savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5503
EURO
36,4552
ALTIN
2.965,61
BIST
9.131,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Az Bulutlu
2°C

TÜRK MİLLETİNE SANDIKLA KURULAN KUMPAS

TÜRK MİLLETİNE SANDIKLA KURULAN KUMPAS
A+
A-

TÜRK MİLLETİNE SANDIKLA KURULAN KUMPAS

‘‘İmkan olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da’’ Fethullah Gülen, 12 Eylül 2010 Anayasa  Değişikliği Referandumu

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 18 Haziran 2024

’’Boşuna uğraşmayın, atı alan Üsküdar’ı geçti’’ açıklamasını yapan Erdoğan’ın referandum gecesinden bir görüntüsü.

 Giriş

 Bu yazı dizisinde, AKP’nin iktidara geldiği 2003 ile 2024 yılları arasındaki dönemi kapsayan ve Türk milleti ve ordusunun sandık yoluyla nasıl kumpasa getirildiği; siyasi, askerî, eğitim ve ekonomik boyutlarının yanı sıra seçim sonuçları da göz önüne alınarak incelenecektir.

ABD tarafından 2004 yılında uygulanmaya başlayan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkiye’yi dönüştürmek, küresel pazarlara açmak ve sözde (!) Batı demokrasisi standartlarına ulaştırmak o kadar kolay değildir. Ne de olsa devletin temellerini kurucu önder Mustafa Kemal Atatürk atmıştır.

Türkiye dâhil 22 ülkede sınırların değişmesini öngören Büyük Ortadoğu Projesinin sözde hedefleri; bölgeye demokrasinin getirilmesi, terörün ortadan kaldırılması, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve bölgede istikrarın sağlanması olarak ilan edilmiştir.

Dünyadaki doğal gaz rezervinin % 34’ü, petrol rezervinin ise % 65’i Orta Doğudadır. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus petrol rezervleri de eklendiğinde bu oran neredeyse % 70’e ulaşmaktadır.

 Bu kaynaklara ulaşmak ABD’nin stratejik hedefleri arasındadır. ABD’nin diğer hedefleri ise kendine rakip olabilecek güçlerin oluşmasını engellemek, doğal kaynakların denetimini ele geçirmek, İsrail’i emniyete almak ve rakip olarak gördüğü ülkeleri bölgeden uzak tutmaktır.

Amerikalılar, BOP’un başarıya ulaşabilmesi için ‘‘ılımlı İslam’ın’’ desteklenmesinin, bu yolda da özellikle mali destek sağlanması, bir liderlik modeli oluşturulması ve bu modele uygun liderler yaratılması gerektiğini düşünmektedir.

Her ne kadar 2009 yılında; ‘‘Bu, aslında şu anda zaten doğmadan ölen bir proje durumuna düştü. Bunu kalkıp ikide bir, gerek ana muhalefeti gerek yavru muhalefeti, bu şekilde kullanıyor. Bunun bizi bağlayıcı yanı yok. Bu konuyla ilgili olarak bizi bağlayan, Tayyip Erdoğan’ın attığı bir imza yoktur. Bu sadece insani olarak bizim üstlendiğimiz görevdir. Kusura bakmasınlar, ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu’da duyduğumuz hassasiyeti, bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar.” diyecek olsa da, Türkiye için seçilen lider, defalarca kendisinin BOP eşbaşkanı olduğunu söyler.

Daha önce 1995 yılında ‘‘Birbirimizi aldatmayalım. Bir gerekiyorsa şu mücadeleyi verirken, eğer benim emir komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa, papaz elbisesini giyer, bu şekilde gider görevimi yaparım. Niye? Çünkü bizim mücadelemiz sıradan bir mücadele değil de onun için…’’ diyen Recep Tayyip Erdoğan; Türkiye’nin Orta Doğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyorum.’’ diyecektir.

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kumpasa getirilmeden yıkılması mümkün değildir. Bu yazı dizisinde; 01 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’i tarafından kabul edilmeyişi ile başlayan intikam süreci; esas olarak AKP’nin kuruluşu, tezkere, çuval olayı, anayasa referandumu, seçim süreçlerinde yaşanan olaylar, askeri darbe girişimi temelinde incelenecek ve günümüze kadar gelen süreçte, arka planda yaşanan ve nihai hedefe hizmet eden olaylara da değinilecektir.

Demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir. Demokrasi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadeleriyle; ‘‘Demokrasi, fikridir; bir kafa meselesidir. Her halde, bir mide meselesi değildir. Hükümet ilkesi de bir adalet sevgisini ve ahlak düşüncesini gerektirir. Demokrasi, memleket aşkıdır, aynı zamanda babalık ve analıktır.’’

Bir sistem ve prosedürler bütünü olarak demokrasi, seçmenlerin kendi hür iradelerine dayanarak, ülkeyi yönetmek üzere hangi partiyi seçeceklerine karar vermelerine ve kendileri için hangi değerlerin önemli olduklarını belirlemelerine imkân sağlar.

Demokrasiyle ilgili yapılan çeşitli tanımların içinde ‘‘seçim’’ ifadesinin geçmesi, demokrasinin gereğinin sadece düzenli olarak yapılan seçimler olduğu yanlış algısına katkıda bulunmuştur. Oysa demokrasi, çoğunluğun yönetiminden çok daha fazlasını ifade eden bir kavramdır.

Rekortmen Charles D. B. King yakın çevresiyle birlikte, Hollanda’nın Hague kentindeki Peace Palace önünde kameralara poz verirken, 29 Eylül 1927. Kaynak: C. G. Leeflang, Wikimedia Commons.

En Büyük Seçim Sahtekârlığı

Liberya’yı siyasi huzursuzluklardan koruyamayan, komşu ülkelerle savaşan, ekonomi ve kalkınma planları da sürekli beklentilerin altında kalan Bay Charles Dunbar Burgess King, 1927 yılında yapılan Liberya devlet başkanlığı seçimini, rakibi Thomas J. Faulkner’in aldığı 9,000 oya karşı 234,000 oy alarak ezici bir zaferle kazanır.

Ancak küçük (!) bir sorun bulunmaktadır.

Tarihe en büyük seçim skandalı olarak geçen olayda, Liberya devlet başkanlığı için yarışan Charles Dunbar Burgess King, 15,000 kayıtlı seçmenin 234,000’inin oyunu alarak seçimi kazanır. Tarihte bugüne kadar görülen en büyük seçim sahtekârlığının yapıldığı Liberya’da, devlet başkanlığı seçiminin yapıldığı 1927 yılında oy kullanmak için kaydını yaptıran Liberyalı seçmen sayısı sadece 15,000’dir.

Bay King’in aldığı oy sayısı, oy kullanmak için kayıt yaptıran toplam seçmen sayısından 15 kat daha fazladır. Bay King, aldığı bu seçim zaferiyle Guinness Dünya Rekorları listesine girmeyi başarır. Bu ne idüğü belirsiz seçim, miktar olarak en büyük sahtekârlık ve seçim hilesinin yapıldığı seçim olarak girdiği Guinness Dünya Rekorları listesinde yerini hâlâ korumaktadır.

Yazının ileri bölümlerinde; mühürsüz oyların geçerli sayılması ve aynı zarftan çıkan oy pusulalarından üçü geçerli sayılırken bir tanesinin geçersiz sayılması gibi ilginç olaylara değinilecektir.

İstanbul yerel seçimlerinde yaşanan rezaletin telafisi olacak ve yenilenen seçimlerde oy farkı inanılmaz şekilde artarak iktidardaki partinin adayı için tam bir hezimete dönüştüğünden adalet yerini bulacaktır.

Ancak16 Nisan 2017 günü yapılan; parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesinin, başbakanlık makamının ortadan kaldırılmasının, vekil sayısının 550’den 600’e çıkarılmasının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında değişiklik yapılmasının oylandığı ve mühürsüz oyların geçerli sayılması nedeniyle sonucun %51.18 EVET, %48.12 HAYIR çıktığı halkoylamasının haksız sonuçlarının olumsuzlukları hâlâ devam etmektedir.

Sandık kurulundaki yedi kişinin ilk görevi oy pusulaları ve zarfları mühürlemektir, YSK birçok sandıkta yedi kişinin tamamının yapmaları gereken ilk işi unuttuklarını ileri sürmüş ve milyonlarca mühürsüz oyun geçerli sayılmasına karar vermiştir.

Guinness Dünya Rekorları listesine giren Bay King, 1930 yılında ülkede patlak veren zorla insan çalıştırma ve kölelik skandalının ardından istifa etmek zorunda kalır. Bay King’in devlet başkanlığı döneminin ardından akılda kalanlar ise büyük (!) seçim performansı, aşırı yolsuzluk, adam kayırmacılık, kölelik ve zorla insan çalıştırma uygulamalarıdır.

Sandık kurulu; bir başkan, bir kamu görevlisi üye ve son milletvekili genel seçiminde o ilçede en çok oy alan beş siyasi partinin bildirdikleri kişilerden oluşur.

Seçim hilelerini önlemek için en etkili yöntemlerden bir tanesi çıkmaz boya kullanmaktır. Aksi takdirde Bay King’in kırılması imkânsız rekorunu egale etmek ve/veya kırmak isteyen politikacılar dünyanın her yerinde görülmeye devam edecektir.

Seçmen Davranışları

İnsanlar sadece adayların güçlü yönleri veya onların tercih ettikleri politikalarına oy vermemektedir. Oy verme, hem bireysel hem de kolektif bir eylem olarak, bir hakkın kullanılması ve siyasi gücün yönlendirilmesi gibi oldukça karmaşık bir değerlendirmeler dizisidir.

Oy kullananlar hiçbir şeye karar vermezler. Her şeye karar verenler oyları sayanlardır. Josef Stalin.

 Bireyler oy verirken; aday ve/veya partinin; ekonomi, enflasyonla mücadele, yolsuzluk ve rüşvet karşısındaki tutumları, uyuşturucuyla mücadele, mülteciler, özelleştirmeler, dış siyaset gibi ülkenin gündemindeki belirli alanlardaki politikalarını benimseyip benimsememe eğilimleri, aday/hükümetin performasına yönelik değerlendirmeleri ve adayların kişisel özellikleri gibi değerlendirme ve düşüncelerini esas alırlar.

Seçimler bireysel tutumlar ile  ilgilidir, ancak aynı zamanda; sosyal kimliği yansıtan bir grup etkinliğidir ve ulusal ruh halinin anlaşılması için kullanılır. Ve nihayetinde bu motivasyonlar bir araya geldiğinde, olağanüstü durumlarda dahi insanların oy verme paternleri değişmez olabilir.

İnsanları oy vermeye teşvik etmek maksadıyla kullanılan ‘‘oy verin’’, ‘‘oyunuz sesinizdir’’ ve ‘‘senin oyun, senin seçimin’’ gibi bütün sloganların hedefi, aslında oy vermenin bireysel bir hak olduğunu ve kendini ifade etme biçimi olduğunu seçmenlere benimsetmektir.

Gizli oy verme, oy verme kabininin içinde dış dünyadan soyutlanmış, bir perdeyle gizlenmiş olarak; arkadaşlar, aile veya toplum tarafından etkilenmeden tek başına karar verilen bir kendini ifade etme şeklidir.

Oy vermeyi sadece bir vatandaşlık görevine indirgemek, bir nevi  bireyin verdiği oyun tam olarak önemli olmadığının kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Oysa oy vermek bir zorunluluk ve daha büyük bir şeyin parçası olma güdüsüyle yapılmalıdır.

Sonuç olarak, seçmenlerin aday seçiminde başlıca rol oynayan bireysel oy verme davranışıyla ilgili tutumsal faktörler aşağıda sıralanmıştır:

  • Adayların kişisel özelliklerinin değerlendirmesi,
  • Belirli politika konularına yönelik eğilimler,
  • Parti kimliği ve ideoloji.

İnsanların oy verme davranışlarını belirleyen sosyal faktörler ise ırk, din, bölge ve sosyal sınıflarıdır. Bütün bu faktörlerin incelenmesi seçim sonuçlarının anlaşılmasının yanı sıra seçim dinamiklerinin de anlaşılmasını sağlar.

Seçmen davranış ve tercihleri incelenirken; bir de, etkisi ilk olarak 1940’lı yıllarda dillendirilmeye başlanan, seçmenlerin yönlendirilmesinde etkin ve bazen acımasız bir şekilde kullanılan medya etkisinin de kesinlikle göz ardı edilmemesi gerekmektedir. 1940’lu yıllardaki teknolojik imkânlar günümüzdekiler ile karşılaştırıldığında, medyanın seçmen tercihlerinin belirlenmesindeki rolü giderek artmış ve hatta seçimlerde belirleyici faktör haline gelmiştir.

Türkiye açısından bakıldığında ise, Prof.  Dr. Kemal Görmez’in de altını çizdiği gibi seçmen davranışları kimlik ve hizmet siyasetinden etkilenmekte ve Türkiye’de  ‘‘din, devlet ve millet algısı’’ olarak üçe ayrılan kimlik siyaseti, seçmen davranışları üzerinde hizmet siyasetinden daha büyük rol oynamaktadır.

Son olarak; seçim hilelerinin ve seçmen ve seçilenler arasında ekonomik bir değiş-tokuş aracı olarak görülen, ancak yasalara göre suç olan oy satın alma ve satmanın önlenmesi de seçmen iradesinin sandığa doğru olarak yansıması açısından son derece önemlidir.

Türkiye’de seçimlerin;  ‘‘adaylardan bir tanesinin söylediği gibi’’ sandık kurulundaki hâkimiyet ile kazanılması kesinlikle engellenmelidir. Sandık kurulu üyelerinin; ‘‘Hiçbir tesir altında kalmaksızın, hiç kimseden korkmadan, seçim sonuçlarının tam ve doğru olarak belirmesi için, görevimi kanuna göre, dosdoğru yapacağıma, namusum, vicdanım ve bütün mukaddesatım üzerine and içerim’’ ifadelerini içeren sandık kurulu yeminine bağlı kalmaları mutlaka sağlanmalıdır.

Oy Satın Alma

Oy satın alma, dünyanın birçok yerinde rastlanan oldukça yaygın bir olaydır. Genel olarak; oy verenin oyunu en yüksek fiyatı verene sattığı, tamamen ekonomik bir alışveriş gibi değerlendirilir. Peki, bu görüş acaba gerçeklerle örtüşmekte midir? Oy satın almak ne demektir? Dünyanın çeşitli yerlerinde oy satın alma işlemi hangi farklı şekillerde uygulanmaktadır?

Oy satın almanın tamamen bir ekonomik değiş tokuş olarak görülmesi oldukça yaygın bir görüştür. Bir oy, ekonomik değiş-tokuş aracı olarak kullanıldığında, aday veya seçmenin bakış açısından ‘‘ALINAN’’ veya ‘‘SATILAN’’ oy olarak nitelendirilmektedir.

Bu bakış açısına göre oy satın alma eylemi, bir sözleşme, ya da seçmenin oyunu en yüksek teklifi verene sattığı bir açık artırma olarak da değerlendirilebilir. Oy satın alma işleminde; para, mal veya hizmet teklif edilirken, verenlerin belirli bir aday için seçmenlerin oy vermesini veya vermemesini sağlamasının üç yolu bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; oy satın alanların araçsal bir uyum sağlama beklentileridir. Oy satın alanların başarılı olması durumunda seçmenler, aldıkları somut ödüller karşılığında seçim tercihlerini değiştirirler. İkinci olarak; oy satın alanların normatif bir uyum sağlama beklentileridir.

Oy satın alanların başarılı olması durumunda seçmenler, yine aldıkları somut ödüller karşılığında seçim davranışlarını değiştireceklerdir, çünkü önerilen teklif, seçmenleri adayın iyi ve değerli olduğuna ikna edecek büyüklüktedir.

Üçüncü olarak; oy satın alanların seçmenleri seçim davranışlarını değiştirmeye zorlayarak elde etmeye çalıştıkları zorlayıcı uyumdur. Seçmenler, oy satın alanların tekliflerini reddettiklerinde, onların intikam almasından korkmaktadır.

Oy satın almak isteyenlerin tekliflerini kabul eden veya reddeden seçmenlerin  gerekçeleri çok farklı olabilir. Maddi çıkarlar, korku, minnettarlık, verdiği sözde durmak ve kişisel çıkarlar oyunu satması istenen seçmenlerin seçim davranışını belirleyen faktörler arasındadır.

Yasalara göre oy satın almak ve satmak suçtur. Hem oyunu satan, hem de oy satın alan herkes yasalar karşısında suçludur. Oy satın alma iki yöntemle yapılmaktadır. Birincisi; belirli bir adaya oy vermesi karşılığında bir seçmene para vermek (pozitif), ikincisi de bir adayı destekleyen potansiyel seçmenlere, o adaya oy vermemeleri (negatif)  için para vermektir.

Yasalara göre oy satın alırken seçmenlere paranın yanı sıra başka şeyler de vermek suçtur. Başka şeylere örnek olarak; tişört, şapka, bandana, şemsiye, muz, kalem, çakmak, el feneri, cüzdan vb. ürünler sayılabilir. Filipinler’de oy verme işlemi öncesi ve sonrasındaki beş saatte seçmenlere yiyecek, içecek vermek ve ulaşım sağlamak da suçtur.

Mary Frances Berry tarafından kaleme alınan ‘‘Five dollars and a Pork Chop Sandwich: Vote Buying and the Corruption of Democracy – Beş dolar ve domuz pirzolalı sandviç: Oy Satın Alma ve Demokrasinin Yozlaşması’’ adlı kitapta Amerika’da oy satın almanın yaygın olduğunu ve bazen birkaç dolar, bir adet bira ya da bir paket sigara karşılığında insanların oylarını sattıkları anlatılmaktadır.

Sayın Berry kitabında, adından da anlaşıldığı gibi, oy satmanın demokrasinin altını oyan büyük bir tehlike olduğunu anlatmaktadır. Sayın Berry’e göre insanlar hak ettikleri şekilde yaşayabilmek için oylarını kesinlikle satmamalıdır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.