Yazar: Mohshin Habib, 25 Eylül 2017
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 2 Ekim 2017
‘‘Mevcut kriz yanlış ve haksız bir şekilde, masum Müslüman azınlığa Myanmar güvenlik kuvvetleri tarafından uygulanan bir ‘‘etnik temizlik’’ ve Rohingya Müslümanlarının durumuna, Myanmar dış işleri bakanı ve fiili olarak devletin başı olan Aung San Suu Kyi’nin ilgisizliği olarak gösterilmektedir.’’
‘‘Rohingya Müslümanlarının uyguladığı taktik terörizmdir. Bu konuda herhangi bir şüpheye yer yoktur. Kyi, bütün Rohingya toplumunu terörist olarak nitelendirmemekte, sadece ellerinde silahlar, palalar ve el yapımı patlayıcı düzenekleri ile sadece kendi halkını değil; Budistler, Hindular ve önlerine çıkan herkesi öldüren bir grubu tanımlamaktadır. Bu katiller çok sayıda güvenlik kuvveti mensubunu öldürmüş ve bölgede büyük bir tahribata neden olmuştur. Bangladeş’e kaçan insanlar, kendi radikal İslamcı gruplarının ellerinden kurtulmak için kaçmaktadırlar. Uluslararası toplum, suçlama yapmadan önce neler olup bittiğini anlamak zorundadır.’’
İslami terörist gruplar ile Myanmar hükümeti arasında patlak veren çatışmalar, Güneydoğu Asya’da mülteci krizine neden olmuş ve Birleşmiş Milletler ve uluslararası medyanın dikkatlerinin, Budist çoğunluğun yaşadığı Myanmar’ın izole bir bölgesi olan, kuzey Rakhine’de yaşayan Rohingya Müslümanlarının üzerinde odaklanmasına neden olmuştur.
2017 yılı ağustos ayının sonlarında, kendisini Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu olarak adlandıran bir terörist grup, kuzey Rakhine bölgesinde, Myanmar güvenlik kuvvetlerine karşı koordineli saldırılar başlatmıştır. Myanmar ordusu 370 saldırganı öldürdüğünü duyurduğunda ise Rohingyalı eylemciler ölenlerin birçoğunun masum siviller olduklarını ve Myanmar güvenlik güçlerine yapılan saldırılara karışmadıklarını iddia etmişlerdir. Eylemciler, Myanmar hükümetini Rohingya köylerini tahrip etmekle de suçlamışlardır, bu tahribat uydu görüntüleri ile doğrulanmıştır. Fakat Myanmar hükümeti, bütün saldırıların Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu tarafından gerçekleştirildiğini ve bu terör örgütünün benzer saldırıları 2016 yılı Ekim ayı içinde Myanmar güvenlik kuvvetlerine de de yaptığını ifade etmiştir.
Bu olaylardan sonra, bağımsızlığını kazandığı 1948 yılından önce Burma’ya yerleşen yüzbinlerce Rohingya Müslümanı, neredeyse iki yıldır, şiddet ve sefaletten kurtulmak maksadıyla, komşu Hindistan ve Bangladeş’e kaçmaktadır. Kendi ulusal güvenliğinden endişe eden ve kaçan gruplar arasında Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu teröristleri ve İslami Devlet terör örgütü ve başka İslamcı organizasyonlara sempati duyanlar olabileceğini düşünen Hindistan devleti, sınırını illegal olarak geçen herkesin ülkeyi terk etmesi yönünde bir emir yayımlamıştır. Hindistan hükümetinin bu hareketine Hindistan Yüksek Mahkemesi karşı çıkmıştır. Bangladeş’in bu probleme tepkisi; Rohingya Müslüman mültecilerinin hareketlerini ciddi şekilde sınırlandırmak olmuştur.
Mevcut kriz, yukarıda da belirtildiği gibi yanlış ve haksız bir şekilde, masum Müslüman azınlığa Burma güvenlik kuvvetleri tarafından uygulanan bir ‘‘etnik temizlik’’ ve Rohingya Müslümanlarının durumuna Myanmar dış işleri bakanı ve fiili olarak devletin başı olan Aung San Suu Kyi’nin ilgisizliği olarak gösterilmektedir. Ve birçok medya organı ve insan hakları savunucusu da Kyi’nin elinden Nobel Barış Ödülünün geri alınmasını talep etmektedir. Kyi, 1991 yılında Nobel Barış Ödülüne, ülkenin askeri cunta liderlerine karşı verdiği demokratikleşme mücadelesi nedeniyle layık görülmüştür.
Fakat Priscilla Clapp, Kyi hakkında anlatılan hikâyelere şiddetle karşı çıkmakta ve Kyi’nin yaptıklarının, sadece Ekim ve Ağustos aylarında İslami teröristler tarafından yapılan saldırılara karşılık vermek olduğunu iddia etmektedir. 7 Eylül 2017 tarihinde, France 24 ile yaptığı mülakatta Clapp, saldırıların Pakistan ve Suudi Arabistan’dan Bangladeş üzerinden bölgeye gelen teröristler tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmektedir. Clapp’ın iddiaları, 2005 yılında, Güneydoğu Asya Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapan Dr. Aye Chan tarafından yapılan ayrıntılı bir analizde de desteklenmektedir.
Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusunun en büyük lideri olan Attaullah Abu Ammar Junnani, Pakistan’da doğan ve Rohingya’ya göç eden bir babanın oğludur ve İslami okullara gittiği ve Suudi imamlarla ilişkilerini ilerlettiği Mekke’de büyümüştür. Myanmar hükümetine göre Attaullah Abu Ammar Junnani, Pakistan’da Taliban’dan gerilla savaşı eğitimi de almıştır. Myanmar’ın yıllarca baskı altında tutulan Müslüman azınlığı için savaştığını iddia etse de kullandığı yöntemler tamamen İslami teröristlerin yöntemleri ile aynıdır. Myanmar için en büyük tehlike; giderek daha fazla sayıda Müslümanın bu terör örgütü tarafından radikalleştirilmesidir, aynı tehlikeden korkan Hindistan ve Bangladeş, tamamen bu nedenle mültecilerin ülkelerinin ulusal güvenliği için bir tehdit olduğunu düşünmektedirler.
Bütün suçu Myanmar hükümetinin üzerine yıkmak yerine uluslararası toplum ve insan hakları grupları gerçek tehdidi bilmek ve öğrenmek zorundadır. Sadece o zaman Kyi, Rakhine halkı için hazırlanan ve huzurlu, adil ve müreffeh bir gelecek vadeden planı uygulamaya koyabilir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak ve kısaltılarak çevrilmiştir ve yazar Mohshin Habib’in görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi Sun savunma net sitesi ve çevirenin yazar ile aynı görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Mohshin Habib Bangladeşli bir yazar, köşe yazarı ve gazetecidir. Daily Asian Age editörü olarak görev yapmaktadır.
Yazının orijinaline aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
https://www.gatestoneinstitute.org/11045/myanmar-rohingya-crisis
ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ WEB SİTESİNDEN…
Myanmar: Uluslararası Adalet Divanı, Arakanlıların korunması için tedbir alınmasını istedi
24 Ocak 2020 18:20
Uluslararası Adalet Divanı bugün aldığı kararla, Myanmar’dan Arakanlılara yönelik soykırım kapsamına giren fiillerin engellenmesi için “önleyici tedbirler” almasını istedi. Konuya ilişkin açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü Bölgesel Direktörü Nicholas Bequelin şunları söyledi:
“Bugünkü karar, Myanmar’ın üst düzey yetkililerine bir mesaj iletiyor: Dünya sergilediğiniz vahşetlere hoşgörü göstermeyecek ve Arakan Eyaleti’ndeki gerçekliğe dair içi boş söylemlerinizi körü körüne kabul etmeyecek. Arakan’da yaşamaya devam eden yaklaşık 600 bin Arakanlı en temel haklarından devamlı ve sistematik olarak mahrum ediliyor. Arakanlılar, gelecekte yapılabilecek katliamlara ilişkin gerçek bir tehlike altında.”
Nicholas Bequelin, Myanmar’ın Uluslararası Adalet Divanı’nın kararına uyarak, Arakanlılara yönelik süregelen ihlallere son vermesi gerektiğini belirterek: “Myanmar bu süre zarfında yaşananlara dair kanıtların yok edilmesini engellemek için de derhal harekete geçmelidir” Dedi.
Bequelin “Uluslararası Adalet Divanı’nın kararı, Myanmar hükümetinin oluşturduğu ‘Bağımsız Soruşturma Komisyonu’nun bulguları hakkındaki özet raporun yayımlanmasından yalnızca birkaç gün sonra alındı. Bağımsız ve tarafsız olmayan Komisyon, Arakanlılara yönelik suçları soruşturmak üzere güvenilir bir çaba olarak değerlendirilemez. Ayrıca, Arakan’da veya ülkenin bir başka bölgesinde yaşayan diğer etnik azınlıklara yönelik ağır ve geniş kapsamlı ihlalleri soruşturmak için de herhangi bir çaba gösterilmedi” dedi. Bequelin, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Komuta sorumluluğu bulunanlar da dahil olmak üzere ağır ihlallerden sorumlu olan herkesten hesap sorulmadığı sürece, buna benzer katliam suçları yaygın bir şekilde işlenmeye devam edecektir. BM Güvenlik Konseyi, Myanmar’daki durumu acilen Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşımalıdır.”
Arka Plan
Gambiya, 11 Kasım 2019’da, Myanmar’a karşı 1948 Cenevre Sözleşmesi gereğince sahip olduğu yükümlülükleri ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı. Gambiya, davada hüküm verilene kadar, Uluslararası Adalet Divanı’nın Myanmar’dan acilen Arakanlılara karşı soykırım suçu kapsamına girebilecek veya bu suça sebep olabilecek tüm fiillerin engellenmesi için “önleyici tedbirler” almasını istemesini talep ediyordu.
Önleyici tedbirlere ilişkin açık duruşmalar 10-12 Aralık 2019’da Lahey’de görüldü. Myanmar’ın Hükümet Başdanışmanı ve fiili lideri Aung San Suu Kyi başkanlığındaki Myanmar heyeti soykırım suçlamalarını inkar ederek, mahkemeden davayı düşürmesini ve önleyici tedbirlere ilişkin talebi reddetmesini istedi.
Myanmar hükümetinin oluşturduğu ‘Bağımsız Araştırma Komisyonu’ nihai raporunu 20 Ocak 2020’de Myanmar Devlet Başkanı’na sundu. Komisyon, Myanmar güvenlik güçlerinin savaş suçlarından ve “orantısız güç kullanımından” sorumlu olabileceği, ancak soykırım maksadına yönelik herhangi bir kanıt tespit edilmediği sonucuna vardı. Raporun tamamı henüz kamuoyuna açıklanmadı.