Kâr edeni de satacağız, zarar edeni de satacağız. Devleti ekonomik faaliyetlerden kurtarıncaya kadar satacağız. Pamuk eller cebe. Yerli yabancı herkes gelsin. AKP Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 24 Temmuz 2024Lousie Callaghan’a göre (Türkiye’nin Demir Adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hikâyesi); AKP’nin ilk on yılı muhteşem başarılarla doludur. Geçmişte Türkiye’nin en güçlü kurumu olan, laik silahlı kuvvetler ile bir bağlantısı olmadığından, Kürtleri bir güvenlik meselesi olarak görmeyen ilk hükümet olur. PKK olarak bilinen militanlar onlarca yıldır, ülke nüfusunun beşte birini oluşturan Türkiyeli Kürtler için özerklik talebiyle kanlı bir isyan hareketini sürdürmektedirler. On binlerce insan hayatlarını kaybetmiş ve milyonlarcası yerlerinden ve yurtlarından sürülmüşlerdir. Onlarla barış görüşmeleri yapan ilk lider de Erdoğan olmuştur.
Tekel – Babalar Gibi Satarız
Maliye bakanlığı görevini Kemal Unakıtan yürütmektedir. Unakıtan, Tekel’in özelleştirmesiyle ilgili Nisan 2003 ayında bir açıklama yapar ve Rekabet Kurumu ile herhangi bir sorun çıkmayacağını söyler ve Tekel’i sigara ve alkol ayrı ayrı, ancak blok olarak BABALAR GİBİ SATARIZ der. Satış uzmanı Unakıtan’a göre Tekel’e yerli ve yabancı birçok kuruluşun ilgisi vardır, ancak sigara bölümüne yabancılar (İngilizi, Japonu, İspanyolu) çok daha fazla ilgi göstermektedir.
Babalar gibi satıcı bakan Unakıtan hızını alamaz ve Petkim, Tüpraş ve ufak tefek mevzuat değişiklikleri sonrası Telekom gibi kuruluşların da özelleştirilmesine çok önem verdiklerini açıklar.
Yıllar içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımı; limanlar, termik ve hidroelektrik santralleri, şeker fabrikaları, SEKA, SÜMER Holding işletmeleri, sigara fabrikaları, tuzlalar, madencilik işletmeleri ve bankalar gibi yüzlerce stratejik tesis ve kuruluş satılacaktır.
Merih Angın & Pınar Bedirhanoğlu – AKP Döneminde Türkiye’de Büyük Ölçekli Özelleştirmeler ve Devletin Dönüşümü
https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/145197/
Türkiye’de 1980’den beri gündemde olan devletin neoliberal dönüşümü ve yeniden yapılandırılması süreci içinde AKP iktidarını öncekilerden ayıran önemli farklılıklardan biri, devlet işletmelerinin özelleştirilmesinde kaydedilen yüksek
performanstır. Özelleştirme uygulamalarından, 1986-2002 döneminde ancak 8.053 milyar dolarlık bir satış tutarı elde edilmişken, bu rakam AKP hükümetlerinin işbaşında olduğu 2003-2012 yılları arasında 35.255 milyar dolara ulaşmıştır. Bu son rakamın 15.500 milyar dolarlık kısmı ise, bu makalenin konusu olan dört büyük özelleştirmeden elde edilmiştir.
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’ya göre yüzyılın vurgununun hatıra fotoğrafı; şirket temsilcisi Mohammed Hariri, Kemal Unakıtan ve Binali Yıldırım
AKP döneminde kaydedilen özelleştirme gelirlerinin yarıya yakınının sağlandığı bu blok satışlardan Türk Telekom, ERDEMİR ve TÜPRAŞ’ın ihaleleri 2005 yılının ikinci yarısında yapılmış; ilk ihalesi 2003 yılında yapılan PETKİM ise ancak 2007 yılında yapılan üçüncü ihalesinden sonra satılabilmiştir.
Bu ihaleler sonunda Türk Telekom hisselerinin yüzde 55’i 6.550 milyar dolara Suudi sermayesi ağırlıklı Oger Telecoms ortaklığına, TÜPRAŞ hisselerinin yüzde 51’i 4.140 milyar dolara Türkiye sermayesi ağırlıklı Koç-Shell ortaklığına, ERDEMİR hisselerinin yüzde 46.12’si 2.770 milyar dolara Ordu Yardımlaşma Kurumu’na (OYAK) ve PETKİM hisselerinin yüzde 51’i 2.04 milyar dolara Azeri sermayesi ağırlıklı Socar ve Turcas-Injaz ortaklığına satılmıştır. Kaydedilen satış gelirlerinin “yüksekliği”, bu özelleştirmelerin en olumlu sonuçlarından biri olarak liberal çevreler ve hükümet yetkilileri tarafından sık sık öne çıkartılmaktadır.
4971 Sayılı Kanun – 01 Ağustos 2003
PETKİM ihalesinin iptalinin hemen ardından 1 Ağustos 2003’te çıkartılan ve özelleştirme sürecinde hükümetin yetkilerini artıran 4971 sayılı Kanun, bu birikimin bir yansımasıdır. Bu kanunla, daha önce hangi bakanlardan oluşacağı kanunla tanımlanmış olan ÖYK’yi oluşturacak üyelerin artık Başbakan tarafından belirlenmesi ve ihale değer tespit işlemle rinde en az üç metod yerine iki metodla yetinilmesi karara bağlanmış, belirli sayıda istekli arasında kapalı zarf usulüyle yapılan ihaleler yeniden düzenlenip, genel olarak özelleştirme sürecini hızlandıracak yeni hükümler kabul edilmiştir.
AKP’nin Özelleştirme Mevsimi
PETKİM’in ilk blok satış ihalesindeki siyasi manevraları AKP’ye özellikle uluslararası düzeyde belirli bir prestij kazandırdıysa da, IMF özellikle büyük ölçekli
devlet işletmelerinin özelleştirilmesi sürecini yakından izlemeye devam etmiştir.
2003-2005 arası IMF’ye verilen tüm niyet mektupları, bu konuda hükümetin attığı ve atmayı planladığı adımlar konusunda ayrıntılı açıklamalar içermektedir. Bu mektuplar incelendiğinde, bu makalenin konusu olan blok satışlardan PETKİM,
TÜPRAŞ ve Türk Telekom’un özelleştirmelerinin tüm bu süre boyunca IMF-Türkiye ilişkilerinin merkezinde olduğu, ERDEMİR’in blok satışının ise ilk kez 26 Nisan 2005 tarihli niyet mektubunda gündeme geldiği görülmektedir. IMF’nin Türkiye ile 11 Mayıs 2005 tarihinde imzaladığı 19. Stand-by Anlaşması’na temel oluşturan bu niyet mektubunda, TÜPRAŞ, ERDEMİR, PETKİM ve Türk Telekom özelleştirmeleri konusunda net hedefler belirlenmiştir.
Yukarıda anlatılan gelişme, söz konusu özelleştirme süreçlerini Türkiye gündeminin hızla ön sıralarına taşımıştır. Bu ilginin arkasında, bu özelleştirmeleri hevesle bekleyen neoliberal kesimlerin yanısıra AKP’nin bu blok satışları yeşil sermayeye
kaynak aktarmak ve böylece ülke içindeki sosyo-ekonomik tabanını güçlendirmek amacıyla kullanabileceğinden kaygılanan AKP karşıtı kesimler de bulunmaktaydı.
ÖİB’nin sözkonusu özelleştirmelerin şeffaflığını kanıtlamak için satış ihalelerini televizyondan naklen yayınlama yoluna gitmesi biraz da bu gergin siyasi ortama yanıt olarak değerlendirilebilir. Bu “ şeffaflık”, ihalelere ilişkin pek çok yolsuzluk iddiası ve eleştirinin yapılmasını engellemese de, IMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşların sürece ilişkin onayının alınmasına yetmiştir.
TÜPRAŞ, ERDEMİR ve Türk Telekom’un blok satışlarının yoğun ilgi görmesinin bir nedeni de bunların satış ihalelerinin 1 Temmuz 2005’teki Türk Telekom ihalesinden itibaren bir kaç ay içinde ardı ardına yapılmasıdır. Türk Telekom’dan sonra TÜPRAŞ ihalesinin 12 Eylül 2005, ERDEMİR ihalesinin ise 4 Ekim 2005’de yapılması Türkiye’de Temmuz-Ekim 2005 dönemini adeta bir özelleştirme mevsimi
ne dönüştürmüştür. İhale gününün, ihale ilanından satış sözleşmesinin imzalanmasına kadar süren pratik satış sürecinin sadece bir anı olduğu da düşünülürse, Türkiye kamuoyunun 2005 yazından yılsonuna kadar, başka popüler gündem başlıklarının yanı sıra, TÜPRAŞ, ERDEMİR ve Türk Telekom özelleştirmeleriyle yatıp kalktığı bir dönemden geçtiğini söylemek çok da abartılı olmayacaktır. Makalenin devamında, bu süreçte kamuoyunda yapılan tartışmaların ve AKP’nin bu tartışmalar içinde benimsediği siyasi söylemlerin eleştirel bir değerlendirmesi yapılacaktır.
Petrol-İş’in Ağustos 2005 tarihi araştırmasına göre, TÜPRAŞ özelleştirildiğinde;
Yabancı sermaye Yeni Cami önündeki güvercinler gibidir…
Babalar Gibi Bir Satış – Türk Telekom
“RABBİM CLEVELAND DEDİ”. YERSENİZ! – Mustafa Durmuş – 12 Eylül 2018
https://sendikalmucadele.org/rabbim-cleveland-dedi-yerseniz-mustafa-durmus/
Sayın Durmuş’a göre tarafları açısından, Türkiye’nin en büyük ve “başarılı” özelleştirmesi, yıllarca siyasal iktidar tarafından da savunulan Türk Telekom’un özelleştirilmesidir. Ve ne yazık ki bu olay, Türk Telekom kredi borçlarını ödeyemez duruma düşerek bankaların eline geçtiğinde, yani özelleştirmenin ayrıntıları ortaya çıktığında anlaşılmıştır.
Yakında Sümerbank tarihten siliniyor artık, bitirdik. Elinde bir şey kalmadığı gibi ismini de kaldırıyoruz. İsim hakkını satarız o başka…
Sayın Durmuş’un özetine göre;
“Fotoğrafta, tek kuruş borcu olmayan, kasasında milyarlarca lirası olan Türk Telekom’u soyan Lübnanlı Hariri ailesinin bir ferdi var. Telekom’un özelleştirme bedelini Türk bankalarından borç alıp ödedi. Sonra milyarlarca dolarlık temettü gelirini Türkiye’den Lübnan’a kaçırdı. Bizim bankalara 3,5 milyar dolarlık kredi borcu taktı. Bu borcu, Türk Telekom’un üzerine yıkıp, kaçıp gitti. Bugün milyonlarca öğrencimiz internete ulaşamıyorsa, Avrupa’nın en düşük internet hızına sahip ülkelerinden biriysek, sebebi işte bu vurgundur. Bir sorumlusu da bu vurguna göz yuman saraydır.” Faik Öztrak