savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5306
EURO
36,1974
ALTIN
2.964,88
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C

TERÖRLE MÜCADELEDE SOSYAL MEDYA ve YAPILAN VAHİM HATALAR

TERÖRLE MÜCADELEDE SOSYAL MEDYA ve YAPILAN VAHİM HATALAR
A+
A-

TERÖRLE MÜCADELEDE SOSYAL MEDYA ve YAPILAN

VAHİM HATALAR

 

Yazan: Alican TÜRK, Sunsavunma.Net

 

Artık hiç bir olayın gizliliği söz konusu değil…

Özellikle iletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak, dünyanın neresinde ne oluyorsa anında sosyal medyada yer aldığını ve dünyanın öbür ucuna ulaştığını biliyoruz.

PKK terör örgütüyle 1984’ten beri sürdürülen mücadelede dünyada belki hiçbir ordunun elde edemeyeceği başarılarla beraber çok önemli tecrübeler de edinildi. Bu tecrübelerden çıkarılan dersler, yapılan tespitler askerî talimnamelere girdi, eğitim programlarına alındı, derslere konu oldu, üzerinde konferanslar verildi.

Bu tespitlerden biri de, terörle mücadelede belki de en önemli faktörün “güvenlik güçleri ile bölge halkı arasındaki ilişkiler meselesi” olduğuydu. Buna göre terörle mücadelede başarının temel koşulu halkı kazanmaktı. Nitekim halk faktörünün önemini çok iyi bilen PKK terör örgütü 1980’li yılların ortalarından itibaren bilhassa devletle / güvenlik güçleriyle halkın arasını açmak amacıyla son derece ustalıkla çeşitli eylemler düzenlemiş, propagandalar yürütmüş, bunun sonunda da bölge halkıyla güvenlik güçleri arasındaki ilişkiler oldukça zedelenmişti. 1990’ların ortalarında karşılıklı inançsızlık ve güvensizlik had safhadaydı.(*)

Bu ilişkileri onarmak üzere Genelkurmay Başkanlığı’nda bizzat proje subayı olarak içinde yer aldığım sosyolojik bir çalışma yürütüldü.

Projenin sonunda, 1996 yılı Mart ayında, “İç Güvenlikte Halkla İlişkiler ve Halkın Kazanılması – Davranış İlkeleri Rehberi” adıyla bir cep broşürü hazırlandı ve tim komutanı seviyesinde dağıtılmak üzere jandarma dahil bütün birliklere gönderildi. Broşür, bölgede her seviyedeki birliğin / birlik komutanının vatandaşlarla ilişkilerde nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda bir kılavuz idi. Temeli; bölge halkıyla karşılıklı iyi niyeti, sevgi ve saygıyı esas alan; kin, nefret, öfke dilini kesin çizgilerle reddeden bir çalışma idi.

Çalışma etkisini kısa sürede gösterdi; broşürdeki ilkeler çerçevesinde oluşturulan iletişim atmosferiyle birlikte bölge halkı ve güvenlik güçleri arasında yer yer yıkılmış gözüken köprüler tekrar ve çarçabuk onarıldı, ilişkiler güçlendirildi, vatandaşların doğru ve zamanında bilgilendirilmesine önem verildi. Birlikler başta OHAL Valiliği olmak üzere bütün mülki makamlarla koordineli olarak – adı daha sonra Toplumsal Gelişime Destek Faaliyetleri (TGDF) olarak anılan faaliyetlerle bölge halkının her türlü sosyal ve ekonomik sorunlarını gidermeye dönük çok önemli işlere imza attılar. Vatandaş ile güvenlik güçleri arasında geliştirilen sıcak ilişkiler sonucunda PKK terör örgütünün propagandaları giderek etkisizleşti ve nihayet örgüt halk desteğini önemli ölçüde kaybederek hızla bir çöküş / çözülüş sürecine girdi.

İlki 1996 yılında çıkarılan broşür Genelkurmay’dan ayrıldığım 2005 yılında “Halkın Kazanılmasında Davranış İlkeleri Rehberi” adıyla – yine tarafımdan güncellenerek hazırlanıp – bütün birliklere gönderildi.

 

(Proje subayı olarak ilki 1996, ikincisini 2005 yılında tarafımdan
hazırlanan Halkla İlişkiler broşürü)

 

Broşürde değinilen davranış ilkelerinden biri de ölü ele geçen teröristlerle ilgiliydi. Önceleri bazı birlikler, çatışma sonrası ölü ele geçen teröristleri (ki bir kısmının bedenleri parçalanmış olabiliyordu) araçlara doldurup çatışma yakınlarındaki köy meydanlarında teşhir ediyorlardı. Tabii buradaki asıl amaç, ölen teröristleri tanıyan varsa kimlik tespiti yapabilmekti; ama diğer taraftan da halka “işte devlete silah çeken teröristin sonu budur” şeklinde dolaylı mesaj vermek, teröre / teröriste yardım ve destek sağlayanların gözünü korkutmak da hedefleniyordu.

Ancak her halükârda bu görüntüler vatandaşlar üzerinde çok olumsuz etki yapıyordu.

Bazen de bazı erbaş ve erlerin çatışmalarda öldürülen teröristlerin cesedi üzerine ayağını koyup ya da kopmuş bir uzvu elinde tutar bir şekilde poz verip fotoğraf çektirdikleri, sonra da o fotoğrafları övünç vesilesi olarak yakınlarına gönderdikleri tespit edildi.

Ne var ki teröristlerin cesetleri başında hoş olmayan görüntülerle çekilen fotoğraflar bir şekilde örgüt yandaşlarına ulaşıyor, onlar da bunları yurt içi ve yurt dışındaki İnsan Hakları örgütlerine dağıtıp, ülkemiz ve TSK aleyhinde karşı propagandalara çok önemli malzeme sağlamış oluyorlardı.

İşte birliklerin bu olumsuz davranışlarını engellemek üzere de broşürümüzde şöyle demiştik:

Dahası; örgütten kaçmak ve teslim olmak isteyen, ancak terör örgütünün “teslim olursanız TC’nin askerleri size her türlü işkenceyi yapıp sonunda öldürür, yaralı ele geçirdiklerini daha hemen orada infaz eder” şeklindeki yoğun propagandalarından çekinerek teslim olmak istemeyen teröristlerin mevcut algılarını değiştirebilmek amacıyla Türk askerinin “aman dileyene müşfik olduğu” mesajlarını içeren fotoğrafları da broşüre eklemiştik. Böylece hem terör örgütünün kendi elemanları üzerindeki olumsuz propagandalarını kırmak hem de kendi askerimizi doğru davranışa yönlendirmek istiyorduk.

(Halkla İlişkiler broşürümüzde yer alan bir fotoğraf)

Gelelim bugüne…

Son zamanlarda sosyal medyada çatışma bölgelerine ve ölü ele geçirilen teröristlere ilişkin çok sayıda fotoğraf ve / veya video filminin yayınlandığına tanık oluyoruz. Bir kısmı bakmaya bile tahammül edilemeyecek içerikte olan bu video ve fotoğrafları görünce canım çok sıkılıyor doğrusu… Belli ki o çekimleri yapanlar ve özellikle görüntüleri sosyal medyada paylaşanlar kendilerince ne büyük kahramanlık yaptıklarını gösterip bundan bir övünme ya da böbürlenme payı çıkarmaya çalışıyorlar.

Oysa o yaydıkları görüntülerle bu ülkeye, bu devlete, bütün güvenlik güçlerine ve terörle mücadeleye ne kadar büyük zarar verdiklerini keşke bilebilseler…

Kimsenin kuşkusu olmasın ki o görüntülerin hepsi PKK terör örgütü ve yandaşları tarafından dünyanın bütün platformlarında kendilerini mazlum, Türk askerini veya polisini de barbar, vahşi, kana susamış caniler olarak göstermekte kullanılacaktır. Üstelik bu görüntülerin sadece bugün – yarın değil, 30 yıl, 50 yıl, 100 yıl sonrasında bile kullanılacağından kimsenin kuşkusu olmasın.

Kısacası; eğitimsiz, bilgisiz ve bilinçsiz personelimiz resmen kendi elleriyle terör örgütüne olağanüstü etkili propaganda malzemesi sağlamaktadırlar. Yaptıkları kahramanlık değil, ihanet derecesinde “gafil muhbirlik”tir.

Kaldı ki parçalanmış ceset görüntülerini paylaşmanın insanî boyutta da onaylanacak hiçbir tarafı yoktur.

İşin bir başka yanı, sosyal medyada gördüğüm o görüntüler, bende, birliklerin sadece eğitim açısından değil, disiplin açısından da büyük bir zafiyet içinde olduğu algısını uyandırmıştır. Cesetlerin başındaki adamlar Türk askerinden veya Türk polisinden ziyade bir çapulcu güruhunu andırmaktadır. Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve İçişleri Bakanlığı bu sorumsuzluğa, bu disiplinsizliğe derhal ve mutlaka bir son vermelidir.

Velhasıl anlaşılan o ki terörle mücadelede yıllar yılı iğneyle kuyu kazarcasına biriktirdiğimiz bilgiler, dokümanlar, dersler, tecrübeler, ilkeler bir yana bırakılmış, unutulup gitmiş… Kimsenin bilgiyi ya da tecrübeleri önemsediği yok anlaşılan…

Unutmayın, 2002 yılı sonunda AKP iktidarı iş başına geldiğinde PKK terörü sıfırlanmıştı. Yani AKP “sıfır terör” devralmıştı. Lakin 17 yıl boyunca gerek siyasî alanında gerekse operasyonel alanda yapılan hatalar PKK’yı küllerinden doğurmuş, tekrar baş belâsı bir canavar haline getirmiştir.

Yukarıda değinilen broşürlerin tekrar ve acilen bütün güvenlik güçlerimizin eğitiminde kullanılması, yanlış davranışlar içinde bulunan personel hakkında mutlaka yaptırımlar uygulanması zorunludur.

Alican TÜRK   

 

(*) PKK terör örgütünün bölge halkıyla güvenlik güçlerinin veya devletin arasını açmak amacıyla uyguladığı yöntemler “Doğu ve Güneydoğuda Faili Meçhul Cinayetler ve Gerçekler” adlı kitabımızda örnekleriyle anlatılmıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.