İktidara geldiğimiz ilk günden bu yana ekonomideki tezimiz düşük faizdir ve bir de faiz-enflasyon ilişkisini ben devamlı ‘faiz sebep, enflasyon neticedir’ diye işlemişimdir. Bugün de ben yine aynı tezi savunuyorum. Bazıları enflasyonun sebep, faizin netice olduğunu savunuyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve Ekonomist Recep Tayyip Erdoğan.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 07 Aralık 2021
Enflasyon Nedir?
Enflasyon, bir ekonomide ortalama fiyatlar genel seviyesinin hızlı, kalıcı ve sürekli olarak artmasıdır. Fiyatların hızlı, kalıcı ve sürekli olarak artmasına ve özellikle sabit gelirlilerin ezilmesine neden olan enflasyon çeşitleri ise genel olarak; talep, maliyet ve yapısal olmak üzere sınıflandırılmaktadır.
Nominal Faiz Oranı Nedir?
Faiz; bir borçlunun aslında sahip olmadığı paranın kullanımı için ödediği bedeldir. Enflasyon oranına göre nominal ve reel faiz olarak ikiye ayrılmaktadır. İşlem anında geçerli olan ve paranın zaman değerini belirleyen faiz oranıdır. Nominal faiz oranı enflasyonu hesaba katmaz, fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen değişimler dâhil değildir.
Reel Faiz Oranı Nedir?
Enflasyondan arındırılmış faizdir. Yani; reel faiz oranı, nominal faizin içindeki enflasyon etkisinin arındırılmasından sonra kalan orandır.
Fisher Denklemi
Fisher Denklemi’ne (R= r+i) (R= Nominal Faiz Oranı, r= gerçek faiz oranı, i=enflasyon) göre nominal faiz oranı gerçek faiz oranı ile enflasyon toplamına eşittir.
Fisher, Miktar Teorisinin aksine enflasyondaki örneğin %20 oranındaki bir artışın nominal faiz oranında da %20 oranında bir artışa neden olduğunu ileri sürmektedir. Enflasyon oranı ile nominal faiz oranı arasındaki bu bire bir ilişkiye Fisher Etkisi adı verilmektedir.
Döviz Kuru-Faiz Oranı-Enflasyon 2004-2019 Yılları Seyri. Faiz oranlarındaki artışa rağmen Türk Lirasının değer kaybı giderilememiştir. Kaynak TCMB
Neo-Fisherizm makroekonomik yaklaşımı ilk olarak Türkiye’de değil, ABD’de 2010 yılında Minneapolis FED Başkanı Narayana Kocherlakota’nın; gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının faiz oranlarını düşürmelerinin ve parasal genişlik politikası uygulamalarının ardından enflasyonun neden beklenildiği gibi yükselmediğini 20’nci yüzyıl ekonomisti Irving Fisher’e dayanarak açıklamaya çalışmasıyla ortaya çıkmıştır.
Kocherlakota konuşmasında; böyle durumlarda merkez bankalarının nominal faiz oran hedeflerini yükselterek enflasyonu yükseltebileceklerini ileri sürmektedir. Bu yaklaşım; faiz oranlarının düşürülerek enflasyonun azaltılacağını savunan alışılmış monetarizm teorisinin tam tersidir.
Neo-Fisherizm teorisi henüz ana akım ekonomi uzmanları tarafından kabul edilmese de birkaç göze çarpan savunucusu bulunmaktadır ve ekonomi uzmanları arasında oldukça hararetli tartışmalara vesile olmuştur.
Neo-Fisherizm teorisine göre nominal faiz oranı yükseldiğinde enflasyon yükselmekte, tersi durumda, yani nominal faiz oranı düştüğünde ise enflasyon da düşmektedir.
Nasıl, tanıdık geldi mi? Evet yanılmadınız; faizi şahsi düşmanı ilan eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yüksek faizin enflasyona neden olduğunu ve faiz oranları düştüğünde, enflasyonun da düşeceğini savunan bir ekonomisttir.
Neo-Fisherizm teorisi; faiz oranlarındaki düşüşün fiyat seviyesinin yükselmesine ve ardından orijinal seviyesine geri dönmesine neden olduğunu söylememektedir. Neo-Fisherizm teorisini savunanlar haklıysalar; faiz oranlarını uzun süre düşük seviyelerde tutmak uzun vadeli bir deflasyonist eğilime neden olacak ve bu da sonunda fiyat seviyesini, faiz oranlarının eski yüksek seviyede tutulması durumuna nazaran daha da aşağılara itecektir.
Bir düşünce deneyi yapalım. Hükümetin hiç borcunun olmadığını varsayalım ve merkez bankası nominal faiz oranı da uzun süre değişmeyecek şekilde %20 seviyesinde olsun. Gerçek faiz ne olurdu? Sonsuza kadar %20 seviyesinde kalmaları mümkün değildir, çünkü hiçbir toplum fiziksel olarak tahvil sahiplerine sıfır riskle getiri sağlayamaz. Sonunda ya merkez bankası nominal faiz oranı üzerindeki kontrolünü kaybeder ya da Neo-Fisherizm teorisyenlerinin dediği gibi enflasyon yükselir. Merkez bankasının nominal faiz oranı üzerindeki kontrolünü kaybetmesi standart para politikası modellerinin çökmesi anlamına gelmektedir ve bu da para talebinin mikroekonomisi hakkında yeniden düşünülmesini gerektirir. Geriye kalan tek alternatif Neo-Fisherizm’in öngördüğü enflasyonun yükselmesidir.
Uzun lafın kısası; ‘‘faiz sebep, enflasyon netice’’ argümanı ekonomi uzmanları arasında hâlâ tartışılmakta olan bir meseledir.