savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Ankara
2°C
Karla Karışık Yağmurlu
Pazar Kar Yağışlı
1°C
Pazartesi Çok Bulutlu
2°C
Salı Az Bulutlu
3°C
Çarşamba Az Bulutlu
4°C

Orta Doğu ve Doğu Akdeniz

RAND Raporu

Orta Doğu ve Doğu Akdeniz

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 05 Mart 2020

Orta Doğu ve Doğu Akdeniz
A+
A-

 

RAND Raporu

Orta Doğu ve Doğu Akdeniz

 

Türk liderler ülkenin bölgesel ortamına baktıklarında, hangi yöne bakarlarsa baksınlar her yerde stratejik tercihlerini karmaşıklaştıran sorunlar ve değişimlerle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’nin kendi arka bahçesinde ise durum özellikle iç karartıcı görülmektedir.

 

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 05 Mart 2020

 

RAND web sitesinde; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Sonuçları  (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı 245 sayfalık bir rapor yayınlanmıştır.

 

Rapor: Stephen J. Flanagan, F. Stephen Larrabee, Anika Binnendijk,  Katherine Costello, Shira Efron, James Hoobler, Magdalena Kirchner, Jeffrey Martini, Alireza Nader ve Peter A. Wilson tarafından kaleme alınmıştır.

 

Bu rapor; ABD Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkan Yardımcılığı Ofisi, G-3 (Harekât), G-5 (Sivil-Asker İşbirliği) ve G-7 (Eğitim ve Tatbikat) tarafından desteklenen; ‘‘Türkiye’nin Değişken Dinamikleri – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Sonuçları’’ başlıklı proje kapsamında yapılan araştırma ve analizlerin sonuçlarını ortaya koymaktadır. Projenin maksadı Türkiye’nin iç, dış ve savunma politikalarındaki eğilimleri analiz etmek ve ABD savunma stratejisi ve kuvvet planlaması açısından sonuçlarını değerlendirmektir.

 

Birleşik Devletler ve Türkiye arasındaki ortaklık, çeşitli meselelerde ABD ve Türk çıkarlarının bir zamanlar olduğu gibi örtüşmemesi ve bu zorlukların ele alınmasına yönelik politikalarda önemli görüş anlaşmazlıkların ortaya çıkması nedeniyle son yıllarda oldukça gerginleşmiştir.

Suriye ve Kürt meselesine yaklaşımdaki farklılıklar, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerindeki gerginlikler, artan terörizm tehdidi ve Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türk siyasetindeki otoriter kayış hakkındaki ABD endişeleri bir araya gelerek, işbirliğinin sınırlanmasına ve karşılıklı güvenin altının oyulmasına neden olmuştur. İki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olan gerginliklerin önde gelenleri aşağıda sıralanmıştır:

 

  • Türk yetkililerin bir terör örgütü olduğunu ve Temmuz 2016 başarısız askeri darbe girişimin arkasındaki isim olduğunu iddia ettikleri sürgündeki Sûfî İslami hareketin lideri olan Fethullah Gülen’in Birleşik Devletlerde kalmaya devam etmesi,
  • Ankara’nın Rus yapımı S-400 hava ve füze savunma sistemlerini satın alması,
  • Türkiye’nin Amerikan ve Avrupa ülke vatandaşlarını tartışmalı terör suçlamalarıyla tutuklaması ve
  • ABD’nin, Türk hükümetindeki üst düzey yetkililerle işbirliği yaparak, İran’a karşı yaptırımları delmek maksadıyla tasarlanan büyük bir kara para aklama planını düzenlemekle suçlanan bir altın tüccarını yargılamasıdır.

 

Türkiye’de, ikisi de Erdoğan ve diğer Türk liderlerin tahrik eden ifadeleri nedeniyle alevlenen, ABD’nin Türkiye’nin istikrar ve güvenliğine katkısı üzerinde şüpheler olduğundan, halk arasında Amerikan karşıtlığı giderek derinleşmiştir.

 

Türkiye’nin Dış Politikası

 

AKP iktidar ilk geldiği yıllardaki Avrupa ile bütünleşme ve Türkiye’nin ekonomik gücünü geliştirme ile  ‘‘Sıfır Sorun’’ olarak adlandırılan bütün komşuları ile iyi ilişkiler geliştirmeye öncelik veren stratejisinden uzaklaşmıştır. Erdoğan artık dış ilişkilerde, iktidarını en iyi şekilde sağlamlaştıran ve Türkiye’nin ulusal çıkarları ile örtüşen açık seçenekler bırakmak maksadıyla çok daha iddialı bir denge stratejisi yürütmektedir.

 

Son yıllarda Türkiye’nin iç ve dış politikasını yönlendiren iki parti lideri; solda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sağda AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

 

AKP’nin Müslüman Kardeşler ile olan ilişkilerinde; Irak ve birçok Körfez ülkesi ve Mısır ile olan farklılıklar, Arap Baharı sonrasındaki politikalar ve Katar tutumu, Türkiye’nin Arap dünyasındaki itibarını azaltmıştır. Türkiye’nin neredeyse bütün komşuları, Birleşik Devletler ve diğer müttefikleriyle olan politika farklılıkları arttıkça Türk liderler, ülkenin çıkarlarını korumada kendine daha çok güvenmesi ve ulusal çıkarlarını korumak için ilkeli bir ‘‘değerli yalnızlık’’ duruşu sergilemesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir.

 

Önümüzdeki beş ile on yıl içinde, MHP’li ortaklarının teşvikleri ile Erdoğan’ın, değişen derecelerde Birleşik Devletler ve diğer NATO müttefiklerinin çıkarlarına aykırı ve uzun bir geçmişi olan savunma ve güvenlik işbirliğini baltalayan, iddialı dış ve savunma politikaları izlemesi muhtemeldir.

 

Doğu Akdeniz ve Orta Doğu: Her Yönde Problem

 

Türk liderler ülkenin bölgesel ortamına baktıklarında, hangi yöne bakarlarsa baksınlar her yerde stratejik tercihlerini karmaşıklaştıran sorunlar ve değişimlerle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’nin kendi arka bahçesinde ise durum özellikle iç karartıcı görülmektedir.

 

Giderek azalan karşılıklı şüpheler ile derin dini ve politik farklılıklara rağmen Türkiye ve İran son 20 yıl içinde belirli çıkarlar kesiştiklerinde pragmatik bir işbirliği içinde olmuştur. Suriye savaşı ve Irak’ta artan İran nüfuzu, Tehran ve Ankara arasındaki ilişkileri germiş, fakat Suriye ve Irak’ta olası Kürt devletlerinin kurulması konusundaki ortak endişeler, iki ülke arasında ihtiyatlı ve temkinli bir işbirliğine neden olmuştur.

Ekonomik işbirliği, enerji ticareti ve sınır güvenliği alanlarındaki karşılıklı çıkarların yanı sıra, iki ülkeye komşu alanlarda bölge dışı güçlerin etkisini sınırlandırmak, birkaç yıldır kabine düzeyinde gerçekleşen ilişkilerin, gelecekteki işbirliğinin temelini oluşturmaktadır. İki ülke arasında üst düzey askeri komutanlar seviyesinde karşılıklı ziyaretler ve bölgesel tehditlere karşı ortak mücadele açıklamaları yapılmıştır. Türk-İran ilişkileri bütün bunlara rağmen gelecekte de gerginliğini muhafaza edecektir. Mezhepçi duygular hâlâ politik uygulamalara yön vermeyi sürdürmektedir ve bunu ortadan kaldırabilecek bir mekanizma bugüne kadar geliştirilememiştir.

 

Türkiye’nin merkezi Irak hükümetiyle ilişkileri büyük bir olasılıkla gerginliğini korumaya devam edecektir. Baghdad ve Ankara 2017 yılında Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından yapılan bağımsızlık referandumunu engellemek için bir araya gelse de birbirlerinin uzun vadeli niyetleri hakkında ihtiyatlı olmayı sürdürmektedir. Ayrıca, Türk ordusunun Mosul yakınlarındaki askeri varlığı, Şii Halk Seferberlik Birlikleri ve kuzeybatı Irak’taki Sinjar’daki PKK varlığı nedenleriyle potansiyel bir çatışma olasılığı da mevcuttur. Kirkük kentinin düşmesinden beri Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerindeki etkisi artmıştır, fakat bu durumun, Massoud Barzani dönemi sonrasında PKK örgütüne karşı mücadelede işbirliğini geliştirip geliştirilmeyeceğini görmek için beklemek gerekmektedir. Washington, Türkiye’nin Irak ve hem de İran’a yönelik politikasının genelde ABD’nin çıkarlarıyla çelişeceğini değerlendirmektedir.

Türkiye’nin güneyindeki Arap devletleri Ankara’yı uzun zamandan beri, Irak ve Suriye’de İran nüfuzunun büyümesiyle iyice belirginleşen bir temenniyle, İran’ın bölgesel düzene karşı tehdidini körelten oldukça güçlü bir Sünni ortak olarak görmektedir. Ankara’nın İran ve Suriye’ye yönelik faydacı politikaları Arap dünyasını hayal kırıklığına uğratmıştır, fakat Türkiye’yi anahtar bir ortak olarak yanında tutmak, Arap devletleri arasında hâlâ önceliğini korumayı sürdürmektedir.

 

AKP’nin değişim güçlerini kucaklaması ve özellikle de Müslüman Kardeşler örgütüne olan desteği Türkiye’nin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile olan ilişkilerini bozmuştur. Katar ve Türkiye bunun tam tersine, derinleşen ekonomik ve askeri ilişkilere dayanan ve siyasal İslam’ın bölgenin gelişmesinde çok önemli bir rol oynadığı görüşünü paylaşan gerçek bir stratejik ortaklık oluşturmaktadır. Türkiye ile Arap devletleri arasındaki karmaşık ilişkiler değişik senaryolar altında gelişebilir veya kötüye gidebilir, fakat Birleşik Devletler dış siyaset ve güvenlik çıkarlarının geliştirilmesi için yapılabilecekleri kısıtlayacaktır.

 

Birleşik Devletler açısından en büyük zorluk Türkiye ve Arap devletlerinin farklılaşan önceliklerinin Washington açısından, İslami Devlet terör örgütüne karşı bir koalisyon kurma gayretlerinde olduğu gibi, bölgesel girişimler için ortak desteği kazanmakta engeller oluşturmaya devam etme olasılığıdır. Birleşik Devletler açısından bölge içindeki rekabetten kaynaklanan ikinci en önemli zorluk ise Türkiye’nin Körfez İşbirliği Konseyi devletleri (Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) arasındaki Katar anlaşmazlığına müdahil olmasıdır. Bu müdahale bir taraftan da Suudi liderliğindeki bloğun, bugüne kadar olduğu gibi komşusuna askeri bir eylemde bulunmasını caydırmaya yardım ettiği sürece faydalı olabilir.

 

Fakat öte yandan Türkiye’nin bu müdahalesi, bu destek Doha’nın anlaşmazlığı çözebilecek tavizler vermekten kaçınmasına olanak sağlayarak, Katar’ı Körfez İşbirliği Konseyindeki rakipleriyle daha eşit bir konuma getirdiğinden, Körfez İşbirliği Konseyi ve diğer devletler ile arasındaki anlaşmazlığın uzamasına da neden olmuştur. ABD liderleri, Körfez Arap devletleri arasındaki birliği yeniden sağlamak ve İran’a karşı birleşmiş bir cephe oluşturmak için bu sorunları çözme konusunda oldukça endişelidir. Erdoğan’ın önümüzdeki beş yıl boyunca Arap Körfezi meselelerinde ağırlığını hissettirmesi beklenmektedir.

 

İsrail-Türkiye ilişkileri her zaman Arap-İsrail ve İsrail-Filistin cephelerindeki gelişmelerle bağlantılı olmuştur. Uzun dönemli yakın ekonomik, diplomatik ve askeri bağlantılar sonrasında, İsrail ve Türkiye arasındaki ikili ilişkiler 2000’li yıllarda bozulmuştur. İkinci Filistin ayaklanması, AKP’nin İsrail’e karşı daha saldırgan tutumu, İkinci Lübnan Savaşı ve İsrail’in Gaza politikaları üzerindeki çatışmalar gerginliği artırmış ve iki ülke arasında 2011 ile 2016 yılları arasında altı yıl süren derin bir çatlak oluşmasına neden olmuştur.

Gazze Filosunu basan İsrailli komandolar. Kaynak: Haaretz

 

Türkiye ve İsrail arasında 2016 yılı ortalarındaki kısmi uzlaşma, her iki ülkede işbirliği imkânlarının yeniden başlamasına istekli tarafları cesaretlendirmiş, fakat çok az gelişme sağlanabilmiştir ve önümüzdeki beş yıllık dönemde de gelişme sağlanma olasılığı belirsizliğini korumaktadır. İsrail-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi, esas olarak her iki ülkenin mevcut siyasi liderleri arasındaki derin güvensizlik ve Filistin meselesi ile Kudüs kentinin statüsü üzerindeki temel farklılıklar nedeniyle büyük engellerle karşı karşıyadır.

 

Filistinliler, kendi adlarına Türk müdahalesinin süreceği haklı beklentisiyle, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018 seçimlerinden zaferle çıkmasını kutlamıştır. İsrail’in, Türkiye’ye karşı bir denge unsuru olarak Kıbrıs ve Yunanistan ile enerji ve savunma işbirliğini genişletme gayretleri ve Kürt bağımsızlığını desteklemesi Ankara ile olan ilave farklılıkları yansıtmaktadır.

 

Bu dalgalanmalar göz önüne alındığında Washington; karşılıklı çıkarlarda faydacı işbirliğini ideolojik farklılıklardan ayrı tutmaları konusunda İsrail ve Türkiye’yi teşvik etmek maksadıyla ağırlığını kullanabilir. Her iki ülkeyi de hassas meselelerde kışkırtıcı bir dil kullanmaktan kaçınmaları yönünde teşvik edebilir ve iki ülkenin birbirini tamamlayan faaliyetlerini; Suriye’deki savaş sonrası Orta Doğu’ya istikrar getirme, İran’ın bölgesel hâkimiyet emellerine karşı koyma ve terörle mücadele maksatlarıyla kullanabilir.

 

Washington’un çıkarlarına hizmet eden ve sürekli Türk rızasına bağlı olan İsrail’in NATO ile olan yeni ortaklığı, Türkiye ABD-Türkiye-İsrail işbirliği için diğer bir yol olabilir. Birleşik Devletlerin, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan doğal gaz anlaşmasının gerçekleştirilmesinde ve Doğu Akdeniz bölgesindeki müttefikleri arasındaki bir çatışmanın önlenmesinde jeostratejik ve ekonomik çıkarları bulunmaktadır. Türkiye’nin Hamas ile olan bağları, bir noktada Birleşik Devletler ve bölgedeki diğer müttefiklerine İsrail-Filistin barış sürecinin geliştirilmesinde yardımcı olabilir.

 

Çevirenin Notları: Bu yazı, RAND Düşünce Kuruluşu tarafından kaleme alınan; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar  (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı raporun ‘‘Komşularla İlişkiler: Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’’ alt başlığının çevirisidir.

 

Sun Savunma Net, Türk kamuoyunda tartışılan raporun bazı bölümlerini çevirerek sayın okurlara sunmaktadır. Sun Savunma Net sitesinde rapordan çevirilerin yer aldığı; ‘‘Sivil-Asker İlişkileri ve Askeri Kabiliyetler’’, ‘‘RAND Raporu-Genel Değerlendirme’’, ‘‘İç Kutuplaşma, Milliyetçilik ve Otoriter İktidar’’, ‘‘Gülen Hareketi ve 15 Temmuz Darbe Girişiminin Etkileri’’, ‘‘AKP ve Yeni Türkiye’’, ‘‘Orta Doğu İhtirasları’’, ‘‘Referandum ve İcracı Cumhurbaşkanlığına Giden Yol’’, ‘‘Kıbrıs Meselesi’’ ve ‘‘Sıfır Sorundan Değerli Yalnızlığa’’ başlıklı yazıları da okuyabilirsiniz.

 

Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve raporda ifade edilen görüşler yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin ifade edilen ve ileri sürülen görüş ve iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir. Raporun tamamına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

 

 

Turkey’s Nationalist Course and How It Affects U.S.-Turkish Relations

America’s longstanding partnership with Turkey, a powerful NATO ally, has become strained in recent years. The two countries’ interests are not as aligned as they once were, and tensions between Turkey and Europe have exacerbated these strains. What can be done to sustain the U.S.-Turkish relationship?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.