SÖZDE NEDEN!
Her şeyi erteleyebilirsiniz, fakat zaman asla ertelemez ve kaybedilen zaman asla geri gelmez. Benjamin Franklin.
Özlem Uzun, Sun Savunma Net, 22 Temmuz 2020
Her şeyi erteleyebilirsiniz, fakat zaman asla ertelemez ve kaybedilen zaman asla geri gelmez. Benjamin Franklin.
Özlem Uzun, Sun Savunma Net, 22 Temmuz 2020
Kaynak: HR Daily Advisor
Bu topraklar bu husumetin ve kendi bildiğini, durmadan incinenlerden hep daha ön sıraya itmenin toprakları. Sadece kendi dünyalarını önemseyen, kendileri gibi yaşamayanları örseleyen reflekslerin zamanları bunlar.
Bir kavganın doğru veya yanlış olduğunu nereden anlar insan?
Bir kavganın husumeti büyütmeye, hınç alıp küsmeye mi yaradığını yoksa kimse kırılmasın, çocuklar anasız, kadınlar istikbalsiz kalmasın diye mi verildiğine bakarak anlar.
Ve Türkiye’de yanlış kavgaları hep çok sever bazı adamlar.
Çünkü kavga etmeden tartışmayı, yumruk sallamadan çatışmayı, birinin kaşını kafasını yarmadan konuşmayı başaramazlar.
Hep bir sözde nedenimiz vardır hep!
Sözde neden, aslını itiraf etmeye razı ve hazır olmadığındır.
Aslında bilirsin. Neden hep valiz yaptığın bir hayatı seçtiğini.
Ayağında kırılan kemiğe rağmen her gün yine de topuklu ayakkabı giydiğini. Kibar olmaktan, yaşının insanı gibi davranmaktan, yüreğini burkup çelme takanların ağırlığını, içinde bir yanardağ tutuşturanların lavını taşımaktan neden vazgeçtiğini…
Neden geceleri yazdıklarını gündüz yazdıklarından daha çok beğendiğini bilirsin.
Bilirsin de işte, ismiyle hitap etmezsin hiçbirine.
Sözde neden, hep başka isimlerle açıklanandır. Mirastır, mecburdur, şanstır. Kaderdir, kuraldır, lazımdır. Şimdi sırası değildir, sırası illa ki gelecektir, sırası gelince sen de tabii o adımı atacaksındır, o uçurumdan atlayacak, o kanatları takacaksındır… da işte. Hava biraz daha ısınsın, ortalık biraz daha yatışsın. Evvela biraz yağmur yağsın. Leonard Cohen çalsın biraz daha. Şu yazıyı da yazayım, şu yolları koşayım, şu şakayı yapayım. Şu şarkı da bitsin, zihnimdeki zelzele dinsin, nefesimi tutayım, nefesimi alayım, nefesimi bulayım.
Azıcık şurada nefesleneyim, arayacağım, anlatacağım, bütün itirafları yapacak, bütün kapıları açacak, yemin ederim bütün yolculuklara çıkacağım. Önce şey, önce şu, önce vallahi önce yapmam gereken şeyleri yapayım.
Sözde neden, vakti gelmiş olanı ertelemek için ihtiyacın olandır.
Bu yüzden sözde neden, seni çocuk bırakandır. Büyümeye, tastamam bir yetişkin gibi hayatı göğüslemeye engel olandır. Yüzleşmeden aynaya bakmaktır.
Zaten yolda olduğunu, cevabını merak ettiğin soruyu çoktan sorduğunu, nefesini bu yüzden tuttuğunu görememektir. Saatin çoktan gece iki buçuk olduğunu, bu şarkının otuz seferdir aralıksız çaldığını, fark etmemiş gibi devam etmektir.
Aslında ellili yaşlarda olduğunu, bazen haddinden fazla yorulduğunu, kırdığın bütün dalları içinde bir ateşe attığını, içini o yangınla ısıttığını kabul etmemektir.
Sözde neden, gerçeği kovalamak için kullandığındır.
Gerçeğin daha yakışıklı bir halidir.
Caziptir çünkü hafiftir. Üstelik inanması hiç zor değildir, inanması çok kolaydır. Çünkü inanmak için ihtiyacın olan tek şey inanmak isteyen biri olmaktır ve en nihayetinde bahane, daha alımlı bir haliyse de gerçeğin, hala da haklıdır.
Yalan değildir yani, mesela gitmen gereken bir durak vardır dersin ki
“ama çok yorgunum”
Yorgunsundur sahiden, sahiden eklemlerin ağrır, adımların yavaştır. Gitmezsin. Yorgunsundur da ama yorulduğundan değil işte, gitmezsin..!
Sözde neden, gitmemeye yarayandır. Gerçek, bahanenin altında yaşlanandır.
Biz sözde nedenlerin, aslını bilmemize rağmen başka isimler verdiklerimizden, itiraf etmeye razı ve hazır olmadığımız gerçeklerden, gitmediklerimizden kurtulmaktır…
Bir gün anlayacağız ki; kavgaların sonu yok, sonu olmayan hiç bir şeyin kıymeti geçerliliği yok..!
Bir gün anlayacağız ki;
“Sözde neden, hep vardır ve de var olacaktır”..!