Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali ERBAŞ’ın 12 Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya Camisinin ibadete açılması ile ilgili yaptığı açıklama esnasında medrese ile ilgili sözleri nedeniyle bu duyuruyu yapmak kaçınılmaz olmuştur.
Milli eğitim ülkenin geleceği ile ilgilidir ve toplumsal ihtiyacı karşıladığından bir devlet hizmetidir. Çağımızın devletleri başarısını ve gücünü milli eğitimlerinde bulurlar.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, başka bir deyişle Öğretim Birliği Yasası, 3 Mart 1924 tarihinde 430 kanun numarası ile kabul edilmiştir. Öğretim Birliği Yasası, 1982 yılında kabul edilen Anayasa’nın 174’üncü maddesi ile koruma altına alınmış olan “İnkılap Kanunları”ndan biridir.
Yasa ile ülkede bulunan bütün eğitim kurumları dönemin Milli Eğitim Bakanlığı olan Maarif Vekaleti’ne bağlanmış, ülkede var olan çift başlı eğitim-öğretim sistemi sonlandırılmış ve eğitim-öğretimde birlik sağlanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde 18’inci Yüzyıldan itibaren başlayan eğitimi çağdaşlaştırma çabaları istenen başarıya ulaşamadı. Geleneksel ve modern eğitim veren kurumların bir arada bulunması eğitim ve öğretimde ikiliğe yol açtı. Dinî eğitim veren medreseler ve mahalle mektepleri, modern eğitim veren okullar (Galatasaray Sultanisi, Darüşşafaka vb.) ve askerî liseler ülkedeki başlıca eğitim kurumlarıydı.
Eğitim birliği kurulduktan sonra, Türkiye’de yüzyıllardan beri özgür düşüncenin varlığına engel olan unsurlar birer birer kaldırılarak, memleketin ve milletin manevi havası temizlenmişti. Olayın büyüklüğünü kıyaslamak için düşünelim: 1789 yılındaki Büyük Fransız Devrimini takiben, okullar 1882’de, yani o devrimden ancak 93 yıl sonra laikleştirilebildiği hâlde; ülkemizde Cumhuriyet’in ilan ve kabulünden dört ay sonra eğitim birliğinin başarılması, Büyük Türk Devrimi’nin yüceliğini gösteren parlak bir örnek tarihi olaylardır.
Atatürk Devrimleri; çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve gelişmesi için gerekli kurumları ve değerler sistemini ortaya koymuş, çağdaşlaşma ile uyuşmayan kurum ve kavramları ortadan kaldırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin, ümmet yerine ulus, “din esaslı idare” yerine “laiklik” gerçekleştirilmiştir.
Kuruluşunu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yaptığı çok önemli ve değerli bir kurum olan ve varlığını sürdürmesi gerektiğine inandığımız Diyanet İşleri Başkanlığı’nda, görev yapan yetki ve sorumluluk sahibi makam sahiplerinin bunları bilmemesi mümkün olmadığına göre bu açıklama ile neyin amaçlandığı konusunda tereddütler oluşmuştur.
Böyle önemli makamları işgal edenleri ülkemizi ayrıştırıcı beyanatlar vermekten kaçınmaya, Atatürk İlke ve Devrimleri ışığında birleştirici olmaya davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TÜRKİYE EMEKLİ SUBAYLAR
DERNEĞİ GENEL MERKEZİ