Rusya hiçbir şey yapmıyor mu? Rusya aslında gelişen dünyaya enerji sağlamak için altyapılar inşa etmektedir.
Yazar: Vanand Meliksetian, RUSSIA INSIDER, 11 Ağustos 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 21 Nisan 2019
Dünyanın en büyük doğal gaz ve petrol üreticisi ve ihracatçısı olarak Rusya, küresel jeopolitik gündemin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC- Organization of the Petroleum Exporting Countries) ile son yapılan anlaşma, Moskova’nın fiyatları belirlemedeki gücünün net bir kanıtıdır. Bununla birlikte başka bir enerji üretim alanında Rusya çok daha hâkim bir pozisyondadır: nükleer enerji.
Rus nükleer endüstrisi dünyanın en eski ve gelişmiş endüstrilerinden bir tanesidir. İkinci Dünya Savaşının bitmesinden ve Soğuk Savaşın başlamasından sonra, nükleer teknoloji, rekabet halindeki bloklar arasında sadece güvenlik amaçları ile caydırıcı bir güç olmamış, bunun yanı sıra bir saygınlık sembolü haline de gelmiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB- Союз Советских Социалистических Республи), güç dağıtım şebekesine bağlanan ilk nükleer santral 1954 yılında inşa edilmiştir. Sonraki yıllarda küresel nükleer santral inşasında Fransa, Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği en önde gelen üç ülke olmuştur.
Komünizmin çökmesi ve Soğuk Savaşın sona ermesi, Sovyetler Birliğinin yerini alan Rusya Federasyonu tarafından nükleer teknolojinin geliştirilme çabalarını önemli ölçüde azaltmıştır. 2007 yılında Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülke içinde sivil nükleer teknoloji sektörünün geliştirilmesi maksadıyla; devlet kontrolünde bir şirketin kurulması kararnamesini imzalamıştır. Putin’in bu hamlesiyle, Rusya’da nükleer enerji sektöründeki aşağı doğru gidiş değişmiş ve sonraki yıllarda ses getiren bir başarıya dönüşmüştür.
Rusya devleti tarafından işletilen Rosatom şirketinin sipariş listesi sürekli olarak artmış ve geçtiğimiz yıllarda 300 milyar dolara yükselmiştir. Hâlihazırda 12 ülkede toplam 34 reaktör inşa halindedir ve birkaç ülke daha Rus nükleer reaktörlerine olan ilgilerini belirtmişlerdir. Rosatom şirketinin sipariş listesinde yer alan; planlanan veya inşa halinde olan bütün nükleer güç santrallerinin küresel piyasadaki payı %60 oranındadır.
En fazla sayıda reaktörün inşa halinde olduğu Çin de oldukça iddialı bir sivil nükleer güç santral sektörüne sahiptir. Beijing’in dışsatıma yönelik nükleer reaktör teknoloji geliştirme yönündeki gayretleri, uzun vadede Rosatom için riskler oluşturmaktadır. Bununla birlikte, Çinli bilim insanları tarafından önemli başarılara imza atılmış olsa da Beijing’de devlet töreniyle onaylanan dört adet ilave Rus yapımı nükleer reaktör anlaşmasının da gösterdiği gibi, Rus reaktörleri Asya ülkelerinde hâlâ popülerliğini sürdürmektedir.
Rus sivil nükleer teknolojisi, çekici anlaşmalar nedeniyle birçok ülkenin ilgisini çekmektedir. Rusya tarafından inşa edilecek olan nükleer santraller, birçok ülke için tarihlerindeki ilk nükleer santral olma özelliğini taşırken, birkaç santral de gelişmekte olan ülkelerde kurulacaktır. Birçok durumda Rusya’nın nükleer paket programları, Rosatom’un hem finans hem de santrallerin günlük işletimlerini yapmasının yanı sıra, santrallerin inşası ve nükleer yakıtın sağlanmasını da kapsadığından müşterilerin oldukça ilgisini çekmektedir. Ayrıca Rosatom, sektördeki rakipleriyle kıyaslandığında, müşterilerine oldukça büyük avantajlar da sunmaktadır.
Geçmişte sivil nükleer güç reaktör sektörü; Areva ve Westinghouse (Toshiba) gibi batılı şirketlerin hâkimiyeti altındayken, Rosatom’un yurtdışındaki büyük başarıları ve Batı dünyasında nükleer teknolojiye olan talebin azalması nedeniyle, bu şirketlerin gelirleri azalmış durumdadır. Hatta Westinghouse şirketi iflasını ilan etmiş, fakat kredi kurumları ile bir anlaşma yapmayı başararak mali problemlerini halledebilmiştir.
Fakat Rosatom ve bu nedenle Moskova da risklerle karşı karşıyadır. Bütün projelerin planlandığı şekilde yürümesi durumunda Rus şirketi, sözleşme gereği bazı durumlarda sorumluluğunu üzerine aldığı, çok büyük miktarda nükleer atık problemi ile karşı karşıya kalacaktır. Bunun da ötesinde tehlikeli atıkların, teröristler ve suçluların gerçek bir tehdit oluşturduğu bir ortamda, hırsızlığa karşı da korunmaları gerekmektedir.
Moskova’nın petrol ve doğal gaz sektöründe Rosneft ve Gazprom’a, savunma sektöründe Rosoboronexport’a ve nükleer enerjide de Rosatom gibi Rus devlerine sağladığı desteklerin nedeni sadece finansal gelir elde etmek değildir. Bu çok önemli ve kritik sektörlerde, çeşitli ülkelerle yapılan yüksek profilli anlaşmalar Kremlin’e bu ülkelerde diplomatik bir nüfuz da kazandırmaktadır.
Bütün bunların ötesinde, sivil nükleer enerji sektörü halkın gözünde oldukça hassas bir konuma sahiptir. Bugüne kadar başarıyla yürütülen anlaşmalardaki bir tutum değişikliği, bütün gelişmeleri ansızın durdurabilir veya ters yöne çevirebilir. Elektrik üretiminin birçok yönteminin olması, nükleer seçeneğin devre dışında kalması durumunda karar vericilere birçok alternatif çözümler sağlamaktadır. Fukushima nükleer santrali felaketi, dünyanın sivil nükleer enerjiyle olan aşk-nefret ilişkisinin son örneğidir. Japonya’nın güç santralindeki erime, dünyanın üçüncü ve dördüncü en büyük ekonomileri olan Japonya ve Almanya’daki enerji politikalarının dramatik bir şekilde değiştirilmesine neden olmuştur. Sonuç olarak da bu ülkelerde sıvı doğal gaza (LNG) olan talep ve yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar son yıllarda çok büyük ölçüde bir artış göstermiştir.
Rosatom sipariş defterinin etkileyici bir şekilde dolu olması ve önümüzdeki yıllarda birkaç potansiyel anlaşmanın yapılması daha söz konusu olsa da öngörülemeyen olaylar bu gelişmeleri ciddi şekilde engelleyebilir. Nükleer enerji işinin yüksek risk içeren doğası, güç üretim sektörünün diğer alanlarında rastlanmayan, kendine özgü risk azaltma tedbirlerinin uygulanmasını gerekmektedir. Nükleer enerji sektörü büyük oranda itibar ve emniyete bağlı olduğundan, yapılacak tek bir hata veya meydana gelebilecek bir kaza, Rosatom şirketinin itibar ve kazanma serisini bir gecede yerle bir edebilir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Russia Is a World Superpower in Exporting Nuclear Energy
As the world’s largest natural gas and oil producer and exporter, Russia plays an important role in setting the global geopolitical agenda. The recent agreement with OPEC is evidence of Moscow’s ability to set prices. However, in another field of energy production Russia captures an even more dominant position: nuclear technology.