savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Kar Yağışlı
0°C
Ankara
0°C
Kar Yağışlı
Pazartesi Çok Bulutlu
2°C
Salı Az Bulutlu
2°C
Çarşamba Az Bulutlu
4°C
Perşembe Az Bulutlu
6°C

Moskova-Ankara: barış mı yoksa ateşkes mi?

Moskova-Ankara: barış mı yoksa ateşkes mi?

Moskova-Ankara: barış mı yoksa ateşkes mi?

Putin-Erdoğan Şah Mat

8 Eylül 2016

 Türkiye ve Rusya arasındaki inişli çıkışlı ilişkiler yeni bir şey değil.

İki ülke arasında, 1’inci Dünya Savaşı sonrasındaki 20 yılda geliştirilen ilişkiler Soğuk Savaş döneminin başlaması ve Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya katılması nedeniyle bozulmuştur. Sadece bir yıl sonra Stalin’in 5 Mart 1953 tarihinde ölümü ve Türkiye’nin 1974 yılında Kıbrıs’ı işgal etmesi Türkiye’yi Batıdan uzaklaştırmıştır. İki ülke arasında güçlü ekonomik ilişkiler kurulmuş bazı problemlere rağmen Türkiye’yi geçici de olsa tekrar Rusya’nın kucağına itmiştir,  ta ki hâlihazırda sürmekte olan Suriye savaşına kadar. Bütün yaşananlardan sonra Türk toplumu artık temkinli ve dikkatlidir. 2013 yılında yapılan bir kamuoyu anketine göre Türklerin % 73’ü Rusya’ya olumsuz bakmakta ve yarısından fazlası Avrupa Birliğine katılmayı arzu etmektedir.

Moskova ve Ankara geçmişte, kendi politik gerekçelerine bağlı olarak stratejileri ve çıkarlarının şiddetli bir şekilde çatıştığına tanıklık ettiler. İki ülke arasındaki son gerilim, 2015 yılında Rus Su-24 modeli savaş uçağının, Türkiye-Suriye sınırı yakınlarında Türk jetleri tarafından vurularak düşürülmesi sonucunda ortaya çıkmış ve Rusya tarafından Türkiye’ye intikam maksatlı sert yaptırımlar uygulanmıştır. Sonrasında iki ülke arasındaki inişli çıkışlı ilişkiler bir kez daha düzelmiş ve 9 Ağustos 2016 tarihinde Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, St. Petersburg’ta ‘‘Türk Akımı’’ doğal gaz boru hattının inşa edileceği sözünü Putin’e vermiştir. Görüşmelerin devamı kapalı kapılar ardında gerçekleştirilmiştir. Birdenbire bu iki dev yine aynı masada yemek yemeye başlamışlardır.

Fakat bu sonsuza kadar sürecek bir barış mı yoksa geçici bir ateşkes midir?

düşen rus uçağı

Foto: ‘stratejisite.wordpress.com’

Bu yeni Rus-Türk dostluğunu gelecekte değiştirebilecek birçok faktör bulunmaktadır. Brüksel ara vermeksizin, özellikle geçtiğimiz Mart ayında tıkanan Göçmen Antlaşması üzerinde Türkiye ile görüşmeleri sürdürmektedir. Bununla beraber Putin-Erdoğan yakınlaşması Yaşlı Kıtada pek de fazla kabul görmemiştir. Ankara, çok yakın bir gelecekte Batı veya Doğu arasında kalıcı bir tercih yapmak zorunda kalabilir. Türkiye’nin vereceği karar, Rusya ile kalıcı bir müttefiklik ya da uyumlu bir evliliğin sonuna gelindiğinin işareti gelecektir.

Hollanda gazetesi De Volkstrant, ekonomik ihtiyaçların Türkiye’yi tekrar AB’nin kollarına atacağı tahmininde bulunmaktadır. Türkiye’deki yabancı sermaye yatırımlarının % 75’i Avrupa Ülkelerinden gelmektedir ve Rusya, böylesine büyük bir yabancı sermaye akışı ile rekabet edebilecek ekonomik güce sahip değildir. Ayrıca, Türkiye’nin Rusya ile olan yakınlığının, AB’ni oyun oynayacak başka dostları olduğu yönünde uyarması ve gelecekteki görüşmelerde bu faktörün dikkate alınması gerektiği yönünde haklı bir uyarı olduğu yönünde görüşler de mevcuttur.

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bu hale gelmesine bağlı olarak, Avrupa-Türkiye ilişkilerinde yaşanan problemler NATO bünyesinde de görülebilir. Rusya el altından, hâlihazırda ABD ve diğer NATO güçleri tarafından kullanılmakta olan ve Suriye’de gelecekte yürütmeyi planlandığı operasyonlar açısından belirleyici bir faktör olan İncirlik Hava Üssünü kullanma niyetini belli etmiştir. Eğer Türkiye İncirlik Hava Üssünü Putin’e açmaya karar verir ise bu, Avrasya güç tarihinde yeni bir sayfa açılması anlamına gelecektir. Fakat Ankara, NATO korumasını kaybetmeyi göze alabilecek midir?

King’s College London Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezinden, diplomatik analiz uzmanı ve politikaların belirlenmesine diplomatik perspektif ile yaklaşan Dr. Pablo de Orellana, Türkiye’nin, Rusya ile yakınlaşma pahasına, NATO ile olan ilişkisini asla riske atmayacağını ileri sürmektedir. Orellana’ya göre Türkiye’nin Rusya’ya yaklaşmasının temel nedenleri daha çok kendisini en çok ilkel Kürt karşıtlığı söyleminde belli eden,  Erdoğan’ın içerdeki desteğini sürdürebilmesi için özellikle son seçimler esnasında ihtiyaç duyduğu Türk milliyetçiliğidir.

Bu arada, Rusya dış politikası uzmanı Jose Milhazes, bölgede Rusya ve Türkiye’nin farklı çıkarları bulunduğundan, Rus-Türk ilişkilerinin sadece kısa süreli bir ateşkes olduğunu savunmaktadır.

Milhazes’e göre ‘‘Beşar Esad ve Kürtler hakkındaki zıt yaklaşımları iki gücü Suriye meselesinde karşı karşıya getirmektedir.’’

Kısmi ödünler verilerek bir uzalşma sağlanmasına rağmen, taraflardan hiçbiri sırf yumuşamayı sürdürebilmek maksadıyla ulusal çıkarlarından asla ödün vermeyecektir. Ankara, hala Esad’ın iktidardan ve ülkeden uzaklaştırılmasını savunurken, Rusya, Suriye’deki konumunu muhafaza edebilmek amacıyla Şam’a desteğini sürdürmektedir.

Cerablus, Rusya, Suriye, Sınır hattı, pyd

Foto: ‘ahttps://kurdishissue.wordpress.com/2015/06/28/1-202v

Orellana’ya göre Erdoğan’ın iki taraflı diplomatik hamlelerindeki hedefinin, Esad rejimine gösterdiği sınırlı kabullenmeye karşılık, gelecekte Kürt kontrolü altındaki Rojava bölgesinde, Irak’ta olduğu gibi, asla sözde bir Kürt devleti kurulmayacağının garantisini almak olabilir. 

Bu durumda Putin, Esad ve Erdoğan arasında bir arabulucu rolünü oynamakta ve bu şekilde Ankara ile uzun vadede sürecek bir uzlaşma sağlamaktadır.

Bu karmaşık askeri ittifaklar, daha fazla beklenmeyen diplomatik sonuçlara yol açabilirler. Türkiye’nin belirgin bir tutum almaktan kaçınması ve mümkün olabildiğince uzun bir süre denge siyasetini sürdürme olasılığı da bulunmaktadır. İyimser kesimler, Türkiye’nin bir gün, yine sert tutum ve demokratik olmayan eğilimlerinden vazgeçerek Avrupa-Rusya ilişkilerinin dayanak noktası olacağını ümit edebilirler. Bu anlamda Ankara, bir tahterevalli olmak yerine, bu güçler arasında bir dayanak noktası olma görevini yürütebilir ve Türkiye, ikili ilişkileri geliştirmeye yardım eden ve Yeni Soğuk Savaş olarak adlandırılan dönemin gerilimlerini azaltan bir temel çivisi olabilir. Bu açıdan bakıldığında Moskova ile olan uzlaşma, bölgenin tamamında güvenliği artırarak uzun süreli bir barış dönemine dönüşebilir.

Fakat şüphesiz bu da iyimser bir bakış açısıdır.

Erdoğan ve Putin arasında oynanmakta olan jeopolitik satranç müsabakası tehlikelidir. Türkiye ve Rusya’nın ana yayın organlarına – Habertürk ve Kommersant- göre her iki devlet de ortaklık uğruna, yanlış umutlar ve illüzyonlara neden olmaması gereken saf bir pragmatik seçenek olarak mevcut ittifaklarını riske atmaktadırlar.

Değişik politik yorumcuların işaret ettiği gibi Erdoğan, mevcut durumdan bölgedeki hegemonik hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla yararlanmaktadır. Rusya İlimler Akademisinden Vladimir Sotnikov AsiaNews televizyonuna yaptığı yorumda Cumhurbaşkanının ‘‘oyunu daima çitin öbür tarafında oynadığını’’ ifadelerini kullanmıştır.

Rusya, kısa vadede bu oyundan zevk alsa da realpolitik güdüler bu oyunun uzun vadede kesinlikle sürdürülemeyeceğini ispatlamaktadır.

ÇN: Metin aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, metindeki düşünceler yazara aittir. Orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir.

http://www.defenceiq.com/air-land-and-sea-defence-services/articles/moscow-ankara-a-peace-or-a-truce

 

 Gaia Racca

Yazar: Gaia Racca DLG Londra’da Politika ve Ekonomi öğrenimi görmüştür ve halen King’s College London Savaş Çalışmaları Departmanında Uluslararası İlişkiler öğrencisidir. Ana ilgi alanları Kuzey Afrika’da güvenlik ve savunma ile Akdeniz’deki jeopolitik durumdur.

 

 Yazar Ercan Caner

Çeviren: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 39 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO savunma sektör deneyimlerine sahiptir.  E-mail:ercancaner@gmail.com @ercancaner1963

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.