Ercan Caner, Sun Savunma Net, 26 Nisan 2018
Aşağıdaki satırlar Christoph Stückelberger tarafından, Benoith Girardin’in kaleme aldığı ‘‘Ethics in Politics’’ adlı kitaba yazılan önsözden alıntıdır.
Siyaset insan hayatında vazgeçilmez bir faaliyettir. Kurallar ve yasalar ile çatışan çıkarlar hassas dengesine bağlı halk ve toplumların inşa edilmesinde, siyasetin yadsınamayacak derecede önemli bir yeri vardır. Siyaset karmaşık ve zor bir iştir. Siyaset; vatandaşların, siyasi partilerin, milletvekillerinin, hükümet yöneticilerinin, yargı sisteminin, medyanın, iş dünyasının, sivil toplum kuruluşlarının, dini kurumların ve son olarak da eğitim kurumlarının yüksek düzeyde sorumluluk ve katkısını gerektirir.
Bir ülkede siyasi sistemin uygun şekilde işlemesi, başta vatandaşların olmak üzere, yukarıda sayılan bütün kurum ve organizasyonların aktif, katılımcı ve sorumluluk duygusu ile katkılarına ve ahenk içinde çalışmalarına bağlıdır. Yoksa, doğasında karmaşık ve zor olan siyasetin, iyice zorlaşarak çok daha karmaşık bir hale gelmesi kaçınılmazdır.
Fakat birçok ülkede yapılan anketlerde, insanların siyaset ve siyasetçilere güvenmedikleri açık ve net bir şekilde görülmektedir. Siyasetçiler, dünyanın her yerinde genel olarak, bencil ve toplumun ortak faydası yerine, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen, yolsuzluğa bulaşmış ve gözlerini iktidar hırsı bürümüş oyuncular olarak görülmektedir.
Birçok insan, etik ve siyaseti asla bir araya gelemeyecek iki zıt terim olarak görmektedir. Birçok siyasetçi halkının, ülkesinin ve uluslararası toplumun faydası için elinden gelenin en iyisini, doğru ve dürüst bir şekilde yapmak için çaba gösterse de insanların gözünde ahlak ve siyaset terimlerini yan yana getirmeyi başaramaz.
Özellikle demokratik toplumlarda insanların bir arada huzur içinde yaşayabilmeleri için siyaset kurumuna ve siyasetçilere güven ve saygı son derece önemlidir. Siyaset kurumu ve siyasetçilere güven ve saygı duyulmayan bir toplumda, faşist ve diktatörce tutum ve eğilimler kolaylıkla gelişir ve büyürler.
***
Benoith Girardin’in kaleme aldığı ‘‘Ethics in Politics’’ adlı kitaptan kısa bölümleri aşağıda okuyabilirsiniz.
Tarihe bakıldığında kişisel ahlakın genellikle direkt olarak siyasi alana yansıtıldığı görülmektedir. Liderler dürüst, adil ve gerçeğe saygılı olduklarında, ülkelerin de dürüst, adil ve gerçek ile demokrasiye gereken saygı gösterilerek yönetileceği kabul edilmektedir.
Böyle bir yaklaşım, siyasetin son derece karmaşık ve fırsatçı olarak görüldüğü ve siyasi liderlere takıntılı medya tarafından son derece kişiselleştirildiği bir dönemde, sadeliği açısından oldukça çekicidir ve günümüzde artık geri dönmektedir. Siyasetin karmaşıklığından kafası karışmış olan ve kendisini siyasetin karşısında güçsüz hisseden vatandaşlar da kendilerini ülkelerinin ‘‘kurtarıcısı’’ veya ‘‘reformcusu’’ olarak sunan karizmatik liderlere güvenme eğilimindedirler. Ardından başarısızlık nedeniyle hayal kırıklığı ve uyanış gelir ve verilen sözler sonsuza dek ertelenir. Yine de giderek artan sayıda seçmen, ekip veya programlardan ziyade, yeni liderlerin bireysel erdemlerine güvenmektedir. Onlar yasalara, kurallara, kurumlara, uzlaşmaya, arabuluculuğa itimat etmezler. Siyasi, idari ve yapısal boyutları küçümserler.
Aslında hiçbir şey bu yaklaşımdan daha yanıltıcı olamaz. Örneğin, yolsuzluğa karşı yalnızca kişisel dürüstlük ve ahlaki erdeme bağlı olarak yürütülen mücadele başarısız olmaya mahkûmdur. Bağımsız bir yargı sistemi, önceden belirlenmiş para cezaları ve cezalar, ihbarcının korunması ve iş dünyasında adil bir rekabet ortamı gibi kurumsal mekanizmalar olmaksızın yolsuzlukla mücadele, korkunç sonucu gizleyen ve çok daha kötü ve sistematik yolsuzluğa kapı açan bir ikiyüzlülükten öteye gidemeyecektir.
***
Siyasi ahlak sadece en üst seviyedeki siyasi liderler, devlet başkanları, başbakanlar veya bakanlar ile sınırlı değildir. Siyasi ahlak; milletvekilleri, hukukçular, devlet memurları, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, medya ve hepsinden önemlisi vatandaşlara da uzanmaktadır.
En mantıklı siyasi seçimler, farklı çıkarları gözeten, tavizler veren ve bireysel katkıları bir araya getiren görüşmeye dayalı kapsamlı süreçlere dayanmaktadır.
***
Hileli seçimler siyasi çatışmaları derinleştirir ve onları çok daha çetin hale getirirler. Seçimin gerçek kazananı, zaferinin çalındığını görmüştür, resmi kazanan ise kendisine oy veren seçmen sayısının göründüğünden daha kırılgan olduğunu bildiğinden, konumunu güçlendirmek maksadıyla adam kayırma ve sindirme taktiklerini uygular. Bir kez hile yapıldığından, sonraki seçimlerde oylama adil yapılsa dahi kaybedenler tepki gösterirler. Kısır döngü böylece sürüp gider.
Seçimleri ayarlama veya çalmanın ekonomik, siyasi ve insani açılardan da maliyeti çok yüksektir. Caydırıcı önlemlerin alınması tavsiye edilir. Atılacak ilk adım, seçimlerden önce bütün taraflar ve anahtar oyuncular tarafından uyulması gereken kuralların imza altına alınması ve uygulamasının adilce kontrol edilmesidir. İkinci önlem ise bağımsız ve tarafsız bir seçim komitesidir. Seçmen listesi, çoklu kayıtları engellemek maksadıyla seçim öncesinde bağımsız bir organ tarafından kontrol edilmelidir.
***
Siyasette ahlak, günümüzde artık her zamankinden çok daha büyük bir önem kazanmış durumdadır. Ahlak, ideal ve mükemmel için değil, sadece en uygun siyaset için çaba gösterir. Ahlak, siyasi paydaşlara adil muameleyi sağlayarak, eşitlik ve adaleti öne çıkararak, bize siyasette iktidarın sınırlandırılmasının çok önemli olduğunu hatırlatarak ve uzun vadeli bir bakış açısı sunarak, siyasete mutlak bir değer katmaktadır. Aksine, cezadan muaf olmak, keyfilik ve zulüm, ne toplumlarda ne de milletler topluluğunda geniş bir destek göremez.
Siyasette esas olan; gücü, anayasalar, kontroller, dengeler, bağımsız bir yargı, yetki devri ve dağılımı, siyasi rekabet ve hesap verebilirlik mekanizmaları ile sınırlamaktır. Kendi başına kalan güç, sınırlamaları kaldırma ve azaltmaya eğilimlidir. Gücü kısıtlamamak ve kontrol altında tutmamak ise otokrasi ve diktatörlüğe giden yolu açar.
Siyasette temel ahlaki değer, hakkaniyet ve karşılıklılık olarak yorumlanan adalettir. Altı önemli değer, aşağıda sunulan altı temel eksende adaleti ifade etmektedir:
Mantıklı bir siyasetçi, ortalama minimum ve maksimumdan ziyade, her bir eksende en uygun bir başarı seviyesini yakalayarak sağlıklı bir dengeye ulaşır. Genel tutarlılık, siyasette mantıklı etiğin bir parçasıdır ve daha istikrarlı ve daha az düzensiz siyasi uygulamalara yol açar.
Siyasette etik değerlendirmesi şu soruyla özetlenebilir: Kanunlar ve kurallar, siyasi kurumlar ve kararlar ne kadar ölçüde, daha fazla adalet, daha derin bir hakkaniyet, daha fazla sürdürebilirlik, daha fazla sorumluluk üretilmesine katkı sağlamaktadır? Siyasette ahlak, beyan edilen niyetler yerine sonuçlarla ölçülmektedir.
Siyasette ahlaki değerler bize, toplumlar, insanlık ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklara karşı koyacak politikaların, politik programların ve eylemlerin sadece teknokratik yaklaşımlarla sınırlı olamayacağını hatırlatmaktadır. Teknik bilgi gerçekten de gereklidir, ancak yeterli değildir. Amaçlar ve uzun vadeli hedefler, değerler esas alınarak değerlendirilirler. Dünyanın ve gelecek nesillerin çıkarları gereksinimler olarak dikkate alınırlar.
Ahlak, çıkarların yanı sıra değerleri, birini diğerine tercih etmeden veya ikisini de karşılıklı özellikli statüde gündemde tutan, değerler ve çıkarlar arasındaki yapıcı gerginliğin merkezindedir. Çatışmaların çözülme şekli ve tavizlerin şekillendirilmesi altı ana değer esas alınarak, özellikle her biri nasıl dikkate alındığı ve gerçekleştirildiği değerlendirilerek sağlanmaktadır. Kalıcı ve sürdürülebilir anlaşmalar, ortak çıkarlarla birleşen ortak değerlere dayanır. Bugünün ve yarının dünyasının karşılıklı bağımlılığı, dar kapsamlı veya kısa vadeli çıkarların ötesinde paylaşılan değerler gerektirmektedir.
Prensipler, kanunlar, sistemler, kurumlar ve kararlar arasında mutlak bir uyum sağlamak yerine, bir noktada birleşmek hedeftir. Değişen ve çoğunlukla tahmin edilemeyen bir ortamda, siyasetteki etik kendisini uygulama prensipleriyle sınırlandıramaz. Önemli olan; mekanik bir kademelenmeden ziyade genel tutarlılık ve geniş yaklaşımdır.
Siyasette ahlak, ekonomiyi ve özellikle ekonomik limitler ve kaynakları, gerçekçi olduğunu iddia eden herhangi bir siyasi öncelik için temel referans noktaları olarak görmektedir.
Ahlakı kişisel etikten siyasi alana kopyalamak ve yapıştırmak ya da siyasetteki ahlak kurallarını idarecilerin dürüst niyetleriyle sınırlandırmak yeterli değildir. Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir; herkes gibi yöneticiler de iyi niyetli olarak ve vicdan rahatlığı ile korkunç şeyler yapabilirler.
Siyasette etik, yöneticiler, hâkimler, devlet memurları ve vatandaşların bireysel yükümlülüklerinden yararlanır. Kurumlardan gelen baskıları dikkate alır ve bütün paydaşların sorumluluk ve yükümlülüklerini öne çıkarır. Gruplar, sonradan sosyal kabul görecekleri geniş bir platform oluşturmak maksadıyla kulis yaparlar. Hükümet çerçeveyi belirlese, görüşmelere rehberlik etse ve kurumlar tarafından öncülük edilen iyi uygulamalardan yararlanarak lider olarak hareket etse de ilgili taraflar arasında paylaşılan değer platformları kritiktir.
İnsan hakları, sağlam bir ahlaki temel üzerine inşa edilirler ve değerleri, aşılmaması gereken sınırlara ve karşı koyulabilen haklara dönüştürürler. Siyasette ahlak, insan haklarından çok daha büyük bir anlam taşımaktadır. Siyasette ahlak, tartışılabilir politikalar, programlar ve kurumlar demektir. Gelecekteki sonuçlara ve genel sürdürülebilirliğe işaret etmektedir.
Siyasette ahlak, vizyon ve siyasi veya programa dayalı hedeflerin yanı sıra süreç ve kurum hakkındadır. Güven ve inanma, paydaşlara saygılı ve muhaliflere açık olan ve ortaklaşa değerlendirilen süreçlerle adım adım oluşturulur. Sistemler ve süreçlerin değerlerle uyuşması beklenir. Tutarlılık siyasi riskleri en aza indirger.
Demokrasi, siyasetin etik gereksinimlerini dikkate almakta diğer sistemlerden çok daha iyidir. İşleyen bir demokrasi hesap sorulabilirdir ve sadece vatandaşların beklentilerini dinlemelidir.
Siyasette ahlak, sonuçların düzenli bir şekilde değerlendirilmesini, pratikte ahlakın nasıl çalıştığı deneyimlerinden ders almayı ve düzeltici veya uyumlu tedbirler almayı gerektirir. Uyanık olmak ve sürekli sorular sormak siyasi avantajlar sağlar.
Çevirenin Notları: Bu yazıyı çevirmemin nedeni bugünlerde herkesin ağzında dolaşan ‘‘Siyasi Ahlaksızlık’’ terimine biraz olsun açıklık getirebilmek içindir. Herkes olaylara kendi bakış açılarından bakabilir, bu en doğal haklarıdır ve siyasetin doğasında da bu vardır. Fakat yazının başında, Albert Einstein’in sözünde de ifade edildiği gibi izafiyet (görelilik) teorisi sadece fizik bilimi için geçerlidir. Ahlak kuralları evrenseldir ve bu kurallara izafiyet teorisinin uygulanmaya çalışılması da abesle iştigaldir.
Demokrasi ülkenin vatandaşlarının doğrudan veya temsilcileri aracılığı ile hükümette yer aldıkları ve rol oynadıkları bir yönetim biçimidir. Kanunlar önünde eşitlik, özgürlük, insan hakları ve hukukun üstünlüğü demokratik yönetim biçiminin en önemli unsurlarıdırlar.
Vatandaşların doğrudan veya dolaylı olarak yönetime katılması, yasalar ile belirlenen seçim tarihlerinde sandığa giderek tercihlerini belirtmeleri suretiyle yapılmaktadır. Demokrasinin en belirgin ve ayırt edici özelliklerinden bir tanesi, halkın iradesinin sandığa yansıtılması ve çoğunluğun idaresinin sağlanmasıdır.
Tek bir vatandaşın dahi iradesinin sandığa yansıtılması devletin görevidir. Devlet, kendisini oluşturan vatandaşların dışında ayrı bir hukuki kişiliğe sahiptir. Ve bu hukuki kişiliğin vazifelerinden bir tanesi de özellikle vatandaşın iradesinin sandığa yansıtılmasını adil ve tarafsız bir şekilde sağlamak olmak üzere, onların haklarını korumaktır.
Yazımızı Leo Tolstoy’un ünlü bir sözüyle noktalayalım; ‘‘Siyaset bilimini ahlaktan ayırmak bu dünyada şimdiye kadar yapılan en büyük hatadır.’’