savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,7403
EURO
36,5512
ALTIN
2.948,63
BIST
9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
8°C
Perşembe Az Bulutlu
9°C
Cuma Az Bulutlu
9°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Oramiral Özden Örnek’in Hâlâ Yanıt Bekleyen Soruları

Oramiral Özden Örnek’in Hâlâ Yanıt Bekleyen Soruları

Oramiral Özden Örnek’in Hâlâ Yanıt Bekleyen Soruları

 

Sayın Cumhurbaşkanı,

Balyoz davasını unutmuş olamazsınız. Ben, yaşadığınız sürece unutamayacağınız veya bizlerin size unutturmayacağı işte o davanın mağdurlarından biriyim. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Çünkü beni tanıyorsunuz, iki yıl beraber görev yaptık.

Size söyleyeceklerim ve sorularım var.

Birinci söyleyeceğim konu: Size katılıyorum, paralel yapı devlet kurumlarından kazınarak temizlenmeli, eksiksiz ve tümü ile…

Sonraki diyeceklerim…

“BU KORKUNUN NEDENİNİ KUNDAKTAKİ BEBELER BİLE BİLİYOR”

17/25 Aralık 2013 olayı iki yönü olan bir olaydı. Birinci yönü istenildiği kadar inkâr edilse de bir yolsuzluk ve hırsızlık olayının yasal yollardan tespiti ve açığa çıkarılmasıydı. Size ve ailenize kadar uzandığı söylenen bu yönü, herhalde sizi, ödünüzü kopartacak kadar korkuttu. Bu korkunun nedenini artık kundaktaki bebekler bile biliyor. Siz bu yönünü hep görmezlikten geldiniz, bir kez bile ağzınıza almadınız.

“BU SORUŞTURMALAR DARBEDİR” DEDİNİZ

İkinci yönüne ise siz ve yanınızdakiler kamuoyunu ikna edebilmek için “Bu soruşturmalar darbedir” dediniz. Böylece bu kadar sık kullandığınız ve size en az 4 genel ve yerel seçim ile 2 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve anayasa referandumu kazandıran darbe sözcüğünün anlamını bilmediğiniz ve öğrenmeye çabalamadığınız ortaya çıktı. İkinci yönü darbeden ziyade güç mücadelesinde izlenmiş bir entrika yoluydu. Aynen sizin 2015 genel seçiminde iddia ettiğiniz tarafsızlığınız gibi. Ama siz bu sözcüğü kullanarak kamuoyunu ikna edemeyeceğinizi çok iyi biliyordunuz. Bu kısmına pek girmediniz…

“SOKAK KÖPEKLERİ GİBİ SERBEST VE DOKUNULMAZ HALDE ORTADA DOLAŞIR BIRAKILMAZ”

17/25 olayını kendi lehinize çevirebilmek için Bakan yaptığınız danışmanız ile birlikte Ordu’ya kumpas kurulduğunu itiraf ettiniz. Herhalde bu tespitiniz size 17 Aralık akşamı vahiy ile gelmedi. Daha öncede pekâlâ biliyordunuz. Kumpas açıklamanızdan bu yana bir buçuk yıl geçti. Ortada, herhalde danışmanlarınızın zamanla her şey unutulur tavsiyesinden dolayı oyalama maksatlı açılmış bir soruşturmadan başka bir şey yok. Üstelik Balyoz olayının yani kumpasın parçalarından en büyüğünün, bir kumpas olduğuna ilişkin artık kesinleşmiş bir mahkeme kararı da var. Dünyanın hiç bir ülkesinde kendi ordusuna bu kadar büyük bir kumpas kuran kişiler bilinerek, sokak köpekleri gibi serbest ve dokunulmaz halde ortada dolaşır bırakılmaz. Hele yurtdışına kaçmaları gibi bir olanak kesinlikle yaratılmaz.

“AYNI GAYRET KUMPAS OLAYININ SORUŞTURMASINDA GÖSTERİLMİYOR”

MİT TIR’ları, Tutuklu Polislerin Serbest Bırakılması, Deniz Feneri, Gezi olayları ve hatta TBMM’de Yüce Divan görüşmelerinde yargının, siyasiler tarafından nasıl yönlendirildiğine, yandaş olduğu değerlendirilen yargı personeli tarafından soruşturma ve kovuşturma sürecinin nasıl süratlendirildiğine hep beraber tanık olduk. Nedense aynı sürat ve gayret yargı mensupları tarafından hayati önemdeki kumpas olayının soruşturmasında gösterilmiyor?

Sadece ben, şahsen bu kumpasa karışmış olduğuna dair güçlü şüpheler taşıyan 50’den fazla kişi hakkında suç duyurusunda bulundum. İlgili savcı, asker personelin suç duyuruları dışında acaba başka bir sivil personelin ifadesine başvurmuş mudur? Vurmadıysa neden başvurmadı?

Aynı şekilde hakkında suç duyurusunda bulunduğumuz bazı kişiler hakkında HSYK neden bir karar veremiyor veya bu karar geciktiriliyor?

Hâlbuki bu olaydaki yargılama, sizin “İnlerine gireceğiz”, “Topunu temizleyeceğiz” dediğiniz paralel yapıya karşı mücadelenize büyük katkı sağlayacaktı. Bu gerçeği bilmemeniz mümkün değildir. Yoksa 17/25 olayındaki gibi bir korkumu yaşıyorsunuz? Olayın istenilmeyen yönlere doğru gelişeceğinden, ifadesine başvurulacak kişilerin sıkıntı yaratabilecek açıklamalarından mı çekiniyorsunuz?

Kısacası, kumpasın herkesçe bilinen faillerinin yargı önüne çıkarılabilmesi için savcıların ayağındaki ayak bağlarının çözülmesine gereksinim vardır. Kamuoyu bu ayak bağının nereden kaynaklandığını çok iyi bilmektedir. Umarım sizde biliyorsunuzdur…

“NEDEN GERÇEK EMELLERİNİZİ GİZLİYORSUNUZ”

19 Haziran 2014 günü ülkenin ayakta kalabilen yegâne yargı kurumu olan AYM tarafından çok haklı ve gerçekçi olarak verilen karar gereği, 3,5 yıldan fazla suçsuz olarak yattığımız cezaevlerinden tahliye olduktan sonra yaptığınız bir açıklama ile tahliyelerimiz konusunda “Biz onlardan teşekkür bile beklemiyoruz. Sadece bu ülkede kimin demokrasi mücadelesi verdiğini bilsinler yeter. AİHM’e gitseydiler oradan böyle bir netice alabilirler miydi? Hayır. AİHM lehlerinde bir netice verse bile biz Türkiye olarak belli bir bedel verirdik ve içeride kalmaya devam ederlerdi” dediniz.


“İFADELERİNİZLE ÇELİŞMİYOR MUSUNUZ?”

Bu açıklamanız bile kendi içerisinde çelişkiler ile dolu ve ne kadar demokrasi havarisi olduğunuzu (!) her boyutuyla ortaya koymaktadır. AİHM, lehlerine (sanıkların lehine) ‘AYM benzeri bir karar verseydi biz gene de onları tahliye etmeyebilirdik’ derken cümleleriniz başında bizlere hitaben söylediğiniz “Sadece bu ülkede kimin demokrasi mücadelesi verdiğini bilsinler yeter” ifadesi ile çelişmiyor musunuz? Sahi AİHM de alınabilecek kararların ne yönde olduğunu nereden biliyorsunuz? Sakın oraya da Cemaat, Türkiye’deki gibi alt kadrolara yerleşmiş olmasın? Öyleyse onların temizlenmesi de onları atamış olan Adalet Bakanlığının işi değil midir?

Öte yandan kendi beyanlarınızda Demokrasiyi bir amaç değil araç görmekte iseniz buradan sizin nasıl ve niçin bir demokrat olduğunuz ortaya çıkmakta değil mi?.

Görüyorsunuz yaptığınız her açıklama çelişkiler ile dolu ve gerçek dışı. Neden gerçek emellerinizi gizliyorsunuz, onları açıklamaktan çekiniyorsunuz?

“PİŞMANLIK DUYUYOR MUSUNUZ”

Sayenizde medyadaki açıklamalarınızdan rüşvet ve hırsızlığın yeni tanımlarını öğrendik.

Artık tüm kamuoyu sizin iç politika ve dış politikada nelerin peşinde olduğunuzu, kullandığınız yöntemleri ve sözlerinizin ne kadar güvenilir olduğunu çok iyi biliyor.

Şimdi size yanıtlanması için bazı sorular soracağım. Bu benim hem vatandaşlıktan hem de Anayasa’dan kaynaklanan hakkımdır. Aynı şekilde yanıtlamak veya yanıtlamamakta sizin hakkınız.

1. Yasemin Çongar Amerika Birleşik Devletleri Minneapolis eyaletindeki NPR radyosuna bir söyleşi yaptığında sizin Taraf gazetesindeki Balyoz haberlerine destek verdiğinizi söylemiş. Bu haberi neden tekzip etmediniz? (Bu söyleşinin ses bandı elimizdedir)

2. 21 Eylül 2012 günü 10. ACM hakkımızda Türk yargı tarihine bir kara leke olarak geçecek kararını açıkladı. Siz de o tarihi takip eden günlerde TV kanalından, TV kanalına giderek, “mahkemenin ne kadar doğru karar verdiğini, seminer kasetlerini okuyunca şok geçirdiğinizi” açıkladınız. Size hiç kimse, adli yetkililer, avukatlarınız, Genelkurmay Başkanı ve/veya kuvvet komutanları “bu davadaki kanıtların sahte olduğunu” söylemedi mi? Bugün geçmişte yaptığınız o açıklamalardan pişmanlık duyuyor musunuz?

3. Duruşmaları gün gün ve saat saat takip ettiğinize göre sanıkların, kanıtların sahte olduğuna dair tezlerinden bilginizin olmaması mümkün değildir. Adalet bakanınız neden bu konuda zamanında bir açıklama yapmadı? Cemaate yakınlığından olabilir mi?

“BU TERTİP BİLİNÇLİ YAPILMADI MI”

4. Haziran 2009 tarihinde Balyoz Davasında askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına olanak verecek yasa sizden habersiz mi gece yarısı baskını şeklinde çıkarıldı?

5. Bu yasa 22 Ocak 2010 tarihinde AYM tarafından iptal edilince meydana gelen boşluğu kapamak ve Balyoz davasının sivil mahkemelerde devamını sağlamak için “Yetmez ama evet” Anayasa referandumuna Anayasa 145. Madde değişikliği de eklenip konmadı mı? Bu tertip bilinçli yapılmadı mı?

6. Referandumdan gerekli yetkiyi alınca Danıştay, Yargıtay ve HSYK kadroları ile yerel Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri tarafınızdan kumpas davalarında istenilen sonuç çıksın diye dizayn edilmedi mi?

7. Benzeri dizayn AİHM 2. Dairesinde çalışan Türk hukukçu personel için de yapılmadı mı?

8. Balyoz davasında maddi gerçeğe göre karar veren hâkimler başka görevlere atandırılmadı mı?

9. 10. ACM Başkanı Zafer Başkurt, Balyoz davasının başlamasına 48 saat kala sizin bilginiz dışında mı başka yere atandı? Muvazzaf emekli 102 subayı dava başlamadan beş ay önce kaçmadıkları halde kaçabilirler zannıyla yakalama kararını (başkanı Zafer Başkurt izinde iken İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkim Davut Bedir başkanlığında toplanıp) yasaya aykırı olarak almadı mı?

10. Yakalama Kararını, itiraz üzerine kaldıran İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi, baskı ile tayinini isteyip diğer bir göreve kaydırılmadı mı? Yerine atanan yargıç ile tüm itirazlar 2/1 oy çokluğu ile Başkan Şeref Akçay’ın muhalif şerhlerine rağmen alınmadı mı? Sonunda Şeref Akçay da emekliliğine daha çok uzun seneler olmasına rağmen baskı, hakaret ve mobbing ile emekliliğe zorlanmadı mı?

ABDULLAH GÜL’E GETİRİLDİ VE SİZDE BUNU TSK’YA İNTİKAL ETTİRDİNİZ

11. “Haberal Davası” olarak bilinen davada, hâkimlerin tazminat ödemesine karar verilince neden bir yasa ile “Tazminat davasının ancak devlete açılabileceği” şeklinde değişiklik yaptınız? Bu değişikliğin maksadı “Yanlış karar verenleri korumak” olabilir mi?

12. Seminer kasetlerinin 1. Ordu plan odasından çalındığı kesindi. Hem de seminerden kısa bir süre sonra. Bu kasetler ya size ya da zamanın başbakanı Abdullah Gül’e getirildi ve sizde bunu TSK’ya intikal ettirdiniz. Üstelik zamanın komutanlarına “Bu ne demektir?” diye soru da soruldu. 17/25 Aralık olayında sizlerin dinlenilmesi yasadışı, vatan hainliği ve hükümete karşı darbe olarak tarafınızdan nitelendirilirken siz nasıl olur da yasa dışı yolla ele geçirilmiş bu “Devlet Sırrı” niteliğinde askeri gizlilik taşıyan kasetleri yasal görerek işlem yaptırabildiniz? Size bu kasetleri getirenler kimlerdi? O kişileri neden soruşturmadınız? O kasetler bugün nerededir? Yunanistan’ın elinde olduğuna ilişkin Yunan Kamuoyunda açıklamalar yapılmış olduğunu duymadınız mı?

13. Mehmet Baransu size “Kasımpaşalı” diyerek kendi aklınca hakaret ederken neden sesinizi çıkarmadınız? Aranızdaki ilişki nedir?

14. Ses kasetleri veya onların mp3 halleri sizlere verilmişken soruşturma savcılarına yanıt olarak verilen “Balyoz Davası ile ilgili Başbakanlıkta hiç bir kanıt yok” ifadesinden ne anlamamız gerekiyor?

“GÜLEN SAHTEKÂRLIĞI YAPANLARIN AKP’LİLER OLDUĞUNU İMA EDİYOR”

15. 14 Kasım 2013 günü Cemaat hükümet çatışmasında önemli bir gündü. Fethullah Gülen ilk kez o gün kendi sitesinde askerlerin yargılandığı davalarda “AKP sanki bu davalarda baskıyı Cemaatin elemanları yapıyormuş gibi askerlere fısıldıyor” diyerek, “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar (yargılanan emekli paşalar) böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkân olsa ben onların hepsine serbestsiniz derim.” diyor. 29 Kasım günü açıklamalarına devam ederek “CD’ler oluşturup chiplere bir şeyler yükleyen mümin değildir” diyerek Balyoz, Ergenekon ve Odatv gibi davalara gönderme yapıyordu. Burada Gülen sahtekârlığı yapanların AKP’liler olduğunu ima ediyor. Tarafınızdan bu konuda neden hiç bir açıklama yayınlanmadı?

16. 28 Kasım 2013 günü Mehmet Baransu, Ağustos 2004 ayında yapılan MGK toplantısında alınan hükümete tavsiye kararında yer alan Fethullah Gülen ve Cemaati hakkında alınacak tedbirleri kapsayan bir belge yayınladı. Altında siz dâhil 6 bakanın ve ben dâhil 5 askerin imzası vardı. Siz ve bakanlarınız bir hafta süreyle televizyon kanallarına çıkarak bu karar hakkında işlem yapmadığınızı böbürlene böbürlene anlattınız. Bir veya iki hafta sonra 17/25 Aralık olayı oldu. Gülen Cemaatini yerin dibine soktunuz. O belgede ismi geçen ve bugün yaşananları hazırlayan “Gülenistler” için o belgedeki tavsiyeleri yapmayan sizler değil miydiniz? O halde aldatılmadınız, size her şey tüm açıklığı ile sorumlularca anlatıldı. Lütfen şimdi halkın aklıyla alay etmeyin ve onları aldatmaya çalışmayınız.

17. Harp Akademilerinde yaptığınız konuşmada kullandığınız “Aldatıldım” sözü 17/25 Aralık olayı için kullandığınız bir ifadedir. Balyoz davası için de aldatıldığınızı ileri sürüyorsanız o zaman o kumpası tezgâhlamışlar ile müştereken hareket ettiğinizi de kabul ediyorsunuz demektir. Bu halde de aldatılmış olamazsınız. Bilinçli politika tercihiniz kumpas yönünde olmuş sayılmalı değil midir? Bu konuda ne diyeceksiniz?

18. Hükümetin başı olarak her türlü alanda yapılan yürütme odaklı hatalardan siz sorumlusunuz. Mesela, “Polisi onlara teslim ettik” diyen sizin milletvekilinizdir. Yargının, Gülenci hâkim ve savcılar ile doldurulmasından siz sorumlusunuz. Gülencileri kastederek “Ne istediler de vermedik” diyen de sizsiniz? Bu kadrolaşmadan haberinizin olmadığını mı söylüyorsunuz?

19. Bir zamanlar AK Parti üyesi ve Başbakan yardımcısı olan Dengir Mir Mehmet Fırat tarafından yapılan bazı açıklamalar aşağıdadır:

“(Partimizi kapattırmaya uğraşanlar Ö.Ö.) Askerlerdi; ama bugünkü bir bakanımız tarafından bize iletilmişti. Bunu Başbakan’a götürdüm. “Böyle saçmalık mı olur? Bizi niye kapatsınlar?” dedi. Aynı kararlılıkla devam ettik; ama çok kısa süre sonra kapatma davası geldi. Kuyruğu zor kurtardık! Bir mücadele gerekiyordu ve bunu hukuk içinde yapabilmek pek mümkün değildi. Çünkü karşınızdaki, hukuki bir yapılanma değildi. Bir altyapı hazırlanmaya başladı.

*Nasıl bir altyapı?

Polis istihbarat biriminin güçlendirilmesi… MİT o gün askerin denetimi altındaydı. Sivil iktidarla hiçbir ilişkisi yoktu. Emniyet içinde bir istihbarat örgütünün hem hukuken, hem personel olarak güçlendirilmesi hedeflendi. O mekanizmanın aynı ideolojiyi, aynı inancı paylaşan insanlardan oluşmasının doğru olmadığı kanısındaydım. Sayın Başbakan’a, bunun yarın komplikasyonlar yaratacağını söylediğimde, “Kıblemizin aynı olduğu insanlardan bize zarar gelmez” demişti. O gün destek verilen kişilerle, bugün düşmanlık seviyesinde, hukuk dışı bir mücadele içine giriliyor. Bu insanları atayan, Başbakan’ın ifade ettiği gibi, Pennsylvania değil! Üçlü kararnameyle yapılan o atamalarda İçişleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın imzaları var.

Artı, Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, bilinçli olarak, hukukun dışında teknik takip, ortam dinlemesi gibi imkânlar verilmiştir. Buna da karşı çıktım. Topluma ve bize zarar vereceğini söyledim. Ama dinletemedim. Türkiye öyle bir hal aldı ki, sokaktaki ayakkabı boyacısı bile devletin kendisini dinlediği korkusuna kapıldı. Büyük Birader’in (Big Brother) sizi dinlediği korkusu var ise o korku yeter!

*Büyük Birader’den kastınız, Hizmet Hareketi mi?

İkisi de masum değil aslında. Cemaat’e mensup polisler, Emniyet’in önemli birimlerinde bir hâkimiyet sağladılar, bu doğru. Ama oraya yerleştiren, üçlü kararname; Pennsylvania değil. Kanunlar da Pennsylvania’da değil, Meclis’te çıkarılır. Çünkü orada hukukun ihlal edilerek, denetlenemeyecek yetkilerin verilmesi, Meclis’ten geçti. Belki ben de oy vermişimdir, bilmiyorum! Ama o zaman bunun yanlış olduğunu ifade ettim.”

Eski bir Başbakan Yardımcısının yaptığı bu kısa açıklama (tarafınızdan tekzip edilmemiştir), kumpasın neden hazırlandığını, kimlerle ve nasıl işbirliği yapıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Hala aldatıldığınızı mı iddia ediyorsunuz?

“ERGENEKON, BALYOZ, KAFES VS. GİBİ DAVALAR DUYURULURKEN HEP YURT DIŞINDAYDINIZ”

20. Çakma Balyoz davasını orduyu tasfiye etmek ve istediğiniz subayları kilit yerlere getirmek için kullanmadınız mı?

21. Neden Ergenekon, Balyoz, Kafes vs. gibi davalar ilk kez kamuoyuna duyurulurken hep yurt dışındaydınız?

22. TSK’ye komplo kurulduğunu 17/25 Aralık olayından önce değil, sonra açıkladınız. Herhalde bu kumpası o bir haftalık dönemde öğrenmediniz. Neden öğrendiklerinizi çok daha önceki öğrendiğiniz tarihte açıklamadınız?

23. Bizler Balyoz kanıtları sahte dedikçe yakınınızda görev yapan bakanlarınız “Balyoz bir darbedir” diye açıklamalar yaptılar (Hüseyin Çelik ve kimi diğerleri hala bu fikirlerinde ısrar ediyorlar). Onları, işinize böylesi uygun geldiği için mi susturmadınız?

24. Bir dava sahte kanıtlara dayanıyorsa, fiilin kendisi de sahtedir. Bu davanın sizin desteğiniz olmadan açılması mümkün olabilir mi? Siz bu davayı ilk kez gazeteden öğrendiğinizi mi iddia ediyorsunuz?

25. Sizin gibi düşünen, dini inançlarını ve kişisel yararlarını anayasal yükümlülükleri önüne geçiren komutan ve generaller demokrasi kahramanı diğerleri vatan haini midir?

26. Sizin 17/25 Aralık döneminde medyaya yansıyan tapelerinizin, bütün dünyanın kahkahalar ile güldüğü bir montaj ve dublaj olduğuna gerçekten inanıyorsanız, Balyoz davasında böyle sahtekârlıklar yapılabileceğine neden inanamadınız?

27. 19 Haziran 2014 günü tahliye olduğumuzdan bir kaç gün sonra “beklemiyoruz ama teşekkür bile etmediler” dediniz. Mademki aldatıldım diyorsunuz bizim size teşekkür etmemiz mi yoksa sizin bizden özür dilemeniz mi gerekiyordu?

28. 2008 yılından bu yana geçen süreçte açılan davalarda AKP-Cemaat ortaklığının sonucu olarak kaybettiğimiz arkadaşlarımız var. Onların ölümünden kendinizi vicdanen sorumlu görmüyor musunuz?

29. Dünya siyaset tarihinde, kendi öz silahlı kuvvetlerine hukuki kumpas kuran ilk hükümetin hangi ülkede olduğunu biliyor musunuz?

30. Fethullah Gülen Cemaati ile Orduyu itibarsızlaştırmak ve etkisizleştirmek için amaç ve iş birliği yaptınız mı? Bu ortaklığı kabul ettiğinizde Nuh Mete Yüksel’in 1998 yılında yazdığı iddianame ortada dururken (Fethullah Gülen Terör Örgütü ifadesi ilk kez o iddianame içerisinde kullanılmıştır), Fethullah Gülen’in nasıl bir kişiliği olduğunu bilmiyor muydunuz? Bilmiyorsanız neden ortaklığı kabul ettiniz?

31. Siz ve bakanlarınız Yüksek Askeri Şura’da, çoğunluğu FGTÖ’ne bağlılık duyan TSK’dan atılacak kişilerle ilgili yasal “İhraç” kararlarına şerh koydunuz. Ama 17/25 Aralık sonrası “Paralel Yapıcı” dediğiniz binleri aşan sayıda polis ve yargı personelini gözyaşlarına bakmadan tasfiye etmediniz mi? O halde kurumların kendilerini koruma refleksini kırmaya çalışmanızın büyük bir hata olduğunu kabul ediyor musunuz?

Sorularım şimdilik bu kadar. Balyoz’u kimin indirdiğini siz dâhil hepimiz biliyoruz. Biz şimdi balyozun sapını kimlerin tuttuğunu kamuoyuna açıklamaya çalışıyoruz. Umarım Sayın Cumhuriyet Savcısı iddianameyi yazar ve kumpası hazırlayanlar ile ilgili dava şüpheli durumundaki kimselerin tümü yurtdışına kaçmadan bir an önce açılır. Kamuoyu, esas sorularımızı o zaman öğrenecektir. Siz de “Orduya Kumpas kurdular” açıklamanızın ardındaysanız bu konuda yapıcı bir rol üstlenirsiniz…

Saygılarımla

Özden Örnek Ora(e).

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.