2018 Yılı Mayıs ayının başında, Cumhuriyeti kuran partimden, Cumhurbaşkanı Adaylığı görevini aldım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:
Türkiye Cumhuriyeti uygarlık rotasından çıkarılmıştır. 16 yıldır iktidarda bulunanların, Türkiye Cumhuriyeti’nin beka sorunu ile karşı karşıya kaldığını itiraf ettikleri bir durumdayız. Türkiye artık, demokrasiden, hukuk devletinden, insan haklarından, özgürlüklerden söz edilemeyen bir ülke olmuştur. Halkın, yargı başta olmak üzere devlet kurumlarına inancı kalmamıştır. Yargı bağımlı hale getirilmiş, hukuk devleti ortadan kaldırılmıştır. İnsanlar ürkek ve sindirilmiş durumdadır. Hiç kimsenin yarın ne olacağına dair bir fikri ve inancı yoktur.
Bizzat Anayasa Mahkemesi üyeleri tarafından Anayasa’sı rafa kaldırılmış, olağan hukuk sistemi emir komuta hukukuna dönüşmüş ve kurumları Kanun Hükmünde Kararnamelerle işlemez hale getirilmiştir. Hep birlikte yaşadığımız, hep birlikte şahit olduğumuz kaygı verici, varlığımızı tehdit eden bir dönemin içinden geçiyoruz. Uygulanan siyaset ve yönetim biçimiyle ülkede ve zihinlerde derin tahribatlar yapıldı. Milletimizi bir arada tutan bütün değerleri örselediler. İçine savrulduğu karmaşadan bunalmış insanlarımız bir damla huzur arıyor, bir çıkış yolu arıyor.
Sadece sözün bittiği yerde değiliz, bir adım sonrası özgürlüğün tamamen sona erdiği yerdir, hakkın hukukun tamamen yok edildiği yerdir. Ekonomik sıkıntılar ve işsizlik can yakıyor. Sattığı aldığını karşılamayan, sanayisinden, tarımsal üretimine kadar dışa bağımlı, üretmekten çok ithal eden bir ülke konumuna getirildik. Ekonomi yönetilemez hale gelmiş, işsizlik ve yoksulluk artmış, ülke ve insanlar borç batağına batmış durumdadır. Hiç kimse artık geleceğini öngöremiyor. Rekabet, şeffaflık ve piyasa mekanizması doğrultusunda çalışması gereken ekonomik sistem terkedilmiş, yandaşlık ve keyfilik esas hale getirilmiştir.
Yürütülen yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda Türkiye kendini besleyemez duruma düşürülmüştür. Düzenleyici ve denetleyici olması gereken kurumlar bağımlı hale getirilmiş, Devlet yöneticileri ihale takipçisi ve kaynak dağıtıcısı olmuştur. Basının hali ortada… Birkaç kanal ve birkaç gazete dışında halka doğru bilgi verilmiyor. Basın özgürlüğü diye bir kavram kalmamış, gazete manşetleri tek merkezden atılır hale gelmiştir. Gerçekler perdeleniyor. Basın, sansürlenmenin ötesinde, korkudan kendini sansürlüyor. Gerçek gazeteciler delilsiz ve mesnetsiz olarak suçlanıyorlar, hukuksuz biçimde cezalara çarptırılıyorlar.
Yandaş basın ve televizyon kanalları her fırsatta iktidarın borazanlığını yapıyor, besledikleri sosyal medya trolleri 24 saat yalan üretmek ve yaymakla meşguller. Birbirini dinlemeyen, birbirine güvenmeyen ve birlikte yaşama isteğini kaybeden insanların sayısı gittikçe artıyor. İktidarın kutuplaştırıcı dili her gün daha da artarak zehrini akıtıyor. Barışımızdan, huzurumuzdan ve kardeşliğimizden her gün bir parça daha kopartılıyor. Yüzyıllardır beraber barış ve huzur içerisinde yaşayan insanlarımız, inanç, mezhep, etnik köken, yaşam biçimi eksenlerinde kutuplaştırılmış ve birbirine tahammül edemez hale getirilmiştir.
En acısı ise, geleceğimizin sahibi olan gençlerimizin çok büyük bir çoğunluğunun bu ülkeden kaçmak için yollar aramasıdır. Geleceğine güvenle bakamayan ve ilk fırsatta kendini yurt dışına atmanın yollarını arayan bir gençlik tablosu, aslında felaketin tablosudur. Üstelik yalnız gençler değil, imkânı olanlar da yurdumuzu terk etmek istiyor. Yanlış eğitim ve kültür politikaları sonucunda Türkiye uluslararası değerlendirmelerde en alt sıralara düşürülmüştür. İdeolojik saplantılarla durmadan değiştirilen eğitim sistemi nedeniyle, kaliteli eğitim veremeyen okulların ülkesi olduk.
Dış politikada topyekûn bir bozgun dönemi yaşanıyor. Yüz yıllık barışçı ekseninden koparılan dış politika, milli menfaatlerimizi tehlikeye atacak hayallerle ve yalanlarla idare edilmeye çalışılıyor. Pasaportumuzun Edirne’den öteye değeri yok. Yılların diplomasi geleneği devre dışına çıkarılmış, uluslararası ilişkilerimiz saray koridorlarının heveslerine ve keyfiliğine terkedilmiştir. Orta-Doğu batağına dibine kadar saplandık. Kendi çocukları bedelli askerlik yaparken Anadolu’nun fakir evlatları vatan mücadelesi veriyor.
Ülkemiz kontrolden çıkmış bir göç politikası sonucunda, gelişmiş ülkelerin dahi kaldıramayacağı 5 milyona yaklaşan bir göçmen sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Uluslararası toplumun artık mizah konusu yaptığı bir “sözde dünya lideri”, her gün, her fırsatta ve her kanalda bağıra çağıra dünyayı tehdit ediyor. Türkiye herkesle kavga eden bir devlet haline getirilmiş ve yalnızlaştırılmıştır. Tek partinin, daha doğrusu tek bir adamın kaderiyle özdeş hale getirilmiş bir ülkenin, ne kadar kolay yönlendirileceğini bilen uluslararası güçler, adeta keyifle ellerini ovuşturuyor. Sömürge ülkelerin özgürlük savaşlarına öncü ve örnek olmuş, “tam bağımsızlık” ilkesiyle yoluna yürümeyi tercih etmiş bir devlet yok artık… Kıtalar ve medeniyetler arasındaki “birleştirici bir köprü” rolü oynayan ülke yok artık… Türkiye niteliksiz mültecilerin depolandığı “tampon bir ülke” rolüne razı oldu. İtibarı sıfırlanmış, duvarlarla çevrili bir devlete dönüştük ve bunu da “değerli yalnızlık” diye halka yutturmaya çalışıyorlar.
Demokrasiyle hiçbir alakası olmayan çarpık bir bilinçle karşı karşıyayız. Dini her şeye alet eden bir ekibin tahakkümü altındayız. ‘’Hayatta en gerçek yol gösterici’’ olan akıl ve bilimle yollarını ayırmış çarpık bir zihniyet ufkumuzu karartmaktadır. Düşünce hürriyeti rafa kaldırılmış, tek adamla aynı düşünmeyen herkes hain, terörist veya kökü dışarda diye yaftalanarak, ya tutuklanmakta ya da korkutulup sindirilmektedir. Olağanüstü hal uygulaması olağanlaşmıştır. Kadınlarımızı perde gerisine iten bir hayat algısı dayatılmaya çalışılıyor.
Sivil toplum kavramını çarpıtarak yeniden dirilttikleri çağdışı anlayışları ve bu anlayışların ürünü olan her türlü sapkınlığı besleyen bir yönetim var. İnsanımızın huzur içinde yaşama, bugününe ve geleceğine güvenle bakma hakkı elinden alınmaktadır. En temel hakkı olan “yaşam hakkı” tehlikededir. En önemli görevi asayişi ve güvenliği, yani halkın yaşam hakkını korumak olan devlet, artık bu görevini yerine getirememektedir. Sözün kısası karanlık bir tablo, iç karartıcı bir ülke ve bunalmış bir millet var.
Sonu bilinmeyen karanlık bir yola girmek üzereyiz. Toplum olarak yaşama sevincimizi yitirme noktasına geldik. Felakete doğru doludizgin giden ülkeyi yönetenler, görülmemiş bir aymazlıkla her şeyi istiyorlar. Geçmişimizi ve birikimlerimizi satmakta, bugünümüzü ve geleceğimizi ipotek altına almaktalar. Kendilerine ve yandaşlarına rant elde etmek için, her gün yapılan imar düzenlemeleri ile şehirlerimizi, kültürel mirasımızı ve doğal çevremizi tahrip etmekteler.
Sürdürülebilir çevre anlayışı tamamen ortadan kaldırılmış, şehirler beton yığını haline getirilmiş, halkın nefes alabileceği yeşil alanlar talan edilmiştir. Ardından, sanki bir erdemmiş gibi şehirleri yaşanmaz hale getirdiklerini itiraf etmektedirler. İzlenen enerji politikaları milli olmaktan çıkmış, dengeli uluslararası politikamıza aykırı biçimde ve kaynak çeşitliliği yaratılmadan dışa bağımlı hale getirilmiştir. Çevreyi yok sayan ithal kömüre dayalı termik santral anlaşmaları hiç bir gelecek kaygısı taşımadan devreye sokulmuştur.
Madenlerimiz yandaşlara peşkeş çekilmekte, her türlü şeffaflıktan uzak ve hukuksuz yöntemlerle tahsis edilmektedir. Üstelik yaptıkları yolsuzlukların hesabını hiç vermeyecekleri sürekli bir iktidar peşindeler. Biat etmeye, verilene razı olmaya, kanmaya ve kandırılmaya alıştırılan bir toplum yaratmayı arzu ediyorlar. Her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak dışında düşündükleri hiçbir şey yok.
Bu dönemde, gerçeklik ile uygulanan politikalar arasındaki bağ koparıldı. Ekonomik, siyasal, iç ya da dış her türlü politika, gerçeklikten uzaklaştırıldı. Başta ekonomi olmak üzere, gerçeği yüzümüze vuran rakamlara baktığımızda ufkumuzun ne kadar karartıldığını görmekteyiz. Yandaş medya marifetiyle gizlemeye çalıştıkları, vatandaşa tam tersini yutturmaya uğraştıkları ekonomik tablo tam bir felakettir. Bu dönemde, vicdan ve din arasındaki bağ koparıldı. Vicdansız ve gücün emrine girmiş bir din anlayışı, bizim Müslümanlık anlayışımızla bağdaşamaz.
Bu dönemde, hak ve güç arasındaki bağ koparıldı. Hakkın sürekli ayaklar altına alındığı bir ülkede, hiçbir şey değerli kalamaz. Haklının başının sürekli eğik olduğu bir ülkede, hiçbir şey dik duramaz. Bu dönemde, adalet ve hukuk arasındaki bağ koparıldı. Adil olmayan bir hukuk dayatılmaktadır. Yargı tayinleri partizanca yapılmakta ve güç karşısında önünü ilikleyen yargı mensupları gittikçe militanlaşmaktadır.
Adalet sadece mülkün değil, başta hukuk olmak üzere, toplumsal düzeni sağlayan bütün unsurların temelidir. Adil olmayan hukuk, adil olmayan devlet demektir. Adalete güvenmeyen bir toplumun güveneceği hiçbir şey kalmamış demektir. Bu dönemde, liyakat ve ehliyetle, makam ve görevler arasındaki bağ koparıldı. Partili olmak ve kayıtsız olarak biat etmek, her görev için “şart” haline getirildi. Liyakat bir kenara atıldı. Devletin bütün kurumları bir tek kişinin tahakkümü altına sokuldu. Kamu yöneticileri büyük oranda devletin değil, tek adamın temsilcisi haline getirildi. Ortak akılla, bilimle ve tarih bilinciyle yönetilmesi gereken Devlet, ayaküstü kararlarla ve günübirlik politikalarla idare edilir hale geldi. Bu dönemde, hesap verme ile utanma arasındaki bağ koparıldı. Sorumluluk taşıyan görevlerdeki insanlardan sıradan görevlilere kadar, her kademedeki siyasi ya da bürokratik görevli, hesap vermek yerine “yanıldık, kandırıldık, affedin” demeyi adet edindi.
Değerli Vatandaşlarım,
Yukarda genel çerçevesini çizdiğimiz, ülkenin içinde bulunduğu vahim manzaranın bilincinde olarak,
Aziz Milletimizin bütün güçlükleri alt eden dirayetine ve tarihsel birikimine güvenerek ve
Her türlü zorluğu, meşakkati ve saldırıyı göze alarak yola çıkmış bulunuyoruz.
Ülkeyi içinde bulunduğu duruma düşürenlerin, ülkeyi bu durumdan kurtarmaları beklenemez. 16 yıldır iktidarda değilmişler gibi, yeniden kurtarıcı rollerine soyunarak, halkın aklıyla dalga geçilmesine ve halkın daha fazla aşağılanmasına izin vermeyeceğiz.
Memleketin yaralarını sarmak ve milletimizin dertlerine derman olmak hedefiyle, Cumhuriyetimizin örselenen değerlerini yeniden tesis etmeyi amaçlayan onarım politikalarımız, esas olarak, beş ana sütuna dayalı olacaktır.
Cumhuriyet değerleri ve milletin kayıtsız şartsız egemenliği ilkesi üzerinde yükselecek olan bu sütunlar:
Bu sütunlar üstünde yükselen onarım projemizin çatısını “kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter rejim” oluşturacaktır.
Bu politikaları uygularken çağdaş siyasetin ve çağdaş yönetimin vazgeçilmezleri olan katılım, adil ve sürdürülebilir kalkınma, yerellik, hesap verme, açıklık ve kalite ilkelerini sürekli göz önünde bulunduracağız.
Temel hedefimiz halkımızın huzur, barış ve refah içinde yaşamasını sağlamaktır.
Bu hedefimize ulaşmak için uygulayacağımız politikalar ana başlıklar olarak şunlardır:
Hukuk devleti kavramını Türkiye için ütopya olmaktan çıkaracak, asgari bir standart haline getireceğiz. Hukuk devleti yoksa hiç bir şey yoktur. Hukukun üstünlüğünü egemen kılmak için, yargının bağımsızlığını yeniden tesis edeceğiz. Bütün hukuki düzenlemeleri evrensel hukuk ilkelerine uygun hale getireceğiz. Hukuk devleti için ilk adım OHAL’in kaldırılması olacaktır.
Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere devlet kurumlarının, tarafsız, çağdaş ve demokratik denetim yapma yetkisini kullanabilmesi için gerekli düzenleme ve reformlar derhal yapılacaktır. Yetkin ve tarafsız yargıçların seçilmişleri denetlemesi imkânı sağlanacaktır. Hâkim ve savcıların talimatla hareket etmelerine son verilecektir. Önünü iliklemeyen hâkim ve savcılar görev yapacaktır. Bağımsız, etkin ve gecikmeyen bir yargı düzeni kurulacaktır.
Hâkim ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak, Adalet Bakanı ve Müsteşarı HSK’da yer almayacaktır. Yargıdaki siyasallaşma mutlaka önlenecektir. Yargı üyelerinin göreve başlaması siyasi erkin dışında olacaktır. Yargıç güvencesini sağlamak için gerekli bütün adımlar atılacaktır. Hak arama özgürlüğünü güvence altına alan düzenlemeler yapılacaktır. Özel hayatın gizliliği en önemli ilkelerimizden biridir. Telefon dinlemeleri başta olmak üzere devletin, vatandaşın hayatına müdahale edecek hukuksuz uygulamaları engellenecektir.
Yeni ve çağdaş bir Anayasa yapılarak, kuvvetler ayrılığına dayalı güçlü bir parlamenter rejim oluşturulacaktır. Demokrasiyi bütün kurum ve kurullarıyla kesintisiz biçimde işletmek vazgeçilmez hedefimizdir. Temel hak ve özgürlükler, kanun önünde eşitlik, çoğulculuk ve özgür basın anlayışı esastır. Katılımcılık, birlikte yönetim ve çoğulcu demokrasi ilkeleri doğrultusunda yükseltilecek olan demokratik toplum yapımızda yerel yönetimler ve sivil toplum ön plana çıkarılacaktır.
Yerel yönetimler güçlendirilecektir. Merkezde toplanmış ve verimsizliğe yol açan idari yetkiler bu yönetimlere devredilecektir Medya siyasetin ve sermayenin güç devşirme aracı olmaktan çıkarılacaktır. Tarafsız ve sorumlu yayımcılık anlayışına uygun düzenlemeler ivedilikle yapılacaktır. Demokrasimizi, milli bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi tehdit eden FETÖ, PKK, İŞİD ve benzeri bütün terör örgütlerine karşı tavizsiz mücadele edilecektir.
Kamu yöneticilerinin hukuka, bilime, kamu yararına uygun ve tarafsız biçimde görev yapmaları esas olacaktır. Kamu yöneticilerinin seçiminde ve yükseltilmelerinde liyakat ve ehliyet ana ilkemiz olacak, her tür ayırımcılığa son verilecektir. Kamu yönetimi denetlenebilen ve hesap verebilen bir hale getirilecektir. Kamu düzeninde devlet ve yurttaş arasındaki ilişkiler karşılıklı güven esasına dayandırılacaktır. Kamu güvenliğini korumakla görevli polislerin koruma ya da özel güvenlik elemanı gibi kullanılmasına izin verilmeyecektir. Polisimizin özlük hakları iyileştirilecek; sendikal haklar, ek mesai ve 3600 ek gösterge verilecektir.
Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan ekonomi politikalarına son vereceğiz. Tüketim, israf, borçlanma sarmalına dayalı ve iflaslar doğuran ekonomik model terk edilecektir. Üretime dayalı, gelirin hakça bölüşüldüğü refah ekonomisine geçilecektir. Her ailenin bir evi, her evin bir maaşı olacaktır. Her şeyi ithal edebiliriz anlayışı gidecek, biz yaparız, biz üretiriz anlayışı gelecektir. Yaratıcılık ve girişimcilik teşvik edilecektir. Ekonomiyi düzenleyen temel kurulların özerkliği yeniden tesis edilecektir. Merkez bankası para politikasını bağımsız bir şekilde uygulayacaktır. Kamu bankaları siyasetin etkisinden çıkarılacaktır. Finansal sistemimizin standartları ve finansal yatırımların güvenliği esastır. Hedefimiz Türkiye ekonomisinin her yıl en az 7% büyümesidir. Başta dış yatırımcılar olmak üzere her türlü yatırımcı için şart olan öngörülebilir ve güvenilir yatırım ortamı oluşturulacaktır.
Kaynaklar, israf ve talan ekonomisine değil üretim ekonomisine yönlendirilecektir. Kişi başına düşen milli gelirimizi ilk etapta 15,000 dolar düzeyine çıkartarak orta gelir tuzağından kurtulacağız. Kamu kaynaklarının etkin kullanımıyla bütçe dengesi makul hale gelecek, üretim ekonomisiyle ihracat artacak ve dış ticaret açığı sürdürülebilir düzeylere düşecektir. Kontrolsüz kamu harcamalarıyla bozulmuş olan bütçe dengesinden kaynaklanan enflasyon %5 e, faiz %7 ye düşürülecektir. Cari açık hedefimiz %3’ tür. 5 Yıl içerisinde en az 5 yerli markayı dünya markası haline dönüştürmeyi hedefleyen AR-GE ve teşvik politikaları uygulanacaktır. Üretime dayalı ve küresel ölçekte rekabet edebilir ekonomik model sayesinde işsizlik oranları 5 yıl içinde %5 e düşürülecektir.
Ekonomik vizyonumuz, tasarım ve katma değeri yüksek üretim odaklı olacaktır. Girişimcilik merkezleri oluşturulacaktır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde neredeyse 10 yıldır devreye girmeye başlayan “dördüncü kuşak endüstrinin”, yani Endüstri 4,0’ın gerektirdiği üretim yapısı ve teknolojisi geciktirilmeden ülkemize kazandırılacaktır Bilişim ve gelecek teknolojileri öncelikli yatırım alanları olacaktır. Yüksek teknoloji bölgeleri kurulacaktır. Bilişim alanında hizmet ihraç eden ülke haline geleceğiz. İhracatımız 5 Yıl içerisinde iki katına çıkarılacaktır. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri sektörünü, 100 milyar dolarlık iş hacmine ulaşması için destekleyeceğiz.
Bölgesel gelişmişlik farklarını azaltacak ve gelişmeyi bütün ülkeye yayacak politikalar uygulanacaktır. Jeopolitik konumumuzu da kullanarak Türkiye’yi lojistik üs haline getireceğiz. Enerji politikalarında akılcı olmayan uygulamalar gözden geçirilecek, ithal kömüre dayalı termik santral yapımına kısıtlama getirilecek, yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilecektir. Bütün gelişmiş ekonomilerin yoğun biçimde kullandığı demiryolu taşımacılığı modern yöntemlerle Türkiye genelinde geliştirilecektir. Demiryolu ve Otoyollar Entegre Projesinin ilk etabında Samsun – Mersin Demir yolu ve otoyolu projesi başlatılacaktır. Ulaşım altyapısı geliştirilirken önceliklerimiz, ihtiyaç ve kaynak dengesine göre belirlenecektir.
Barış ve güvenlik ilkelerinden ayrılmayacak politikalar geliştirilecektir. Uluslararası politikada vazgeçilmez ilkemiz, yeniden ve “Her Zaman Yurtta Barış, Her Zaman Dünyada Barış” olacaktır. Herkesle kavga eden bir devlet görüntüsünden hızla çıkılacak ve başta komşularımız olmak üzere, milli çıkarlarımız doğrultusunda bütün dünya ülkeleri ile sağlıklı ilişkiler kurulacaktır. Cumhuriyetle birlikte yüzümüzü kesin olarak döndüğümüz, muasır medeniyeti yakalayıp geçme mücadelemizi devam ettireceğiz.
Batı ülkeleri ve Avrupa Birliği ile ilişkimizi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda normalleştireceğiz. Avrupa Birliği ile sonuna kadar müzakere edeceğiz ve bu sürecin kesintiye uğramasına izin vermeyeceğiz. Avrupa’nın da Türkiye ye ihtiyacı olduğu bilinci içerisinde olacağız. Kıbrıs’ta adil ve iki taraflı hızlı bir çözüme ulaşmak hedefimizdir. İşleyen demokrasisi ve çağdaş yaşam koşullarıyla Türkiye yeniden İslam ülkelerine örnek ülke olacaktır.
Bugün devre dışı bırakılan diplomasi, Devletimize ve geleneklerimize yakışır şekilde yeniden tesis edilecektir. Uluslararası ilişkiler dostluk ilişkisi değil karşılıklı çıkarlar ilişkileridir. Devletin diplomasi geleneğini yok sayarak yaratılan tahribatın onarımı için gerekli adımlar ivedilikle atılacaktır. Ülkemizin, kontrolden çıkmış bir göç politikası sonucunda ortaya çıkan ve 5 milyona yaklaşan göçmen sorunu, insani bir yaklaşımla ve milli çıkarlarımız doğrultusunda acilen çözülecektir. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki sorunlarına çözüm geliştirmeye yönelik etkin politikalar izlenecektir.
Eğitim; akıl, bilim ve çağdaş standartlara dayalı ve öğrenci odaklı olarak yapılandırılacak ve siyasetin toplum mühendisliği aracı olarak kullanılmayacaktır. Eğitim kalitesinin mevcut durumu ülkemizin en temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Üniversitelerden başlayarak temel eğitime yayılan bu sorunlara kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki aşamalı bir çözüm planı uygulanacaktır.
Yükseköğrenimde idari reform yapılacak, Devlet üniversiteleri özerkleşecektir. Üniversitelerin bilim yapar hale gelmesinin önü açılacaktır. Üniversitelerin bölünmesi engellenecektir. Yükseköğrenim öğrencilerimizin yurt sorunları tamamen çözülecektir. Yükseköğrenim gören öğrencilerimize, her 19 Mayıs’ta 500 TL gençlik bursu ve her 29 Ekim’de 500 TL Cumhuriyet bursu verilecektir. Üniversite öğrencilerine verilen burslar, mezuniyetten sonra iş buluncaya kadar iki yıl süreyle ödenmeye devam edecektir.
Her sene 10,000 üniversite mezunu dünyanın değişik ülkelerinin en iyi okullarına yüksek lisans ve doktora yapmak üzere gönderilecektir. Bu gençlerimizin, yurda döndüklerinde, ülkemizin üniversitelerinde, sanayisinde, kültür ve sanat hayatında etkin rol oynamaları sağlanacaktır. Ülkemizdeki bilgisayar mühendisi sayısı 100.000’e çıkarılacaktır. Türkiye bilişimde teknoloji üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna getirilecektir.
Bütün çocuklarımıza kaliteli eğitim imkânı sunulacaktır. Okul Öncesi Eğitim zorunlu hale getirilecektir. İkili eğitim tümüyle kaldırılacak, tam gün eğitim sistemine geçilecektir. Taşımalı eğitim ve birleştirilmiş sınıf uygulaması sona erdirilecektir.
Çocuklarımız istemediği okul türüne yönlendirilmeyecektir. Proje okul uygulaması kaldırılacaktır. Okullar için zorunlu bağış alınması engellenecektir. Hiç bir sınavdan giriş ücreti alınmayacaktır. Engelli çocuklarımız için özel eğitim programları geliştirilecek, devlet bu evlatlarımızın hayat boyu güvencesi olacaktır. Başta ekonomik hakları olmak üzere öğretmenliğin statüsünü güçlendireceğiz. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilecektir.
Öğretmenlere, Eğitim-Öğretim yılı açılışında verilen ikramiyeden bağımsız olarak, her 24 Kasım’da bir maaş ek ödeme yapılacaktır. Sözleşmeli öğretmenlik kaldırılacak, öğretmenlere çalışma güvencesi sağlanacaktır. Öğretmen alımında mülakat sistemi kaldırılacaktır. Öğretmene akademik kariyer yapma imkânı verilecektir.
Sağlık yatırımlarının yanı sıra, kaliteli ve herkesin erişebileceği sağlık sistemini oluşturmak temel önceliğimizdir. Sağlık hakkı bütünüyle piyasa koşullarına bırakılamayacak temel bir haktır. Devlet bu alanda halkın yararına olan gerekli bütün düzenlemeleri ve müdahaleleri yapacaktır. 18 yaşına kadar herkes, sahip olduğu nüfus cüzdanından başka hiçbir belgeye ve işleme ihtiyaç duymaksızın, bütün sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanacaktır. Vatandaşlarımızın her türlü ilaca erişmesini temin etmek için gereken düzenlemeler yapılacaktır.
Temiz ve doğal ortamda yaşamak herkesin hakkıdır. Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek nesillerin haklarını da gözeten, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir politikalar geliştirilecektir. Şehirleşmede, imar planlamasında, yerüstü ve yeraltı doğal kaynakların kullanımında, ulaştırma ve enerji projelerinde, çevrenin ve doğal hayatın korunması temel hedefimizdir. Ekoloji- Ekonomi dengesini gözeten, çevreye saygılı bir sanayi kurulacaktır. Çevrenin kirlenmesine izin vermeyeceğiz, kirletene bedelini mutlaka ödeteceğiz. Yerel yönetimlerin çevreyi ve doğayı korumalarına ilişkin sorumluluklarını arttıracağız. Yerel halkın çevre konusundaki karar alma süreçlerine gerçekçi ve etkin katılımı sağlanacaktır. Doğal yaşamın korunması ve hayvan haklarının gözetilmesi konusundaki uygulamalarımız, ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yürütülecektir.
Çiftçinin piyasa koşullarının altında ezilmesine izin verilmeyecektir. Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta ithalatçı olmaktan çıkarıp, kendi kendine yeter ve ihracat yapar hale getireceğiz. Türkiye’yi Avrupa’nın organik tarım ve hayvancılık merkezi yapacağız. Tarıma dayalı sanayi önceliğimizdir. Başta mazot ve gübre olmak üzere tarımda girdi fiyatları makul düzeyde tutulacaktır, çiftçiye mazot 3 TL den verilecektir. Tohum Enstitüsü kurulacak ve çiftçimize toprağa en uygun tohumlar tedarik edilecektir. Şeker fabrikalarının özelleştirme kararlarını iptal edeceğiz. Meraların köyün ortak malı olarak kalmasını sağlayacağız. Devletin modern tarım ve hayvancılığa yol göstermesi, bilgi ve teknoloji üretmesi amacıyla bölgesel merkezler kurulacaktır. Yıllardır bir türlü bitirilemeyen GAP Projesi tamamlanacaktır.
Çalışanların örgütlenmesinin ve hak arayışlarının önündeki engelleri kaldıracağız. İşçilerin sendikal hakları ile grev hakkını kullanılamaz hale getiren yasal hükümleri kaldıracağız. Herkese iş ana hedefimizdir. Küresel rekabete uygun yeni istihdam alanları yaratmayı teşvik edeceğiz. Kayıt dışı çalışma engellenecektir. Asgari ücret 2,200 TL olacaktır. Aile sigortası uygulaması hayata geçirilecektir.
Kadınlarımız, çalışma hayatından siyasete kadar hayatın her alanında hakları olan yeri alacak ve toplumsal yaşantımızı zenginleştireceklerdir. Kadınların, özellikle siyasal yaşama katılmalarının ve yönetimde üst makamlara yükselmelerinin önü açılacak, pozitif ayrımcılık desteklenecektir. Kadınların, şu anda %32 olan istihdama katılım oranı 50%ye çıkarılacaktır. Kadına ve çocuklara yönelik şiddetle etkin biçimde mücadele edilecektir.
Kültür politikalarımızın hedefi, toplumun ve bireyin, düşünsel, estetik ve manevi yaşamını zenginleştirmek ve yüceltmektir. Özgür düşünceyi ve sanatsal yaratıcılığı teşvik edeceğiz. Toplumun, estetik duyarlılıktaki eserler ve fiziki çevre ortamında gelişmesi sağlanarak yaşam kalitesi kültürel boyutuyla da yükseltilecektir. Toplumun ve bireyin nitelikli kültür ve sanat faaliyetlerine kolaylıkla ulaşılabilmesi sağlanacaktır. Sanat faaliyetleri desteklenecek ve sanatçıların örgütlenmeleri sağlanacaktır. Merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin kültür yatırımlarına daha fazla kaynak ayırması sağlanacaktır.
Sporun siyasallaşması engellenecektir. Spor yönetiminin özerkliği yeniden tesis edilecektir. Başta atletizm olmak üzere bütün spor dalları özendirilecektir. Spor altyapısı güçlendirilip çağın gereklerine uygun hale getirilecektir. Üstün yetenekli gençler için özel yetiştirme projeleri geliştirilecektir. Passolig uygulaması kaldırılacaktır.
Turizm çeşitlendirilerek 12 aya yayılacak, yabancı turist sayısı 60 milyona, turizm gelirlerimiz 60 milyar dolara çıkarılacaktır. Kültür, doğa, sağlık alanlarındaki turizm yatırımları teşvikler yoluyla desteklenecek, turizm bölgelerinin alt yapı yatırımları gerçekleştirilecektir. Türkiye’nin turizm tanıtımı kamu ve özel sektör ortaklığında kurulacak özerk bir kurum tarafından etkin bir şekilde yürütülecektir.
Turizm, iki merkeze bağımlı olmaktan kurtarılarak, ülke sathına yayılacaktır. İlk etapta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu odaklı “Van Gölü ve Çevresi” ve Orta Anadolu odaklı “Kapadokya ve Çevresi” Turizm Entegre Projeleri başlatılacaktır. Yalnız Turizmin değil, doğal yaşamın korunması kaygılarının ön plana alındığı, Karadeniz’in Doğal Değerlerini Koruma Programı, bütün Karadeniz’i kapsar biçimde uygulanacaktır. Turizmde istihdam politikası sürdürülebilir hale getirilecek, yaz-kış istihdam dengesinin sağlanması için kış aylarında istihdam teşviki uygulanacaktır.
Değerli Vatandaşlarım,
Yeni dönemde yerine getirmek zorunda olduğumuz bir başka hayati görevimiz, birbirlerine düşmanlaştırılan insanlarımızı barıştırmaktır. Ayrışmanın, bölünmenin ve kamplaşmanın bu ülkede yaşayan hiç kimseye fayda sağlamayacağı gerçeğini anlatacağız.
Saygın bir ülke olmanın ve uluslararası toplumda kaybettiğimiz güçlü konuma yeniden ulaşmanın yolunun, içerde sağlayacağımız birlik ve bütünlükten geçtiğini her zaman göz önünde bulunduracağız. Bu nedenle, kardeşlik, barış, huzur, refah ve sevgi yol gösterici değerlerimiz olacaktır. Siyasette hakka, hukuka ve milletin tümüne saygılı bir üslup yerleştireceğiz.
Türkiye’nin geleceği için ortak kaygıları paylaşan, Cumhuriyetin geleceği için ortak bir mücadele vermek isteyen herkesle birlikte yürüyeceğiz. Yolumuzu aydınlatan ışık Milletimizin gücüdür. Büyük Atatürk ve arkadaşlarının kutlu uğraşlarında en büyük dayanakları olan bu milletin gücüne güveniyoruz.
Milletimizin karşısına, çocuklarımızın aydınlık geleceğini geri almayı hedeflemiş bir bilinç ve kararlılıkla çıkıyoruz. Cumhurbaşkanlığını kazanacağız, meclis çoğunluğunu alacağız.
Hemen ardından, onarım politikalarımızı uygulamaya başlayacağız. Anayasal rejimi canlandıracağız, Hukukun üstünlüğü ilkesini hâkim kılacağız, Ekonomiyi güçlendireceğiz, Parlamenter demokrasiyi tekrar bütün kurumlarıyla hayata geçireceğiz ve toplumda yaratılan düşmanlıkları ortadan kaldıracağız. Cumhuriyetimizi, çıkardıkları rotasına yeniden oturtacağız.
Halkın geleceğe olan güvenini yeniden ve güçlü biçimde tesis edeceğiz. Aydınlığa ve refaha doğru olan yolculuğumuzu yeniden ve büyük bir şevkle başlatacağız. 2023’de, Cumhuriyetimizin hak ettiği yüzüncü yıl sevincini, bütün yurttaşlarımızla birlikte huzur ve barış içerisinde kutlayacağız. Gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz onarım döneminde, Türk milletinin Cumhuriyete inanmış her ferdiyle birlikte yürümek azmindeyiz. Büyük Milletimizin her ferdini bu Gelecek Bildirgesine ortak olmaya davet ediyoruz.
Birbirimizle Barışacağız, Birlikte Büyüyeceğiz ve Hakça Bölüşeceğiz.
Milletimize inanıyoruz, kendimize güveniyoruz, biz kazanacağız, Cumhuriyet kazanacak.