Anlaşma ve soykırım arasında bir tercih yapmak zorunda kalmamız durumunda, halkımızın çıkarlarını seçmeye ve bu nedenle de Assad ve Putin ile anlaşmaya hazırız.
Yazar: Mazloum Abdi, Foreign Policy, 13 Ekim 2019
Çeviren: Levent Kağan, Sun Savunma Net, 22 Ekim 2019
Verdiği özel bir mülakatta Kürt komutan General Mazloum Kobani, birliklerinin neden gerektiğinde Assad ve Putin ile ortak hareket etmeye hazır olduklarını açıklamıştır. Halkının demokrasiye olan inancı ve bugüne kadar verdikleri kayıplara dikkat çeken Kobani, Birleşik Devletlerin Kürt halkına ihaneti konusunda da duygu ve düşüncelerini dile getirmiştir.
Dünyanın onları ilk kez Suriye Demokratik Güçleri (SDF-Syrian Democratic Forces) adıyla tanıdığını anlatan Kobani, bugüne kadar cihatçılara, etnik temelli nefret ve 2015 yılından günümüze dek kadınlara karşı süregelen baskılara karşı savaşan 70.000 kişilik çok disiplinli ve profesyonel bir orduya sahip olduklarını ifade etmiştir. General (!) Mazloum Kobani, bugüne kadar Türk ordusuna karşı tek bir mermi atmadıklarını ve ABD’li askerler ve yetkililerinin kendilerini çok iyi tanıdıklarını ve savaş etkinlik ve yeteneklerini her zaman övdüklerini de vurgulamıştır.
‘‘Kuvvetlerime her zaman bu savaşın bizim savaşımız olduğunu söyledim. İslami Devlet terör örgütünün cihatçı teröristleri, dünyanın her yerinden Suriye’ye geldiler. Onlarla savaşması gereken biziz, çünkü onlar bizim topraklarımızı işgal ettiler, bizim köylerimizi yağmaladılar, bizim çocuklarımızı öldürdüler ve bizim kadınlarımızı esir aldılar’’.
‘‘İslami Devlet terör örgütü belasından kendimizi korumak için aralarında en iyi komutanlarımız ve askerlerimizin de olduğu 11.000 askerimizi kaybettik. Birliklerime, daima Amerikalılar ve diğer müttefik kuvvetlerin bizim müttefikimiz olduklarını ve onlara zarar gelmemesi için her şeyi yapmamız gerektiği talimatını verdim’’.
‘‘Savaşın kuralsızlığının ortasında, diğer devlet dışı aktörlerin aksine biz her zaman ahlak ve disiplin kurallarına bağlı kaldık. Al Qaeda terör örgütünü yenilgiye uğrattık, İslami Devlet terör örgütünü yok ettik ve bunun yanı sıra minarşizm (küçük devlet düzeni), çoğulculuk ve farklılıklara dayanan çok iyi bir yönetim sistemi inşa ettik. Mahalli yönetimler aracılığı ile Araplar, Kürtler ve Suriyeli Hıristiyanlara hizmet ettik. Herkesi içine alan çoğulcu bir Suriyeli ulusal kimliği çağrısında bulunduk. Suriye’nin siyasi geleceği için bizim görüşümüz; dini özgürlük ve farklılıklara saygı gösterilen yerinden yönetimli federasyondur’’.
‘‘Emir komuta ettiğim birliklerin üçte biri şu anda, Türkiye ve cihatçı paralı askerleri tarafından sürdürülen işgale karşı Suriye’nin üçte birini korumakla görevlidir. Suriye’nin savunduğumuz bölgesi, son iki yüzyılda Türkiye tarafından uygulanan soykırım ve etnik temizlikten kurtulmayı başaran Kürtler, Süryaniler ve Ermeniler için güvenli bir sığınma yeri olmuştur’’.
‘‘Bölgemizde 12.000 İslami Devlet teröristine muhafızlık ediyoruz ve bu teröristlerin radikalleşmiş eş ve çocuklarının ağır yüküne katlanıyoruz. Suriye’nin bu kesimini İranlı milislere karşı da koruyoruz’’.
‘‘Bütün dünya bizi desteklemeyi bıraktığında Birleşik Devletler yardım elini uzattı. El sıkıştık ve bu cömert yardımı çok takdir ettik. Washington’un ricası üzerine Türkiye sınırı bölgesindeki ağır silahlarımızı geri çekmeyi, savunma maksadıyla inşa ettiğimiz mevzileri tahrip etmeyi ve en deneyimli savaşçılarımızı geri çekmeyi kabul ettik. Birleşik Devletler yönetimi verdiği sözlere bağlı kalsaydı Türkiye bize asla saldırmazdı’’.
‘‘Şimdi göğsümüzü Türk kılıçlarına karşı koymak için siper etmiş durumdayız’’.
‘‘Başkan Trump, uzun süreden beri ABD birliklerini çekmekten bahsediyor. Bunu anlıyor ve sempatiyle karşılıyoruz. Babalar kucaklarındaki çocuklarının güldüklerini görmek, sevgililer eşlerinin kulaklarına fısıldadıkları güzel sesleri duymak ve herkes evlerine geri dönmek istiyor’’.
‘‘Buna rağmen Amerikan askerlerinin savaşmasını istemiyoruz. Birleşik Devletlerin dünyanın polisi olmadığını biliyoruz. Fakat Birleşik Devletlerin, Suriye’de siyasi çözüm bulunmasındaki rolünün önemini de anlamasını talep ediyoruz. Washington yönetiminin Türkiye ile aramızda sürdürülebilir bir barış tesis edilmesinde arabuluculuk yapmak için yeterli nüfuzu olduğundan eminiz’’.
‘‘Temel kavram olarak demokrasiye inanıyoruz, fakat Türkiye tarafından uygulanan işgal ve halkımızın karşı karşıya olduğu var olma tehdidi karşısında müttefiklerimizi yeniden değerlendirmek zorunda kalabiliriz. Ruslar ve Suriye rejimi, bize korumamız altında yaşayan milyonlarca insanı kurtarabilecek önerilerde bulundular ve sözler verdiler. Onların verdikleri sözlere güvenmiyoruz. Dürüst olmak gerekirse kime güveneceğimizi bilmek çok zor’’.
‘‘Açık ve net olan; uyumakta olan hücrelerin yeni bir isyan başlatma kabiliyeti ve İslami Devlet terör örgütü tehdidinin hala sürüyor olmasıdır. İslami Devlet teröristlerin çok büyük bir kısmı, tıpkı bir saatli bomba gibi her an patlamaya hazır, yeterli koruma olmayan toplama kamplarında muhafaza edilmektedir’’.
‘‘Rusya ve Bashar al-Assad ile yola devam etmemiz durumunda çok acı veren ödünler vermek zorunda kalacağımızın farkındayız. Fakat uzlaşma ve halkımızın soykırıma uğraması arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığımızda kesinlikle halkımızın hayatları yönünde bir seçim yapacağız’’.
‘‘Suriye’nin iki seçeneği bulunmaktadır: bunlardan birincisi Birleşik Devletlerin siyasi bir çözüm veya güvenli ve istikrarlı bir gelecek sağlamadan bölgeyi terk etmesi durumunda patlayacak olan dini mezhepsel ve etnik kanlı bir savaştır. İkinci seçenek ise Birleşik Devletlerin bölgeden çekilmeden önce bir anlaşma sağlanması konusunda gücünü ve nüfuzunu kullanmasıdır’’.
Kürt komutan sözlerini; ‘‘Birleşik Devletler ile ittifak yapmamızın nedeni demokrasiye temelden bağlılığımızdır. Mevcut kriz nedeniyle hayal kırıklığına ve büyük bir hüsrana uğramış durumdayız. Halkımız saldırı altında ve onların güvenliği bizim birinci önceliğimizdir. Ortada yanıtlanması gereken iki soru bulunmaktadır: Halkımızı en iyi şekilde nasıl koruyabiliriz? Ve Birleşik Devletler hâlâ bizim müttefikimiz mi?
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının çevrilerek paylaşılması, Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin yazıda ifade edilen düşünceleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Suriye’deki ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin komutanı olan Amerikalı Korgeneral Paul LaCamera, Şubat 2019 ayında yaptığı bir konuşmada, Assad ile iş birliği yapmaları durumunda Suriye Demokratik Güçlerine verdikleri desteği kesme tehdidinde bulunmuştur.
Birleşik Devletler ordusu generalinin yaptığı açık ve net tehdide rağmen sözde General (!) Mazloum’un, gerekirse Rusya ve Assad ile iş birliği yapacakları tehdidinde bulunması, bölgeyi terk etme sevdasından bir türlü vaz geçmeyen ABD’ye aba altından sopa göstermektir.
Türk ordusu ve desteklediği Suriye Milli Ordusunun, Birleşik Devletlerin koruduğu ve kolladığı Suriye Demokratik Güçleriyle savaşmasının ve birbirlerine ağır kayıplar verdirmesinin, Suriye’nin toprak bütünlüğünü destekleyen Rusya ve İran desteğindeki Suriye Arap Ordusunun işine geleceği göz önüne alındığında; ‘‘Güvenli Bölge ve Duraklayan Ateşkes’’ uygulamasının kimin avantajına olduğu açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Kurds’ commander in chief explains alliances with Assad and Putin
In an exclusive interview, the Kurds’ commander in chief explained why his forces are finally ready to partner with Assad and Putin. He specifically expressed his peoples’ belief in democracy, the losses they have suffered, but he also expressed his feelings on USA’s betrayal towards the Kurdish people.