Suudi Arabistan Eğitim Bakanlığı Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek yüzünü göstermek maksadıyla eğitim müfredatını değiştirdi.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 03 Mayıs 2022 / Güncelleme: 31.12.2023
Saudi Gazette çevrimiçi haber sitesinde 24 Ağustos 2019 tarihinde paylaşılan ‘‘Education ministry correcting curricula by exposing Ottoman Empire’s real face – Eğitim Bakanlığı Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek yüzünü göstererek eğitim müfredatını değiştirdi’’ başlıklı yazıda Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap Yarımadası’nda işlediği suçlarla ilgili bazı iddialar yer almıştır.
Yazıda Recep Tayyip Erdoğan’ın, 02 Ekim 2018 tarihinde İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğunda işlenen korkunç cinayeti, Veliaht Prens Mohammed Bin Salman’a (MBS) saldırma ve onu itibarsızlaştırma için büyük bir fırsat olarak değerlendirdiği ve kullandığı ileri sürülmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan Neler Demişti?
Müslümanlar bugün enerjilerini tüm dünyada iç kavgalarla ve kısır tartışmalarla tüketiyor. Yakın zamanda İstanbul’da, Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda bir Cemal Kaşıkçı olayı yaşandı. Kaşıkçı, ne yazık ki alçakça bir operasyonla şehit edildi. Dışarıda nişanlısı bekliyordu. Tabi bizi Suudi Arabistan’dan aradılar. Biz gerek babaya gerek oğluna her şeyi anlattık. Özel temsilcilerini göndermek istediler, gönderin dedik. Kendilerine anlattık. İstihbarat şeflerine tüm belgeleri gösterdik. Fakat bütün bunlara rağmen, Kral’a ben şunu sordum; bu 15 kişi İstanbul’a neden gönderildi? Bunlar İstanbul’a geldiyse konsoloslukta ne iş yaptılar? Bu katili isterseniz çıkartırsınız ve ilan edersiniz dedim. Kral’ın verdiği cevap şu oldu; Şu an 18 kişiyi tutukladık. Tamam da tutuklamak çıkış yolu değil.
Yargılayamıyorsanız, suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul mahkemelerinin yargılaması gerekir. Gönderin biz yargılayalım. İstediğiniz zaman istediğini yerden vatandaşları suçlu suçsuz demeden ülkenize alıyorsunuz. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, ‘yerli işbirlikçiler’ dedi. Kimdir bu yerli işbirlikçiler, bunu açıklamaya mecbursun. Veliaht Prens dedi ki, Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı. Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Nişanlısıyla beraber ayrılmaz mıydı? Bunlar dünyayı enayi zannediyor, bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir.
Ben Kesmesini İyi Bilirim
Amerika, CIA geldi dinledi. Adam açık açık diyor ki ben kesmesini iyi bilirim diyor. Niye çünkü morg mensubu. Bunların hepsi kayıtlarda var. Belgeleri yok etmek için bizden almak istediler. Eninde sonunda denilen yere geldiler. ABD Senatosu ne diyor? Suudi yönetimini suçluyor. BM Temsilcisi isim vererek, bu işin faili odur diyor. Daha birçok şeyler çıkacak. Buradan çok şeyler çıkıyor. Artık insanlar bunlara tahammül edemez. İslam dünyası da bu şekilde bir yere gelemez.
Yazıda Recep Tayyip Erdoğan ile MBA arasındaki sorunların Erdoğan’ın kendisini bütün Müslümanların halifesi ilan etmesi ve kutsal Mekke ve Medine şehirlerinin Suudi yönetimi altında olmamasını talep etmesiyle başladığı iddia edilmektedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu talebi Suudi Arabistan’ı egemen bir ulus olarak tanımadığının açık bir göstergesidir. Yazının tam çevirisini aşağıda okuyabilirsiniz:
Müfredat, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyıllarda Arap ve İslam dünyası ile neredeyse Arap Yarımadası’ndaki bütün ülkelere yaptıkları ve ayrıca İki Kutsal Cami’ye yönelik ihlalleri hakkında gerçeği göstermeyen, tarihsel unsurlara dayalı ifadeler içermekteydi.
Ortaokul ikinci sınıflarda okutulan yeni müfredat ise Osmanlı İmparatorluğu’nun, güvenilir tarihi kaynaklara dayanarak, kaynaklarını tüketmesi ve İki Kutsal Cami’nin statüsünü istismar etmesinin ve cehaleti yaymasının ardından, çöküşüne de neden olan ve Arap ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmasına ve hepsinde rönensansa neden olan gerçek özellikleri ve suçlarını ortaya çıkarmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin Arap yarımadasında işlediği suçların bazılarına yeni müfredatta yer verilmiştir ve bunlar arasında; Birinci ve İkinci Suudi devletleriyle savaşmak, bazı yerel liderleri Kral Abdülaziz’e karşı desteklemek, Diriyah ve çevresindeki kasabalar ile Zahran ve Asirin birçok kesimlerini yok etmek, ilk Suudi devletinin son imamı olan İmam Abdullah Bin Suud’a işkence etmek ve İstanbul’a götürüp infaz etmek yer almaktadır.
Yeni müfredatta Al-Ahsa ve Asir halkına, özellikle de tüccarlara yönelik tacizlere de dikkat çekilmektedir. Bu tüccarlar şikayetlerini defalarca Osmanlı Padişahına iletmeye çalışmışlar, ancak padişah onlara hiçbir zaman geri dönüş yapmamıştır. Osmanlılar, Medinelilerin çocuklarını Birinci Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu ve müttefiki Almanya’ya destek vermek için zorla askere alma suçunu da işlemiştir. Medine halkının bazıları Levant’a kaçmak zorunda kalmıştır. Medine kentinin gıda ürünleri, Osmanlı askerlerine verilmek üzere yağmalanmıştır. Peygambere ait eserler ve anıtlar da yağmalanmıştır ve halen İstanbul’da bulunmaktadır.
Yeni müfredatta ayrıca, Osmanlı yönetiminin Arap ülkelerindeki yaptıklarına da ışık tutulmakta ve Osmanlı idari rejiminin egemenliği altındaki Arap topraklarını en az 15 eyalete böldüğü, bunların başına bir vali atadığı ve yerel halkı nüfus, tarım ürünleri, toprak, mal ve hizmetlere uyguladığı vergilerle ezdiği de yer almaktadır.
Osmanlı kötü yönetiminin en belirgin tezahürlerinin, Arap Yarımadası’nın birleşmesini önlemek için siyasi nüfuz kullanmak ve fitne ekmek olduğu da ifade edilmekte, Mısır ve Levant’tan yetenekli usta ve inşaatçıların İstanbul’a götürüldüğü ve orada devletin askerleri ve eyaletlerini korumak için kaleler inşa ettiklerine de yer verilmektedir.