Yazar: Yona Schnitzer/TPS, 14 Kasım 2017
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 16 Kasım 2017
Bir Lübnan web sitesine göre, İsrail ve Suudi Arabistan devletleri arasındaki bölgesel barış antlaşması, Filistinli mültecilerin İsrail dışında bir yere yerleştirilmesi, Kudüs’ün taraflardan herhangi biri tarafından ilhak edilmemesi ve bölgede en büyük tehdit olarak görülmekte olan İran’a karşı Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki iş birliğini kapsamaktadır.
Lübnan web sitesi Al-Akhbar, Salı günü, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adel Al Jubeir ile Prens Mohammed Bin Salman arasında yapılan gizli bir yazışmanın, Suudi Arabistan ile İsrail arasında yapılacak olası bir barış anlaşmasının taslağını ortaya çıkardığı iddiasında bulunmuştur.
Al-Akhbar’ın web sitesinde tamamını yayımladığı dokümanda, bölgesel bir barış anlaşmasının çerçevesini oluşturan ve Arap-İsrail çatışmasına son verecek olan, İsrail ile Suudi Arabistan arasında varıldığı iddia edilen anlaşmanın beş temel prensibi açıklanmaktadır.
Antlaşmanın beş temel prensibi aşağıda sunulmaktadır:
Kudüs – Kudüs kentinin, 1937 ve 1947 tarihli uluslararası taksim antlaşmalarına göre; Arap ve Yahudi yönetimleri yerine uluslararası bir yönetime bağlanması.
Filistinli Mülteciler – Suudi Arabistan, yaşamakta oldukları ülkelerdeki Filistin mültecileri sorununu çözmeye istekli olduğunu teyit etmektedir. Krallık, Filistin mülteci meselesini çözme yönündeki gayretlere, Arap Liginin 1950’li yıllara kadar uzanan, hiçbir Arap ülkesinin sınırları içinde Filistinli mülteci yerleşimine izin vermemesi yönündeki kararı iptal etmesi gibi yenilikçi çözümlerin yanı sıra, Filistinli mültecilerin bütün Arap devletlerine yeniden dağıtılması ve yerleştirilmelerini sağlayarak katkıda bulunabilecektir.
Amerikan Arabuluculuğu ve Üzerinde Anlaşılan Prensipler – Birleşik Devletler ve Suudi Arabistan, Başkan Trump’ın bölge ülkelerinin dışişleri bakanlarını bir zirvede bir araya getirerek onaylarını alması ve hepsinin temel prensipler üzerinde anlaşmalarını müteakip, çatışmayı sonlandırmak maksadıyla ana prensipler ile ilgili anlaşma yapacaklar ve asıl barış görüşmeleri başlayacaktır.
Suudi Arabistan Etkisi – Suudi Arabistan’ın en etkin ve önemli rolü, İsrail ile Arap ve Müslüman dünyaları arasında barış ve refahın hüküm süreceği yeni bir dönemin habercisi olan bu antlaşmayı desteklemeleri yönünde, diğer ülkelere yardımcı olmaktır. Suudi Arabistan, İsrail teknolojisi ile Körfez ülkelerinin ekonomik güçleri ve enerji pazarlarının birleşmesinin, Orta Doğu bölgesine barış, refah ve istikrar getireceğine ve bölgeyi gerçek potansiyel gücüne ulaştıracağına inanmaktadır.
İran – İsrail ile Filistin arasındaki çatışma bölgedeki en uzun süreli çatışmadır. Bu çatışma yıllar geçtikçe aşırılık yanlılarının faaliyetlerine bir mazeret olmuş ve bölgedeki ana oyuncuların, bölgenin istikrarı açısından asıl tehdit olan İran üzerine odaklanmalarına engel olmuştur. Antlaşmaya göre İsrail ve Suudi Arabistan, İran’ı durdurmak maksadı ile etkin bir iş birliği yapmak zorundadırlar.
Mektup, Suudi Arabistan’ın Arap dünyasındaki en güçlü ve etkili unsur olduğu cümlesi ile başlamakta ve İsrail-Filistin çatışmasını ortadan kaldıracak bir çözümün, Arap dünyasında yasallık kazanabilmesi için, Krallık tarafından desteklenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Mektup, Arap dünyasının gözünde İsrail ile ilgilenmenin aşırı derecede riskli olduğu ve Suudi Arabistan’ın böyle bir riski, Amerika’nın İran’a karşı birlikte hareket etme ve bölgeyi istikrarsızlaştırma çabalarını durdurma niyetinde gerçekten ciddi olması durumunda alabileceği ifadeleriyle devam etmektedir.
Mektupta bunun yanı sıra, İsrail’in, Orta Doğuda nükleer silaha sahip olan tek devlet olduğu ve iki ülke arasındaki ilişkilerin karşılıklılık ve güç dengesine dayanması gerektiği ifade edilmektedir. Bu duruma çözüm bulmak için Suudi Arabistan tarafından önerilen çözüm ise, Krallığın da nükleer silahlara sahip olması ya da alternatif olarak İsrail devletinin nükleer silahlardan arındırılmasıdır.
Lübnan, Al-Akhbar web sitesi tarafından bildirildiğine göre; dokümanın altında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı resmi mührü bulunmaktadır, bununla birlikte site, mektubun orijinal versiyonunu yayımlamamıştır.
Bölgesel bir anlaşma yapılacağı yönünde spekülasyonlar, ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz Mayıs ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesi sonrasında Arap dünyasında yaygın olarak dile getirilmeye başlanmıştır, fakat Suudi Arabistan yetkilileri tarafından tahta aday prenslerden bir tanesinin, Eylül ayı içinde İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile gizli bir görüşme yaptığı inkâr edilmektedir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin yazıda ifade edilen düşünceleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Suudi Arabistan ziyaretinde yaptığı kılıç dansı sonrasındaki tiyatroda diğer bir perde açılmıştır: Lübnan. Amaç İsrail’in güvenliğini sağlamaktır.
Lübnan web sitesi, Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki barış anlaşmasının detaylarını ortaya koymakta, fakat ilginç olan husus; aralarında diplomatik ilişki dahi olmayan iki ülkenin ortak düşman olarak gördükleri İran karşısında birleşmeleridir.
Suriye’de Esat kazanırken ve İran bu ülkede askeri varlığını artırırken, Suudi Arabistan ile İsrail’in böylesine bir anlaşmaya imza atmaları hiç de şaşırtıcı bir durum değildir.
Suudi Arabistan ve İran arasındaki mücadelenin önümüzdeki günlerde, Lübnan topraklarında bir savaşa dönüşmesi kaçınılmaz gibi görünmektedir. Çok daha korkunç olan ise İran’a yapılabilecek nükleer bir saldırıdır.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
https://worldisraelnews.com/website-leaks-details-saudi-israeli-peace-deal/