 ABD dolar tutarında bir ödeme yapılmıştır.
Hollanda resmi kayıtları da Inovo BV’nin paravan bir şirket olduğunu doğrulamaktadır. Flynn’in, Inovo BV’nin bir ara firma olduğunu ve Alptekin’in, Erdoğan ile olan yakın ilişkisi göz önüne alındığında, Inovo BV’den aldığı paranın kaynağının Türk hükümeti olduğunu bilmesi gerekmektedir. Flynn, paranın orijinal kaynağını ve ücretinin üçüncü parti üzerinden yapıldığını gizlemiştir. Sözleşmenin ayrıntıları basında yer almaya başladığında Flynn, Türk hükümeti için yaptığı hizmeti, FARA gereklerine uymak maksadıyla gecikmeli olarak bildirmek zorunda kalmıştır.
Inovo BV şirketi ile yapılan sözleşme, Flynn’in ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıkları ödenek yasaları için lobi faaliyetlerinde bulunmasını gerektirmektedir. Flynn’in görevleri arasında müşterisini Başkan Obama ile Başkan Seçilen Trump arasındaki geçiş dönemi hakkında bilgilendirmek de bulunmaktadır. Aslında Flynn, Gülen hakkında bir karalama kampanyası yapması için de kiralanmıştır.
Seçim günü olan 8 Kasım 2016 tarihinde, The Hill adlı gazetede yayımlanan, Flynn tarafından kaleme alınan bir makalede Gülen’i, ‘‘Pennsylvania’da yaşayan namussuz ve şüpheli bir İslami molla’’ olarak nitelendirmektedir. Kaleme aldığı makalede; ‘‘İstihbarat çevresinden profesyonellerin Molla Gülen’in ifadelerinde yer alan terör damgasını çok iyi anladıklarını,’’ yazmaktadır. Washington, bu maskeli terörist tarafından aldatılmıştır ve istikrarsızlık arka bahçede kolayca kendisine yer edinmiştir. Flynn, Türkiye’nin iade talebini de desteklemektedir. Emekli general makalesinde; ‘‘Radikal İslam ideolojisini, tam bir dolandırıcı olan Gülen gibi radikal imamlardan almaktadır ve ABD bu sahtekâr imama güvenli bir sığınak sağlamamalıdır.’’ demektedir.
Flynn açıkça daha sert bir eylemden yanadır. Eski CIA Direktörü James Woolsey, 2016 yılı Eylül ayında, Flynn’in, sürgündeki imam Fethullah Gülen’i kaçırması ve İmralı Adasındaki Hapishanede Türk yetkililere teslim etmesinin görüşüldüğü bir toplantıya katılır. Toplantıya Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ve Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katılmaktadır. Woolsey ABD yasal sistemi dışında kalan iade önerisini; ‘‘Gecenin karanlığında imamın ortadan yok edilmesi’’ şeklinde tanımlamaktadır. O zamanlar Flynn ve Woolsey, Trump’ın başkanlık kampanyası için birlikte çalışmaktadır.
Bu ayın başlarında The Wall Street Journal, Flynn ve oğlunun New York kentinde bulunan 21 Club Restoranda, 2016 yılı Aralık ayında icra edilen Gülen ile ilgili bir toplantıda yeniden bir araya geldiklerini ve bu toplantıda Flynn’e, Gülen’i teslim etmesi karşılığında, 15 milyon ABD doları kadar bir para teklif edildiğini yazmıştır.
Türk hükümeti bu toplantının yapıldığını reddetmektedir, Flynn’in avukatları da The Wall Street Journal’ın haberinin uydurma olduğunu ileri sürmektedirler. Eğer bu hikâye doğru ise Flynn ve oğlu, dolandırıcılık, şantaj ve yolsuzluk gibi suçların cezalandırıldığı (RICO-Racketeer Influenced and Corrupt Organizations) organize suçlar yasasına göre yargılanabilirler.
Flynn’in yasa dışı ve etik olmayan davranışlarına rağmen, Başkan Trump onu korumak için sıra dışı ve inanılmaz adımlar atar. 14 Şubat 2017 tarihinde Başkan Trump ile zamanın FBI Direktörü James Comey, Oval Ofiste bir araya gelirler. Başkan Trump, Comey’in Flynn hakkında yürüttüğü soruşturmayı ima ederek; ‘‘Umarım bu işin peşini bırakırsın’’ der. Comey bunu bir emir olarak alır, fakat aldığı emrin gereğini yerine getirmez. ABD Başkanı Donald Trump, FBI (Federal Bureau of Investigation-Federal Soruşturma Bürosu) Direktörü James Comey’i 9 Mayıs 2017 tarihinde görevden alır.
Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump, New York Güney Bölge Savcısı Preet Bharara’yı ise daha önce, Mart ayı içinde görevinden almıştır. Savcı Bharara’nın takip ettiği davalar arasında, İran’a olan ABD yaptırımlarını ihlal etmekle suçlanan, Erdoğan’ın yakın dostu altın tüccarı Reza Zarrab davası da bulunmaktadır.
Bharara’nın kovulmasından kısa bir süre sonra yayımlanan iddianameye göre Zarrab’ın ekonomik suçları İran hükümeti adına Türkiye Halk bankasına yatırılan illegal altın satışlarını kapsamaktadır; elde edilen paralar İran’ın nükleer programı ve İran Devrim Muhafızlarının desteklenmesinde kullanılmıştır. Halk Bankası yöneticilerinden Mehmet Hakan Atilla da İran üzerindeki ABD yaptırımlarının delinmesinde Reza Zarrab ile iş birliği yaptığı suçlamaları ile tutuklanır.
Görevi devralan başkanların Birleşik Devletler savcılarını değiştirmesi sıra dışı bir olay değildir. Fakat Savcı Bharara’nın görevden alınma biçimi ve zamanlama ufuktaki potansiyel dertlerin habercisidir. Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump, Savcı Bharara’ya hak ettiği şekilde davranmamış ve tam üç kez telefonla arayarak, onunla direkt olarak temasa geçmeyi denemiştir. New York kentinde işlenen şüpheli faaliyetleri yargılama yetkisine sahip olan Bharara ise, doğru hareket ederek, Başkan Trump’ın aramalarına yanıt vermemiştir. Bharara, konuşmanın gerçekleşmesi durumunda Trump’ın kendisinden ‘‘uygun olmayan bir şeyi yapmasını’’ isteyeceğine inanmaktadır.
Başkanlık kampanyası esnasında, 2016 yılı Kasım ayında, onu görevinde tutacağına söz veren Trump, New York Güney Bölge Savcısı Preet Bharara’yı görevden uzaklaştırmıştır. Türkiye, geçmişte Birleşik Devletler kongre üyelerini etkileme gayretlerine büyük yatırımlar yapmış, eski Kongre üyelerine lobi faaliyetleri için milyonlarca dolar para ödemiş, Türkiye Amerikan Toplumu üyelerine bedava ziyafetler vermiş ve Atlantic Council gibi düşünce kuruluşlarına büyük katkılarda bulunmuştur. Acaba Türkiye etkisi Trump’ın Bharara’yı kovma kararında bir faktör müdür?
Erdoğan nedense Zarrab davası ile yoğun bir şekilde ilgilenmiş görünmektedir ve Birleşik Devletler yetkililerinden defalarca Zarrab hakkındaki suçlamaları düşürmelerini talep etmiştir. Bir FBI kaynağı bana, Zarrab aleyhindeki iddiaların, her hafta bir ton altın satışı ve bu satışlardan alınan %15 oranındaki komisyon iddialarını içerdiğini ifade etmiştir. Eylül ayında savcılar tarafından kaleme alınan ilave iddianameye göre Zarrab, o zamanlar Erdoğan’ın ekonomi bakanı dahil üst düzey Türk yetkililer ile iş birliği yaparak, milyonlarca dolar rüşvet ödemeleri dahil, illegal transferlerle bağlantılı para aklama operasyonları ile İran’a olan ABD yaptırımlarını delmiştir.
Sanık Reza Zarrab, 2017 yılı Mart ayında, George W. Bush döneminde genel savcılık görevini yürüten Michael Mukasey ile İran hakkındaki sert tutumu ile tanınan, New York Kentinin eski Cumhuriyetçi belediye başkanı Rudy Giuliani’yi savunma ekibine dahil etmek üzere kiralamıştır. Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman’a göre Giuliani ve Mukasey, Zarrab’ın yasal savunma ekibinde yer almak üzere değil, ceza davasının potansiyel düşme olanaklarını, yani diğer bir ifade ile üst düzey ABD hükümet yetkililerini etki altına alarak davayı düşürmek maksadıyla kiralanmışlardır.
Bunun anlamı ise aslında savcıları aşarak ve normal ceza indirim kanallarını baypas ederek adalet sisteminin altını oymaktır. Giuliani’nin firması Greenberg Traurig, Türk hükümeti adına iş yapan kayıtlı bir ajandır. Trump’ın başkanlık kampanyasında danışman olarak görev yapan Giuliani ve Mukasey’in ikisinin de Beyaz Ev ile olan bağlantıları nedeniyle para kazandıkları görülmektedir.
Zarrab davası, ABD yasal sisteminin açıklarını yakalama maksadıyla sürdürülen Türk gayretlerinin bir diğer örneğidir, fakat davadaki suçlamaların düşürülmesi maksadıyla lobi faaliyetlerinde bulunmak, aptallıktan başka bir şey değildir. Duyumlara göre Zarrab, davada iş birliği yapan tanık statüsünde yer almayı kabul etmiştir.
Bununla birlikte adli olaylara müdahale, Washington’da nüfuz satın alma işinde de uzman olan Türkiye tarafından devamlı uygulanan bir yöntem haline gelmiş durumdadır. Türkiye’nin böylesine cömert olması için kendince birçok haklı nedeni bulunmaktadır: Türkiye dikkatleri, Suriyeli cihat savaşçılarına verdiği destek, resmi rüşvetler, Kürtleri öldürmesi ve terörle mücadele maskesi altında yaptığı sistematik tutuklamalardan uzaklaştırmak istemektedir.
Birleşik Devletler, Türkiye’nin yanı sıra Rusya’ya karşı da sert bir tutum gösterecek bir liderliğe ihtiyaç duymaktadır. Yine de Türkiye’nin nüfuz satın alma çabaları meyvesini vermiştir. Trump yönetimi, Erdoğan’ın insan hakları ihlalleri ve seçim çarpıklıklarını görmezden gelmektedir.
Erdoğan’ın güvenlik görevlilerinin, geçtiğimiz Mayıs ayında Washington kentindeki Türk büyükelçiliği rezidansı önünde ABD vatandaşlarını dövmesine Beyaz Ev sessiz kalmıştır.
Türkiye, 2,6 milyar ABD doları ödeyerek Rusya’dan S-400 füzeleri satın aldığında ise Trump yönetimi neredeyse hiç sesini çıkarmamıştır. Trump Erdoğan’ı ‘‘bir dost’’ olarak nitelendirmekte ve onun çalışma performansını ‘‘Çok iyi notlar alıyor’’ diyerek övmektedir. Trump’ın, Türkiye’deki lüks bir mobilya fabrikasının yanı sıra İstanbul’daki büyük gayri menkul hisselerine yatırdığı paralar gibi kendi kişisel işleri ve çıkarları da bulunmaktadır.
Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump’ın Birleşik Devletler adalet sistemini aşağılaması, adli bağımsızlığa indirilen çok büyük bir darbedir. Trump, federal bir yargıcın emirlerine uymadığı için mahkûm olan Şerif Joe Arpaio’yu tartışmalara neden olan bir kararla affetmiştir.
Ortada potansiyel bir af olasılığının olduğunu bilmek, emekli general Flynn’i iş birliği yapan tanık statüsünde doğruları söylemekten vaz geçirebilir. Dahili ve harici düşmanların demokrasimizi yıkma yönündeki gayretleri, Michael Flynn davasında hukukun üstünlüğü ilkesi tam ve etkin bir şekilde uygulanmaz ise başarıya ulaşabilir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazıda ifade edilen görüşler ve ileri sürülen iddialar tamamen yazar ve yayımcı kuruluşa aittir. Yazının çevrilmesi Sun Savunma Net ekibi ve çevirenin aynı görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Michael Flynn ilginç bir adamdır, kendisini ABD halkı çok iyi tanımaktadır. Önümüzdeki günlerde Türkiye’de de sık sık gündeme gelecek olan bu eski asker hakkında Türk halkı için derlenen bilgiler aşağıdadır.
İrlandalı Katolik bir aileden gelen Emekli Korgeneral Michael Flynn, kayıtlı bir Demokrat partilidir ve Cumhuriyetçi bir adayı desteklemeden önce bütün yaşamını bir Demokrat partili olarak sürdürmüştür.
Çok etkileyici bir askeri kariyere sahiptir, 1981 yılında katıldığı orduda, Afganistan ve Irak’ta, Müşterek Özel Operasyon Komutanlığında istihbarat direktörlüğü görevlerini yürütmüştür. 2012 yılında Başkan Barack Obama tarafından Pentagon’un CIA’sı olarak adlandırılan Savunma İstihbarat Ajansı direktörlüğü görevine getirilmiştir.
Sadece iki yıl sonra, 2014 yılında bu görevden kovulmuştur. Bu hayatındaki ilk kovulmadır, sanki gelecekteki daha kötü bir kovulma için ön hazırlık gibidir. Sonradan Savunma İstihbarat Ajansının kültürünü değiştirmeye çalıştığını ifade etmiştir. Şaşkınlık içinde düşüncelerini açıklar, Savunma İstihbarat Ajansında bir savaşın ortasında olduğunu düşünmektedir, savaş alanında, neredeyse beş yıllık başarılı bir deneyimi olan kendisini bürokrasi kovmaktadır, bu ne kadar şaşırtıcı bir durumdur, anlamakta gerçekten zorluk çekmektedir.
Flynn’in neden kovulduğu sorusunu yanıtlayan Colin Powell ise personeline kötü davrandığını, onları dinlemediğini, kafasına göre hareket ettiğini ve kötü bir yönetici olduğunu söyler.
Savunma İstihbarat Ajansından kovulduktan sonra Başkan Obama’yı eleştirmeye başlamasını eski asker arkadaşları hiç hoş karşılamazlar.
Kovulduktan sonra, Flynn Intel Group adlı bir danışmanlık şirketi kurar. İstihbarat alanında uluslararası müşterilerine danışmanlık yapmayı sürdürürken, 2015 yılı yaz aylarında gizli ulusal güvenlik brifingleri de almaya başlar. Yahoo News’e göre müşterileri arasında Türk hükümeti de bulunmakta ve Türkler adına lobi faaliyetlerini yürütmekten binlerce dolar para kazanmaktadır.
Carly Fiorina, Scott Walker, Ben Carson, Ted Cruz ve Donald Trump ile konuşur, sonuncusundan çok etkilenmiştir ve başkanlık yarışında onu desteklemeye karar verir, Trump’ı; kendisi gibi, fikirlerini açıkça söyleyen aykırı birisi olarak görmektedir.
Bu arkadaşın vizyonu var, problemleri çözmede farklı bir yöntemi var, farklı bir lider ve bu ülkede çoğunluğun arzu ettiği bir değişim duygusu var diye anlatır, seçimden sonra mest olmuş bir durumdadır; ‘‘Bir devrim gerçekleştirdik’’ diye açıklar duygularını ve devam eder; ‘‘Bu seçim, kral olmamaya karar veren George Washington’dan bugüne kadar, ülke tarihinin muhtemelen en büyük seçimidir’’ der, gerçekten mest olmuş bir durumdadır.
Hillary Clinton’u elektronik posta meselesinde iyi yakalamışlardır, o da Trump gibi Clinton’u acımasızca eleştirmektedir. Başkan adayı Hillary Clinton, özel elektronik posta sunucusunu dikkatsizce kullanmış ve ulusal güvenliği riske atmıştır. Oysa Savunma İstihbarat Ajansı direktörlüğü görevinden kovulan Flynn bu işleri çok iyi bilmektedir. Cumhuriyetçi Parti tarafından düzenlenen bir kongrede kalabalık coşkuya kapılır ve Hillary Clinton için ‘‘Onu hapsedin’’ diye bağırmaya başlar. Flynn bu fırsatı kaçırmaz, ‘‘haklısınız’’ sözü ile kalabalığa onlarla aynı fikirde olduğunu gösterir. Hillary Clinton’u hapse tıkın diyen Flynn, o sıralar gelecekte kendisinin hapse tıkılma olasılığı ile karşı karşıya kalacağını aklının ucundan bile geçirmemektedir.
Clinton’u yakalamıştır, başka konuşmalarında istihbarat işlerini çok iyi bildiğini ve bu kadının yaptıklarının onda birini dahi yapsa hapse tıkılacağını vurgular. Oysa yakın bir gelecekte, sadece 24 gün yapabildiği Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden istifa etmek zorunda kalacaktır. Başkan Yardımcısı Mike Pence’i Rusya’nın ABD Büyükelçisi ile Rusya yaptırımlarını görüştüğü konusunda yanlış yönlendirmiştir.
Hillary Clinton’u hapsedin diye bağıran Flynn’in şimdi kendisi, ulusal güvenliği riske atma suçlaması ile hapse tıkılma olasılığı ile karşı karşıyadır. Şu siyaset çok kötü bir şeydir, çok deneyimli olduğu savaş alanlarına hiç benzememektedir. Bu arada hapse tıkılmasını istediği Clinton’u FBI iki kez soruşturmuş ve herhangi bir suçla yargılanmasına gerek olmadığı sonucuna varmıştır.
İslam dininden nefret etmektedir, birçok kez İslamofobik açıklamalar yapar. 2016 yılı mayıs ayında Al Jazeera’ya yaptığı açıklamada Trump’ın Müslüman Yasağını destekler, sadece bir şeye itiraz etmektedir: Özgür dünyanın lideri olmaya aday olan birinin (Trump) kullandığı kelimelere dikkat etmesi gerekmektedir. Flynn’e göre İslam dini kanser gibidir, bir dinin arkasına gizlenmiş politik bir ideolojidir. Radikal İslami terörün Amerika için en büyük tehlike olduğuna inanmaktadır.
İslam dinine olan düşmanlığı öylesine büyüktür ki ‘‘The Field of Fight: How We Can Win the Global War Against Radical Islam and Its Allies- Savaş Alanı: Radikal İslam ve Müttefiklerine Karşı Küresel Savaşı Nasıl Kazanabiliriz’’ isimli bir kitap dahi yazar. Emekli general kendisini hala savaş alanında zannetmektedir, Al Jazeera’ya verdiği başka bir röportajda, son 10 yıldır İslam ile savaşmakta olduğunu anlatır. Attığı bir Twitter mesajında, Müslümanlardan korkmanın haklı olduğunu yazar.
Sürgündeki bir İslam imamını Poconos Dağlarındaki bir malikâneden Türkiye’deki İmralı Adasına kaçırma karşılığında para aldığı iddia edilen emekli generalin, İslam dini ile ilgili düşüncelerinin bu anlaşma içinde yer almasındaki etkisi şimdilik bilinmemektedir.
Bir zamanlar, ‘‘Sulama’’ olarak adlandırılan işkence yöntemine karşıdır, fakat Trump ile birlikte hareket etmeye başladıktan sonra, bu rezil işkence yöntemi hakkındaki tutumunu yumuşatır. Irak’taki sorgulamalarda işkence yöntemleri kullanılmasını engellediğini iddia eden emekli general, sulama yöntemiyle işkence yapılmasına izin verilebileceğini ve bu işkence yönteminin işe yaradığını ifade etmeye başlar. İşkenceyi yasaklayan Cenevre Sözleşmeleri ve diğer yasaları kafasına hiç takmamaktadır.
Hırslı çocuktur, savaş ve politik dürüstlük hakkında bazı şeyler saçmalar, politik dürüstlüğü sevmemekte, ölüme götüreceğine inanmaktadır. Dürüst olmaya hiç gerek yoktur, önemli olan tek şey kazanmaktır.
Kadınlar hakkında da kafası karışıktır, o sadece savaş alanlarında iyidir. Kürtaj hakkında bir şeyler söyler sonra fikrini değiştirir ve başka şeyler söyler. Hem bebeği dünyaya getirme kararının kadına ait olduğunu söyler hem de kürtaj yasasının değişmesi gerektiğini ifade eder, bu konuda ne dediğini kendisi de bilmemektedir.
Savunma İstihbarat Ajansı direktörü görevindeyken erkek ve kadın çalışanlara nasıl giyinmeleri gerektiğini açıklayan bir emir yazar. Kadınların kıyafet seçimlerinde seksi olmaya özen gösterdikleri yönünde bir düşünceye kapılmıştır ve bu işi çözmesi gerekmektedir. Makyajın kadınları daha çekici gösterdiğini ve kadınların giysilerini seçerken güzel yerlerini öne çıkaran ve kusurlarını gizleyen kıyafetler seçmesini tavsiye eden saçma sapan bir emir yayımlar. Sonra hatasını anlar ve özür diler, akıllı insanlar dahi bazen aptalca hatalar yapabilmektedir.
Deniz Piyadelerinden emekli General Joseph Dunford, NPR ile yaptığı bir röportajda Rusya’nın ulusal güvenlik için en büyük tehdit olduğunu ifade eder. Flynn de aynı düşüncede gibi görünmektedir, ilaveler yapar ve Birleşik Devletlerin düşmanlarını da açıklar: Rusya, Kuzey Kore, İran, Venezüella, Küba ve Çin ona göre düşman devletlerdir.
Ama 2015 yılında Moskova’ya gitmiş ve Rusya devleti tarafından işletilen ve CNN’e benzettiği RT haber ajansının konuğu olmuştur. Sonradan Washington Post’a, yaptığı konuşma nedeniyle kendisine para ödendiğini açıklar. O eski bir asker olarak asla ölmeyecek, fakat unutularak solup da gitmeyecektir. Para kazanmak çok güzel bir şeydir, hem de çok güzel…
NPR’nin iddialarına göre; Rus büyükelçisi ile telefonda konuşur, Trump yemin ettikten sonra Putin ile Trump arasında bir telefon konuşması ayarlamaktadırlar, oysa o sıralarda, halen başkan olan Obama, 35 Rus diplomatını Rusların seçime müdahale iddiaları nedeniyle ülke dışına çıkarmaktadır.
Washington Post’a göre Flynn ve Rusya Büyükelçisi Kislyak, ABD’nin Rusya üzerindeki yaptırımları hakkında da konuşmuşlardır.
Bütün bunlar yüzeysel bilgiler, ayrıntıları ise, Reza Zarrab gibi itirafçı olmaya karar veren Michael Flynn mahkemede kanarya gibi şarkı söylemeye başladığında, en ince ayrıntısına kadar hep birlikte öğreneceğiz.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Michael Flynn and the Turkish Connection
Flynn faces possible fraud and money-laundering charges for failing to disclose a payment of $530,000 from the Turkish government. Flynn could also face conspiracy and kidnapping charges for allegedly negotiating a payment of $15 million to deliver to Turkey Fethullah Gülen, an Islamic cleric and political foe of President Recep Tayyip Erdoğan.