Ne Pahasına?
Suriye’de Ateşkes
“Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek,”
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Kremlin’deki kabulünde, yaklaşık alt saat süren müzakereler sonrası taraflar; Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek üç maddeden oluşan bir mutabakat metni imzalamıştır.
Yazarlar: Vladimir Isachenkov, Suzan Fraser, APNEWS, 05 Mart 2020
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 08 Mart 2020
MOSKOVA (AP) — Rusya ve Türkiye liderleri, tırmanan çatışmaların her iki ülkenin kuvvetlerini tehdit ettiği kuzeybatı Suriye’de, Çarşamba gecesinden itibaren başlayacak bir ateşkes konusunda anlaşmaya vardıklarını açıklamıştır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan anlaşmaya göre, İdlib eyaletindeki ana M4 doğu-batı otoyolunda bir güvenlik koridoru da oluşturulacaktır.
Putin görüşmeler sonrası yaptığı açıklamada; varılan anlaşmanın İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki çatışmaların sona erdirilmesi için iyi bir temel oluşturacağını, sivil halkın acı çekmesine son vereceğini ve büyüyen insani krizi frenleyeceğini ümit ettiğini dile getirmiştir.
Varılan anlaşma ile Rusya’nın; Suriye hükümetinin dokuz yıldır süren yıkıcı savaş sonrasında ülkede kontrolü yeniden ele almasını sağlamlaştıran stratejik otoyollardaki kontrolü ele alması yönündeki temel hedefine ulaştığı görülmektedir.
Fakat iki ülke arasında varılan anlaşmada, Türkiye’nin çıkarlarının da dikkate alındığının bir göstergesi olarak, Suriye Devlet Başkanı Bashar Assad’ın, isyancıların elinde kalan son kale olan Türkiye’ye sınırındaki İdlib eyaletinin tamamında kontrolü ele geçirme arzusu da şimdilik frenlenmektedir.
Erdoğan altı saatlik görüşme sonrası yapılan basın toplantısında, Putin ile mültecilerin evlerine geri dönmelerine yardım konusunda anlaştıklarını ifade etmiştir. Assad güçlerinin Rus hava desteği ile geçtiğimiz Aralık ayında başlattığı saldırı nedeniyle bugüne kadar 900,000’den fazla insan evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.
Kremlin’de yapılan ve altı saat süren görüşme öncesinde iki lider de bir anlaşma yapılmasına olan ihtiyacın altını çizmiştir. Görüşmelerin bir hedefi de ikili ilişkiler ve gelişmekte olan ticaretin zarar görmesini engellemektir.
Birleşmiş Milletler (BM) sözcüsü Stephane Dujarric tarafından yapılan açıklamada; BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in varılan ateşkes anlaşmasına büyük önem verdiği ve bu anlaşmanın, kuzeybatı Suriye’de çok büyük acılar çeken sivil halkın korunmasını sağlayacak düşmanlıklara derhal ve kalıcı olarak son vereceğini ümit ettiği ifade edilmiştir.
Dujarric açıklamasında; Guterres’in dokuz yıldır sürmekte olan savaşı sonlandırmak için, Birleşmiş Milletler liderliğindeki siyasi çözüm sürecine kaldığı yerden devam edilmesi çağrısı yaptığını da dile getirmiştir.
Son krize kadar Putin ve Erdoğan, Moskova Assad’ı, Ankara ise Suriye’deki hükümetin düşmanlarını desteklemesine rağmen, Suriye’deki çıkarlarını koordine etmeyi başarmıştır. Hem Rusya hem de Türkiye karşı karşıya gelmekten kaçınmak istemesine rağmen, İdlib eyaletinde derin bir şekilde çatışan çıkarlar, her iki tarafın da kabul edebileceği bir anlaşma için görüşmeleri oldukça zorlaştırmıştır.
Suriye’nin İdlib eyaletine yönelttiği saldırı, Türkiye’nin Suriye ordusunu geri püskürtmek maksadıyla bölgeye binlerce asker göndermesiyle sonuçlanmıştır. Karada ve hava sahasında gerçekleşen çatışmalar, her iki taraftan da düzinelerce ölüme neden olmuştur. Assad’a ülke topraklarının ele geçirilmesinde yardım eden Rusya ise Türkiye, Assad’ın birliklerini darmadağın ederken seyirci kalmayacağının sinyalini vermiştir.
Çatışmalar bunun yanı sıra, zaten 3,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’ye yaklaşık 1 milyon Suriyeli sivilin daha itilmesine neden olmuştur. Erdoğan da buna, Batıyı Ankara’ya daha fazla yardım etmeye ikna etme gayreti olduğu açıkça görülen bir hamleyle, Türkiye’nin Avrupa kapılarını açarak tepki göstermiştir.
Erdoğan geçmişte, 2015 yılında AB’ye 1 milyondan fazla göçmen akışından kaynaklanan, Avrupa Birliği ile yapılan 6 milyar avroluk anlaşmanın şartlarını yerine getirmemesi nedeniyle sık bir şekilde Türkiye’nin Avrupa sınırlarını açma tehdidinde bulunmuştur.
Putin, İdlib eyaletindeki durumu, Erdoğan ile Çarşamba günü Ankara’da görüşen Avrupa Komisyonu başkanı Charles Michel ile müzakere etmiştir. Görüşme sonrası Kremlin tarafından yapılan açıklamada; Michel’in Putin’e, Avrupa Birliği’nin göçmen akışını engelleme çabaları hakkında bilgi verdiği ifade edilmiştir.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Erdoğan’a Türk askeri kayıpları nedeniyle taziyelerini sunmuş, fakat Suriye askerlerinin de ağır kayıplar verdiğine dikkat çekmiştir. Türkiye Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada; 2020 Şubat ayından günümüze kadar geçen sürede kayıp sayısını 60’a çıkaran, Perşembe günü iki askerin daha hayatını kaybettiğini ifade etmiştir.
Erdoğan konuşmasında ‘‘Şu anda dünyanın gözü burada’’ sözlerine yer vermiş ve konuşmasını ‘‘Bugün burada atacağımız adım, alacağımız isabetli kararlar bölgeyi de ülkelerimizi de rahatlatacaktır’’ şeklinde sürdürmüştür.
Moskova, Türkiye’nin birkaç Suriye savaş jetini düşürmesi sonrasında, Pazar günü bir açıklama yapmış ve Suriye hava sahasına giren Türk hava araçlarının güvende olmayacakları konusunda Ankara’yı uyarmıştır.
İdlib eyaletindeki muhalif eylemciler, isyancıların kontrolündeki bir köye yapılan ve çocuklar dâhil en az 15 kişinin hayatını kaybettiği ve birkaç sivilin de yaralandığını iddia ettikleri saldırıyla ilgili olarak Rusya’yı suçlamıştır. Rus ordusu tarafından konuyla ilgili bir açıklama yapılmamıştır, fakat Rusya, yerleşim bölgelerini hedef almadığını ileri sürerek benzer iddiaları bugüne kadar daima yalanlamıştır.
Suriye’nin İdlib eyaletindeki savaş, Türkiye’nin 2015 yılı Kasım ayında Suriye sınırı yakınlarında bir Rus savaş uçağını düşürmesinden bu yana Rusya-Türkiye ilişkilerinin en ciddi şekilde test edildiği döneme girmiş durumdadır. Rus savaş uçağının düşürülmesine Rusya, turistlerin Türkiye’ye gidişlerini keserek ve Türkiye’den yapılan birçok dışalımı yasaklayarak, geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlarla karşılık vermiş ve bu cezalandırma Türkiye’yi en sonunda geri adım atmaya zorlamıştır.
Türkiye, nükleer bir güçle askeri çatışma şöyle dursun, geçmişte kendisine çok pahalıya mal olan böyle bir krizi yeniden yaşamayı göze alamaz, fakat Türkiye güçlü bir pazarlık pozisyonuna da sahiptir. Moskova, Suriye meselesinin çözümünde bir ortak olarak Ankara’ya ihtiyaç duymaktadır ve Rusya’nın Suriye’deki askeri birliklerine ikmal yolu Türk Boğazlarından geçmektedir.
Moskova bunun yanı sıra Batı ile olan açmazında da Ankara’yı kullanmayı ümit etmektedir. Geçtiğimiz yıl yapılan anlaşma ile Türkiye, Washington’u kızdırarak, gelişmiş S-400 Rus hava savunma sistemi tedarik eden ilk NATO üyesi ülke olmuştur. İdlib eyaletinde tırmanan kriz nedeniyle, Türkiye S-400 hava aracı ve füze savunma sistemlerinin konuşlandırmasını beklemeye almıştır.
Moskova’da yapılan görüşmeler, birbirlerine ‘‘SEVGİLİ DOSTUM’’ diye hitap eden Putin ile Erdoğan arasında, bir yıldan kısa bir sürede yapılan 10’uncu görüşme olmuş ve iki lider, pazarlık sanatının güzel bir örneğini daha sergilemiştir.
İki lider Ekim ayında, Başkan Donald Trump’ın ABD birliklerini ani bir kararla çekme kararı sonrasında boş kalan yerleri doldurmak maksadıyla; askeri birliklerini Suriye’nin kuzeybatı sınırına konuşlandırma konusunda anlaşmıştır. Ondan önce, Suriye’nin çeşitli bölgelerinden muhalif savaşçıların İdlib eyaletinde toplanması konusunu müzakere etmişler ve 2018 yılında da İdlib eyaletinde bir gerilimi azaltma bölgesi oluşturulması konusunda uzlaşmışlardır.
Moskova Ankara’yı; El Kaide bağlantılı militanların bölgeden başlattıkları saldırılar, Ankara ise Moskova’yı; Assad’ı dizginleyememe konusunda suçlarken, iki lider İdlib anlaşmasının çökmesi konusunda birbirini suçlamıştır.
Kremlin’de yaklaşık altı saat süren müzakere sonrasında, Rusya ve Türkiye dışişleri bakanları, Perşembe günü yapılan anlaşmanın; gece yarısı saat 24.00’den itibaren MEVCUT TEMAS HATLARINDA uygulamaya girecek bir ateşkesi içerdiğini açıklamıştır. İki ülke arasında imzalanan mutabakat metnine göre ayrıca; İdlib eyaletinin içinden geçen stratejik öneme sahip M4 otoyolunda, 12 kilometre genişliğinde bir güvenlik koridoru da tesis edilecek ve bu koridor içinde, 15 Mart 2020 tarihinden başlayarak, Rus ve Türk birlikleri ortak devriyeler icra edecektir.
İdlib eyaletinin içinden geçen stratejik öneme sahip M4 Karayolunun her iki tarafında oluşturulan 12 kilometre genişliğindeki güvenlik koridoru, Akdeniz kıyısında Rusların ana üslerinin bulunduğu Latakia kentine kadar uzanmaktadır ve Assad’ın kazanımlarını sağlamlaştıracak ve bölgedeki kontrolünü artıracaktır.
Assad bu yılın başlarında, ülkenin başkenti Şam’ı, ülkenin ticari merkezi olan Halep kentine bağlayan M5 Karayolunun kontrolünü ele geçirmiştir. Assad kuvvetleri son saldırılar ile bu karayolunu kapatan militanları İdlib eyaletinin içlerine doğru sürmeyi başarmıştır.
Bu hafta başında Rus askeri polisi stratejik öneme sahip Saraqeb kasabasına konuşlanmış ve Türklerin herhangi bir geri alma girişimini püskürtmek maksadıyla da M4 ve M5 karayollarının kavşak noktasına yerleşmiştir.
Erdoğan ve Putin arasında yapılan anlaşma ile Putin’in sınır boyunca uzanan hatta Türkiye destekli militanların varlığını kabul ettiği ve Assad’ın İdlib eyaletinde tam hâkimiyeti sağlama girişimlerini şimdilik frenlediği görülmektedir. İki lider arasında varılan bu uzlaşma, Türkiye’nin Suriye’deki menfaatlerini güvence altına almasını ve mültecilerin sınırına yığılmasını önlemesini de sağlayacaktır.
Washington Institute düşünce kuruluşundan uzman Soner Çağaptay’a göre; iki ülke arasında varılan son anlaşma, karadaki çatışmaları dondurmaktadır. Çağaptay’a göre Putin daha ileri bir adım atma cesaretini gösterene kadar çatışmaların yeniden alevlenmesi beklenmemektedir. Çağaptay, Erdoğan’ın kendisi açısından, Türkiye sınırlarının mülteciler tarafından akın edildiği bir durumdan kurtulduğunu ve ayrıca Rusya ile bir ayrışmanın da önüne geçtiğini dile getirmektedir. Çağaptay’a göre varılan uzlaşma sonrasında Assad da kazanan taraf değildir. Assad’ın askeri imkân ve kabiliyetleri Türkiye tarafından yıpratılmıştır. Çağaptay sözlerini; ‘‘Bir NATO ülkesinin Assad’ın üçüncü sınıf ordusunu nasıl patakladığına şahit olduk’’ şeklinde sürdürmüştür.
Rusya üst meclisinin dış ilişkiler komitesi başkanı Konstantin Kosachev, yapılan anlaşmayı iki ülkenin güvenlik çıkarlarına saygı duyan bir uzlaşma olarak beğendiğini ifade etmiştir.
Kosachev, Facebook hesabında yaptığı açıklamada; ‘‘Görüşmelere tek alternatif meseleleri muharebe sahasında halletmek olurdu ve taraflardan hiç birisi bunu istemiyor’’ ifadelerini kullanmıştır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarlar Vladimir Isachenkov ve Suzan Fraser’in görüş ve iddialarını yansıtmaktadır. Makalenin çevrilerek paylaşılması ifade edilen ve ileri sürülen görüşlerin Sun Savunma Net ve çeviren tarafından paylaşıldığı anlamına gelmemektedir.
Altı saat süren uzun görüşme öncesi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin odada Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a eşlik eden Türk heyetini el işareti ile yanına çağırarak tokalaşmış ve sonrasında aşağıdaki konuşmayı yapmıştır.
İki ülke arasında varılan mutabakat metni aşağıdadır. Tarafların altına imzalarını koyduğu mutabakat metninde; Suriye’deki yönetim; ‘‘REJİM’’ değil, ‘‘SURİYE ARAP CUMHURİYETİ’’ olarak anılmakta, bu ülkenin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne taraflar kuvvetli taahhütlerini yinelemektedir.
Okuyuculara tavsiyem; hiçbir yazar ve/veya yetkilinin etkisinde kalmadan, kendi akıllarını kullanarak aşağıdaki mutabakat metnini okumaları ve mevcut duruma bakarak kararlarını vermeleridir.
“İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıraya Ek Protokol, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, ateşkesin uygulanmasına garantör olarak,
Suriye Arap Cumhuriyeti‘nde Gerginliği Azaltma Bölgeleri Oluşturulmasına İlişkin 4 Mayıs 2017 tarihli Muhtıra ve İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin 17 Eylül 2018 tarihli Muhtıra’yı hatırda tutarak,
Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek,
Terörizmin tüm tezahürleriyle mücadele ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan tüm grupların ortadan kaldırılması yönündeki kararlılıklarını yinelerken, sivillerin ve sivil altyapının hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini kabul ederek,
Suriye ihtilafının askeri çözümünün olamayacağının ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğinin altını çizerek,
İnsani krizin daha da kötüleşmesinin önlenmesinin, sivillerin korunmasının, ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere önkoşulsuz ve ayrım gözetmeksizin koruma ve insani yardım sağlanmasının, keza ülke içinden yerinden edilmelerin önlenmesi ile mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilen kişilerin güvenli ve gönüllü olarak Suriye’deki asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının önemini vurgulayarak,
Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:
Türkçe, Rusça ve İngilizce üç örnek olarak ve eşit yasal geçerliliği olacak şekilde 5 Mart 2020 tarihinde Moskova’da imzalanmıştır.”
Makalenin orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.