Yazar: David L. Phillips
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 4 Mayıs 2017
Başkan Donald Trump, ‘‘kesinlikle Suriye’de güvenli bölgeler oluşturacağını’’ açıkladı. Suriye’de güvenli bölgelerin oluşturulması kararı, bugüne kadar meydana gelen olayların bir sonucudur. Fayda ve risklerinin dikkatli bir şekilde incelenmesi gereklidir.
Şeytan ayrıntıda gizlidir. Güvenli bölgeler nerelerde oluşturulacaktır? Güvenli bölgeler nasıl uygulanacaktır? ABD, Irak ve Suriye’de hangi bölgesel savaşçılara güvenebilir?
Güvenli bölgeler, Suriye’nin güneyinde Ürdün sınırında ve kuzeyinde Türkiye sınırında uygulanabilir. Güney cephesinde CIA tarafından dikkatli bir şekilde incelenip onay verilen Suriyeli isyancı gruplar Ürdün sınırını kontrolleri altında tutmaktadırlar. Güney sınırı Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail tarafından desteklenmektedir. Güney sınırı, İran etkisi ve İran destekli, İslam Devrimi Muhafız Birlikleri ve Hizbullah gibi silahlı gruplara karşı bir siper görevi görmektedir.
Suriye Demokratik Güçleri (SDF – Syrian Democratic Forces) ise kuzeydeki güvenli bölgeleri emniyet altına alabilirler. SDF bünyesinde Halkın Koruma Birlikleri (YPG)’nin 40.000 Kürt savaşçısı bulunmaktadır. Jazeera, Kobani ve Afrin eyaletleri kuzey güvenli bölgesini oluşturmaktadır. Geçmişte SDF ile yapılan başarılı iş birliği örnekleri bulunmaktadır. ABD, İslami Devlet terör örgütünün sözde başkenti Rakka’nın geri alınması maksadıyla yürütülen savaşta SDF savaşçılarını desteklemektedir.
Güvenli bölgeler ABD’nin özel kuvvetlerini kullanmasını gerektirecektir. ABD aynı zamanda Güney Cephe ve SDF unsurlarına çok daha gelişmiş silah ve mühimmat sağlamak zorunda kalacaktır.
İlave olarak, güvenli bölgelerin tesis edilmesi ve muhafaza edilmesi için hava gücüne de ihtiyaç duyulacaktır. Rus hava kuvvetlerine ait savaş uçakları ile çatışmayı önlemek kritik hale gelecektir. Güvenli bölgeler, Suriye’de çok önemli faydalar sağlayabilirler. Oluşturulan güvenli bölgeler, İslami Devlet terör örgütünün kontrolünde olan toprakları küçültecektir. Bu bölgeler, İslami devlete karşı savaşan isyancı grupların sığınabilecekleri ve ISIS’e karşı saldırılarını başlatabilecekleri alanlar olacaktır. Güvenli bölgeler, yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kalan Suriyeliler için sığınma yerleri olarak aynı zamanda insani krizlerin azaltılmasına da katkı sağlayacaklardır.
Güvenli bölgelerin bazı bedelleri de bulunmaktadır. Güvenli bölgelerin oluşturulması ve muhafaza edilebilmesi önemli ölçüde ABD birliklerinin kullanılmasını gerektirecektir. ABD birlikleri bu işte zarar göreceklerdir. Güvenli bölgelerin sürdürebilmesi ABD birliklerini Suriye iç savaşına daha fazla müdahil olmaya çekebilecektir.
Kuzeyde oluşturulacak güvenli bölge, Jarablus kentinde kendi güvenli bölgesini oluşturan Türkiye ile olan ilişkilerin daha da bozulması riskini içermektedir. Türkiye inatla ABD’nin, Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’nin uzantısı olarak gördüğü YPG ile iş birliği yapmasına karşı çıkmaktadır. Türkiye sınırı boyunca oluşturulacak bir güvenli bölge, tıpkı ABD tarafından korunan Irak Kürdistanı Bölgesi gibi, Türk yetkililer tarafından, oluşacak bir Kürt devletinin ilk adımları olarak görülecektir.
Tepki olarak Türkiye; ABD’nin İncirlik üssünden faydalanmasını engelleyebilir. Böyle bir durumda Pentagon’daki planlayıcılar Suriye’de yürütülen operasyonları Ürdün, Kıbrıs ve Irak Kürdistanı’ndan yürütmek zorunda kalacaklardır.
ABD ve Türkiye arasındaki gergin ilişkiler Başkan Trump’ın radikal İslam hakkındaki söylemleri, Müslüman kardeşleri bir dış terör örgütü olarak nitelendirmesi ve Müslümanlara uygulanan göç sınırlamaları nedenleriyle iyice kötüleşmiş bir durumdadır. Türkiye geçmişte İslami devlet terör örgütünün ana destekçilerinden bir tanesi olmakla kalmayıp, giderek İslamcı ve Batı karşıtı bir tutuma bürünmektedir.
Askeri operasyon uygulanmasına gerek olmayacaktır. Güvenli bölgelerin oluşturulma ve muhafaza edilme faaliyetleri ABD diplomasinin de katılımı ile yapılacaktır.
Rusya ve Türkiye, geçmişte Suriye’deki iç savaşı durdurmak maksadıyla yaptıkları görüşmelerde ABD’yi dışlamanın yollarını aramışlardır. Geçtiğimiz hafta Rusya ve Türkiye tarafından desteklenen Astana’daki barış konferansının acı bir şekilde çökmesi, Rusya-Türkiye diplomasisinin limitlerini göstermiş ve barış anlaşmasının oluşturulmasında arabulucu ve zorlayıcı olarak ABD’nin kaçınılmaz ve zorunlu rolünü gözler önüne sermiştir.
Başkan Trump, güvenli bölgelerin faydaları ve risklerini dikkatli bir şekilde değerlendirmelidir. Güvenli bölgeler, daimî askeri ve diplomasi faaliyetleri gerektirecektir. Bütün alternatifleri göz önüne almadan acele kararlar verilerek bir savaşa kesinlikle girilmemelidir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve tamamen yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi, çevirenin yazarın, özellikle Türkiye’nin İslami Devlet terör örgütüne geçmişte yardım ettiği yönündeki görüşlerini paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Suriye’de başlangıçtan beri büyük bir oyun oynanmaktadır ve Türkiye’nin artık bu oyundan çekilme vakti gelmiştir. Başkalarının savaşını yürütenlerin muharebeyi kazanma şansları yoktur, kazandıklarını düşünseler de aslında dış destekçilerine hizmet etmektedirler.
25 Nisan 1945 tarihinde Elbe Nehri kıyısında bir araya gelen Kızıl ordu ve ABD Ordusunun vardıkları antlaşma sonrasında Almanya, doğu ve batı olarak ikiye ayrılmıştır. Fırat Nehri kıyısında yapılacak bir antlaşmanın IŞİD terör örgütünü en azından Suriye’de etkisiz hale getireceği mevcut güç dengesi göz önüne alındığında kaçınılmaz bir sonuçtur.
Irak ve Suriye’de mücadele etmek için vekil savaşçı ve grupları kullanan ABD ve Rusya’nın eninde sonunda anlaşmaları ve bu ülkelerin halklarının hakkı olan petrolü HAKÇA bölüşmeleri kaçınılmazdır. Olan her zaman olduğu gibi, neden ve kimin için savaştığının dahi bilincinde olmayan KUKLALARA olacaktır.
ABD ve Rusya bölgedeki petrolü Avrupa’ya ulaştıracak boru hatlarının inşa edilmesinde anlaşmışlardır ve artık bölgede başka oyuncu istememektedirler. Evet, İdlib eyaletinde oluşturulacak güvenli bölge Halep’te yenilerek bu bölgeye sığınmak zorunda kalan Sünni savaşçılar ve ailelerini koruyacaktır, güneyde oluşturulacak güvenli bölge ise Türkiye’yi hiç ilgilendirmemektedir.
Bu arada, güneyde oluşturulacak güvenli bölgeye, İsrail’in taleplerine uygun olarak; Ürdün Özel Kuvvetleri ve ABD tarafından, Ürdün’de bulunan kamplarda eğitilen Suriyeli isyancıların yerleştirileceğini de hatırlatalım. İsrail’in korktuğu İran ve Hizbullah unsurları ise sanırım yakın bir gelecekte Suriye’yi terk etmek zorunda kalacaklardır.
Türkiye-Suriye sınırı boyunca oluşturulacak güvenli bölgenin sınırları ve kimin tarafından korunacağı Türkiye’nin çıkarları açısından önemlidir. Özellikle de yukarıda sunulan haritada gösterildiği gibi, tüm Suriye sınırı boyunca uzanan ve Afrin’i de kapsayan Türkiye’nin kontrolünde olacak bir güvenli bölgeden de söz edilmediğini hatırlatalım ve bekleyerek neler olacağını hep birlikte görelim.
Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin’in “Sizinle beraber alacağımız kararların büyük bölümü stratejik öneme sahip olduğundan Meclislerimizce de onaylanması gerekiyor”’ sözlerinin ne anlama geldiğini de okuyucuların takdirine bırakalım.
http://www.huffingtonpost.com/david-l-phillips
/safe-zones-in-syria_b_14439356.html