savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5503
EURO
36,4552
ALTIN
2.965,61
BIST
9.131,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Az Bulutlu
2°C

O TEPEDEKİLERİN UMURUNDA DEĞİLİZ!

O TEPEDEKİLERİN UMURUNDA DEĞİLİZ!

Burada haysiyetiyle, alnının teriyle, duasıyla, dansıyla, aşkıyla, çocuklarıyla, eşit, başı dik, kardeşçe yaşamak isteyen koskoca bir halk var…

Özlem Uzun, Sun Savunma Net, 16 Temmuz 2020

O TEPEDEKİLERİN UMURUNDA DEĞİLİZ!

 

O TEPEDEKİLERİN UMURUNDA DEĞİLİZ!

 

Burada haysiyetiyle, alnının teriyle, duasıyla, dansıyla, aşkıyla, çocuklarıyla, eşit, başı dik, kardeşçe yaşamak isteyen koskoca bir halk var…

 

 

Özlem Uzun, Sun Savunma Net, 15 Temmuz 2020

 

 

“Çok anlatılır, filmleri çekilmiştir, kitapları yazılmıştır…” Çanakkale Savaşı’nda, çatışmalar kesildiğinde siperlerde birbirinin söylediği şarkılara türkülere kulak kesilen askerlerden söz ederler…

Birbirlerine çikolata sigara falan atarlar…

Küfürleşirler, şakalaşırlar, sonra sabah olur, tetikler çalışır, şarkısını gözleri dolu dolu dinlediği adamı öldürür…

O meşhur, havada birbirine geçip kaynamış iki mermi görüntüsü hem acımasız bir savaşın, hem savaşın anlamsızlığının simgesidir…

Yine Birinci Dünya Savaşı’dır: Alman ve Fransız askerleri Noel gecesi siperlerinden çıkıp birlikte kutlama yaparlar, futbol oynarlar, maçı 5-4 Almanlar kazanmış diye rivayet edilir, bir rivayete göre o gün öyle kaynaşırlar ki birbirleriyle, karşı taraf ölmesin diye gelen takviye birlikleri yanıltan, yanlış istihbarat veren askerler olur… Diğer taraftakilerin kaçmaya zamanları kalsın da kurtulsunlar diye…

İnsanlığın fıtratında sadece savaşın değil, barışın da olduğuna dair pek az cesaret verici örneklerdir bunlar…

Birbirinin yaralısını sırtında taşıyanlar, diğerinin ölüsünü başka bir dinin geleneklerini öğrenip gömmeye gayret edenler, “düşmanının” cebinde bulduğu aşk mektubunu ne yapıp edip muhatabına ulaştırmak için didinenler…

Modern savaşlarda, binlerce esir askerin, savaşın acımazlığı dâhilinde, kör faşizmle veya kaynakların “güya” o anki yetersizliği sebebiyle, her tür uluslararası anlaşmanın ihlaliyle öldürüldüğü örnekler çoktur, ama savaşı bir anda anlamsızlaştırıveren yukarıdaki gibi hikâyeler de mümkün olmuştur…

İnsanın insan olmaktan vazgeçmesi ne kadar kolaysa, o kadar da zordur çünkü…

Bir tarafında bir katil, diğer tarafında bir aziz taşıyandır insan, yeri geldiğinde düşmanını koruyan, yeri geldiğinde sevdiğini öldürendir…

 “Modern” olmayan, olamayacak olan, uluslararası hukukun esamesinin hiç okunmadığı tek savaş, iç savaştır…

Komşunun komşuyla, kardeşin kardeşle, millet denen o hayali, o tekinsiz topluluğun kendisiyle karşı karşıya geldiği lanetin adıdır…

Ve her daim bir gerekçesi vardır…

Birisinin çok konuşması, çok susması; çok giyinmesi, çok soyunması; çok keyifli, çok keyifsiz olması, her neyse artık…

Bazen işler öyle bir noktaya gelir ki, her şey birilerini boğazlamanın gerekçesi olabilir…

Ama bazen de öyle bir an gelir ki, hayatın boyu, tarihin boyu görmediğin, algılamadığın, bilmediğin acılara aşina olma fırsatı yakalarsın…

Büyük bir kardeşliğin eşiğidir o, bir kutlu barışın ilk cümlesidir… Yaşı büyütülüp asılan çocukların, işkencehanelerde kırılmış nesillerin, bodrumlarda yakılmış insanların sırrına varabilirsin…

12 Eylül darbecileri tarafından yaşı büyütülerek, 13 Aralık 1980 tarihinde, henüz 17 yaşındayken asılan Erdal Eren. Kaynak:Haberler.com

 

Bir köprünün üzerinde silahsız insanlara silah sıkanların nasıl kanlı bir geleneğin şuuruyla, güveniyle, pervasızlığıyla hareket ettiğini anlayabilirsin…

Yoksul erlerin sırtına kemeri savururken, gencecik suratlarına tekmeyi indirirken, senin de vaktiyle o erin yerinde olduğunu bir an durup hatırlayabilirsin…

Hepimizin anlatacak acısı var şimdi…

O acıların müsebbibinin kim olduğuna dair de bir gıdım bilgimiz olmalı…

Tepelerde yürütülen pazarlıkların bizi oradan oraya savuran, birbirimizin canına kast etmemize yol açan kirine, pisliğine dair biraz olsun sezgimiz olmalı…

O tepedekilerin umurunda değiliz…

Neye inandığımız, nasıl yaşadığımız, kasalarındaki paralardan, borsadaki hisselerinden daha önemli değil…

Onlar bir yolunu bulur, gerekirse her tür darbeyi yaparlar, her numarayı çevirirler…

 Asla bilelim istemezler, o mahalledekinin canavar, şu mahalledekinin günahkâr olmadığını…

Biz öldükçe onlar yaşar çünkü… Onlar idam eder, biz ağlarız çünkü…

Mesele tek bir darbeye değil, darbelere karşı çıkabilmekte…

Uluslararası Birlikte Barış İçinde Yaşama Günü. Kaynak: UNESCO

 

Mesele hepimizin aynı kasvetli, dökük, dandik gemide batışa doğru sürüklendiğimizi ve filikanın sadece birilerinin elinin altında olduğunu görebilmekte…

Mesele türlü çeşit katil istihdam edip ölümlerden ölüm beğendirenlerin bize hayatı, dünyayı, umuru, zevki, neşeyi, mutluluğu, sevinci fazla lüks gördüğünü anlayabilmekte…

Buraya bakın, buraya!

Burada haysiyetiyle, alnının teriyle, duasıyla, dansıyla, aşkıyla, çocuklarıyla, eşit, başı dik, kardeşçe yaşamak isteyen koskoca bir halk var…

Seçme katillerinizle, darbeci manyaklarınızla, katliamcı faşistlerinizle ne yaparsanız yapın, biz kazanacağız, barış kazanacak!”

Sevgilerimle…

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.